Yine cadı avı mı?

Nazif Okumuş, düne bakıp ”Ergenekon Operasyonu”nun hatırlattıklarını yazdı

Dünya ekonomik bunalımla çalkalanırken; Türkiye’de de türban gibi çok özel konular hükümetin gündemini meşgul ederken, ilginç bir operasyon esrarengiz biçimde öne çıktı. Hayret ki ne hayret; operasyonun talimatını verdiği belirtilen savcının “yayın yasağı” getirdiğini de ifade edenler, polis tarafından gözaltına alınanlarla albüm gibi haber bültenleri hazırlıyor. Kendilerini Türk yerine Türkiyeli gören ağırlıklı medyanın keyfine diyecek yok artık. Şükür, AKP iktidarı sayesinde bugünleri de gördüler! Emekli Paşa’dan gazetecisine kadar her meslekte öne çıkmış milliyetçi-vatansever diye bilinen onca insan da gözaltına alınabiliyormuş meğer!

Turancılık davaları
Yeni nesil, hatta yaşı ilerlememiş olanlar okuyup öğrenmedilerse (Çünkü bu konulara Türkiye’deki bu kafaya sahip medya asla değinmez) 1944’teki Türkçü-Turancı davalarını hatırlatmak istiyoruz. Bundan 64 sene önce hükümette İsmet Paşa (İnönü) liderliğindeki CHP vardı. Başbakan da Şükrü Saraçoğlu idi. Malumunuz, devletimizi kuran Atatürk’ün vefatından sonraki CHP yönetimi İsmet Paşa’nın farklı siyasetiyle hızla “milli” olmaktan çıkmaya başlamıştı. Atatürk’ün bile izlerini silmeye çalışıyorlardı. İsmet Paşa “Tek adam” yönetimi oluşturup parayapula bile kendi resimlerini koyacak kadar işi ileri götürmüştü. Halktan kopan yönetim tam anlamıyla enternasyonalleşmişti. Böyle bir süreçte Türk milletinin ezilip horlandığını, kendi var eden değerlerinden uzaklaştırılmak istendiğini ve adeta “Türküm” demenin yasak hale getirilmeye çalışıldığını belirterek harekete geçen dönemin bir grup gerçek aydını, o zamanki Başbakan Şükrü Saraçoğlu’na mektup yazmışlardı. Ondan sonra da çorap söküğü gibi her şey gelişti ve Moskova’nın işbirliğiyle komünistlerle kolkola girenler, adeta cadı avına çıktı. Aralarında Alparslan Türkeş, Nihal Atsız ve Zeki Velidi Togan gibi merhumların da yer aldığı insanlar bir gecede toplanarak emniyete götürüldü. O zaman, İstanbul emniyeti Sirkeci’deki meşhur Sansaryan Han’daydı. Orada, bir insanın ancak durabildiği tabutluk denilen özel işkence odalarına alındılar. Rahmetli Türkeş’in tırnaklarının bile çekildiği ve kopartıldığı iddiaları da işte bu tabutluk denilen işkence yerleri yüzünden yayıldı. Aradan zaman geçti, halkı kışkırtmak ve rejimi değiştirmek iddialarıyla da suçlanan Türkçü-Turancı denilen bu kişiler, bağımsız mahkemelerde beraat ettiler. Ardından da milletin vicdanında nasıl yer ettikleri ve sevgi ile kucaklaşıldıkları görüldü. l Nazif Okumuş / Takvim

Medya bayram havasında
Biz de, şu Ergenekon adı verilen operasyonu görünce 1944’teki hadiseleri hatırladık. Bakalım, önemli kısmı tanınan, Ergenekon zanlılarının akıbeti ne olacak? Medyaya bakarsanız; numaracı Cumhuriyetçiler’den her türlü bölücüye, etnik dinci ve ırkçılardan siyasal dincilere kadar hepsi zil takıp oynuyor. Oynasınlar bakalım, davul-tokmak ellerinde... Düğün dernek de bedavaya.

*****

Çizerlere Gül soruşturması
Karikatürist Musa Kart ve Zafer Temoçin için Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan karikatürleri nedeniyle, ’Cumhurbaşkanı’na hakaret’ suçlamasıyla soruşturma açıldı

