Yokluk ve yoksulluk yayılıyor
Liyakatsiz kadroların eline düşen ekonomideki kötü yönetim, uygulanan hayalperest ve gerçekçi olmayan ekonomi politikaları son 5 yılda enflasyonu patlattı ve gelirlerde gerçekten de korkunç bir çöküşe yol açtı.
Bu gelir çöküşü özellikle de düşük gelir seviyesinde maaş alan, pek pazarlık gücü bulunmayan niteliksiz iş gücü sahiplerini vurmuş bulunmaktadır.
Emekli, dul ve yetim maaşı alanların hâli ise tam bir faciadır herhangi bir pazarlık gücü de olmayan bu kesim enflasyon karşısında en ağır darbeyi alan kişilerden oluşmaktadır.
Bu korkunç çöküşü nereden biliyor, nereden izliyorum derseniz Türk-İş bu konuda çok önemli ve oldukça gerçekçi bilgi paylaşan bir kaynak.
Bakın Türk-İş, her ay yaptığı gibi bu ay da açlık ve yoksulluk sınırı araştırmasının sonuçlarını açıkladı, bu sonuçlara göre:
*Ankara’da yaşayan dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı yani açlık sınırı 12.198,04 TL oldu.
*Gıda ile birlikte diğer tüm temel harcamaları için hanesine girmesi gereken toplam gelir tutarı yoksulluk sınırı ise 39.733 TL seviyesine tırmandı.
*Bekâr bir çalışanın aylık yaşama maliyeti 15.813 TL’ye ulaştı.
Türk-İş tarafından hesaplanan MUTFAK ENFLASYONU:
*AYLIK % 4,63,
*ON İKİ AYLIK % 77,04,
*YILLIK ORTALAMA % 107,89
oranında arttı.
Görüldüğü gibi enflasyon doludizgin koşuyor ve arkasından yetişmek mümkün olmuyor. Zaten enflasyonu kovalamak biraz insanın gölgesini kovalamasına benzer. Yakalamak hiç mümkün olmaz bu yüzden kovalanacak bir enflasyon yaratmamak her daim en sağlık yol en sağlam seçenektir, bir kere enflasyon yarattın mı kısır döngüye girersin “kovaladıkça kaçan ateş böceği misin?” şarkısını söyler durursun…
Bakın asgari ücrete daha yeni, temmuz ayında yüklü bir zam yapıldığı hâlde asgari ücret, ilk aydan açlık sınırının epeyce altına düşmüş bulunmaktadır ki bu durum bu kovalamacanın nafile olduğunun ispatıdır.
Enflasyon sorunu karşısında maaşına zam yapılmasını bekleyen vatandaşlar haklıdır fakat aynı zamanda çok büyük bir yanılgı içindedirler de.
Enflasyondan yakınan vatandaşların asıl yapması gereken; iktidardan enflasyon yaratmayı bırakmasını istemektir!
Şunu çok iyi biliyoruz enflasyon denilen ekonomik fenomen iktidarlar tarafından mali yükümlülüklerinden kolayca kurtulabilmek amacıyla yaratılmaktadır.
Nobel Ödüllü Ekonomist Milton Friedman kendisine Nobel Ekonomi Ödülü verilirken yaptığı konuşmada "enflasyon her zaman ve her yerde parasal bir olgu olmuştur" sözüyle parasal genişleme-enflasyon arasındaki sıkı ilişkiyi net bir şekilde ortaya koymuştur.
Milton Friedman, Monetarizmin oluşumunda ve tanıtımında en önemli isimdir. 1976 yılında "Paranın Miktar Teorisi üzerine çalışmalar" adlı kitabında Monetarizmin temel ilkelerini ortaya koymuştur. Amerika'daki devlet okullarında öğrencilere ücretsiz öğle yemeği verilmesi tartışmaları sırasında söylediği “Bedava öğle yemeği diye bir şey yoktur” sözü tarihe geçmiştir. Bu sözü ile Friedman öğle yemeğinin parasını muhakkak birilerinin ödeyeceğini, bunun ya vergi ile ya para basılarak enflasyon yaratılarak karşılanacağını ifade etmiştir.
Bedava öğle yemeği dağıtma yolu ile kolayca oy devşirme peşinde koşan popülist iktidarlar ekonomik vaatlerinin bedelini ödemekte sıkışınca hemen hemen daima enflasyon yaratma pahasına para basarlar ve çoğu zaman da kontrolü elden kaçırırlar çünkü bu para basma işi son derecede kolay, baştan çıkarıcı ve bağımlılık yaratıcı bir yöntemdir.