Şişli Cumhuriyet Savcılığı, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile ilgili olarak Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan karikatürleri nedeniyle Musa Kart ile Zafer Temoçin hakkında Adalet Bakanlığı’nın izniyle soruşturma başlattı. Savcılığa ifade veren çizerler, haklarında dava açılması halinde 4 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanacak.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü, 16 yaşındaki oğlu Emre Gül bardakta taze mısır ticareti yaptığı için “mısır tarlasında korkuluk” olarak çizen Musa Kart ile Gül’ü “Suudi Arabistan prensinin bahşiş zarfından çıkar” şekilde gösteren Zafer Temoçin hakkında Şişli Cumhuriyet Savcılığı’nca soruşturma başlatıldı.
“Cumhurbaşkanı’na hakaret” i düzenleyen TCK’nın 299. maddesine göre ceza davası açılması için yürütülen soruşturma öncesinde, yasa gereği Adalet Bakanlığı’ndan da izin alındı. Kart ve Temoçin, soruşturma kapsamında önceki gün savcıya Şişli Adliyesi’ne giderek ifade verdi.
Uzlaşmak istemediler
Daha önce Başbakan Erdoğan’ı “kedi” olarak çizdiği için hakkında dava açılan ancak beraat eden Musa Kart ifadesinde, uzlaşmak istemediğini belirterek, hakkında takipsizlik kararı verilmesini talep etti. Kart ifadesinde şunları söyledi: “Bu ülkede aralarında üniversite mezunlarının da olduğu milyonlarca işsizimiz var. Bu sorunların çözümü için gayret sarf etmesi gerekenler, 15 yaşındaki çocukların ticari zekaları ile övünürlerse, bu durum karikatürün ilgi alanına girer.
Karikatürün ve yazının konusu doğru olaylara dayandıkça ve doğru amaca yönelik bulundukça çizgiler sert, kırıcı ve kişiyi küçük düşürücü olabilir. Halbuki benim karikatürümde böyle bir durum dahi yoktur.”
’Duruşuna şaşırdım’
Temoçin de ifadesinde, “Hakaret kastı ile çizilmiş bir karikatür değildir. Kaldı ki karikatür, eleştirir, incitir, acıtır. Bu durum karikatürün doğasında vardır. Hakkımda takipsizlik kararı verilmesini istiyor, uzlaşmak istemiyorum” dedi. Milliyet’e konuşan Kart, hoşgörülü siyasetçi profili çizen Cumhurbaşkanı’nın bu konudaki duruşuna şaşırdığını belirtti. Kart, Gül’ün edebiyatçılarla yemek yemeği planlarken karikatürcülere cezaevi yolunu göstermesinin tuhaf bir paradoks olduğunu söyledi.
Karikatüristlerin avukatı Bülent Utku da, Gül’ün soruşturmadan haberdar olup olmadığını bilmediklerini kaydetti.
* Gürkan Akgüneş / Milliyet

*****

Mısır...
Cumhurbaşkanı Gül de karikatürcülere dava açmaya başladı... Hikmet Çetinkaya’nın dünkü yazısıyla öğrendik ki... Cumhurbaşkanı’nın avukatları Cumhuriyet çizerleri Musa Kart ve Zafet Temoçin’in birer karikatürüne Şişli Adliyesi’nde dava açmışlar. İki çizer arkadaşımızın 1 ile 4 yıl arası hapsi isteniyormuş... Neymiş konu? Musa Kart Cumhurbaşkanı Gül’ü mısır tarlasında korkuluk olarak çizmiş... Altında da şu yazı: “16 yaşındaki oğlum, mısır ticareti yapıyor diye eleştiriliyorum. Ben ne yapabilirim ki?” Orgeneral Evren’in 7 yıllık görevi sırasında hiçbir gazeteciye dava açmadığı bilinir. Cumhurbaşkanı Sezer de onca iğrenç saldırıya karşı tek bir dava açmamıştı... Anlaşılan Gül bu konuda farklı davranacak... Cumhurbaşkanı Gül’ün oğlunun mısır ticareti TRT 1’deki uzun röportajda kendisine arkadaşımız Fikret Bila tarafından soruldu. Gül soruya yanıt verirken bir kez dahi mısırdan söz etmedi. Eğer mısır konusundaki kuşkulu noktalara daha baştan açıklık getirseydi konu böyle çizilmeyecekti... Kabahat kimde? Çizende mi? l Melih Aşık / Milliyet

*****

Sıra bayrağa geldi

Gazetedeki haberi okuyunca inanamadım.
Futbol Milli Takımızın giydiği formanın ana rengi değiştiriliyormuş.
Milli takım; kırmızı-beyaz renkli forma kullanıyor.
Bu renk; Türk bayrağını simgeliyor.
AKP hükümeti, sonunda bunu bile değiştiriyor.
Kırmızı beyazın yerini mavi beyaz renk alacakmış.
Kızıl rengin yerine konulan mavi güya turkuaz mavisi olacakmış...
Spordan Sorumlu Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu; bu değiştirmeyi savunuyor. Milli forma renginde farklılaşma yaratmak istediklerini söylüyor.
Her şey aklıma gelirdi de bunu düşünemezdim.
Hatırlayınız ki İtalya’nın İnter takımı, Fenerbahçe ile yaptığı maça, haçlı forma ile çıkmıştı. Onlar köklerine bağlılıklarını hem de dinsel anlamda devam ettirirken; biz bırakın İslami simgeyi; milletlerarası kabul görmüş milli rengimizi kullanmaktan korkamaya başladık.
İşte AKP’nin Türkiye’yi taşımaya çalıştığı nokta burasıdır: Türkiye Cumhuriyeti, yavaş yavaş değiştiriliyor; dönüştürülüyor. Bu topyekun saldırıyı öncelikle MHP yönetiminin fark etmesini bekliyoruz.
Ey Türk milleti!
Uyuma!
Türk kimliğini, Türk milletini; Türkiye Cumhuriyeti’ni temsil eden renk bile değiştiriliyor; duydun mu?
* Rıza Zelyut / Güneş

*****

Günün TESPİTİ
Türk medyasında çoğunluk, artık Başbakan’ın biat kültürüne uygun tarafa geçti.
* Ertuğrul Özkök / Hürriyet

Yazarın Diğer Yazıları