Yıldırım'ı neden yardımcısı yapmadı?
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ni Türkiye'ye, başkan ya da tek tek adam rejimini Erdoğan'a hediye eden Binali Yıldırım'dır.
Beklerdim ki Recep Tayyip Erdoğan, "gel yardımcım, vekilim ol Binali" desin.
Yani Binali Yıldırım'ı Cumhurbaşkanlığı Hükümet Rejiminde Cumhurbaşkanı Yardımcısı yapsın.
Neden yapmadı?
Bence hak etti ama aralarında ne geçti ki Cumhurbaşkanlığı Yardımcılığına Başbakanlık Müsteşarlığı yapan Fuat Oktay'ı atadı.
Türkiye'nin ikinci adamlığına başbakanlık yapanı değil yardımcısının görevlendirilmesinde bir hikmet var mı? Bilemem.
Aslında anayasaya hüküm konulmadığı için üç beş yardımcı da atayabilirdi ama bu görevi hak eden Yıldırım'ı TBMM Başkanı olarak görevlendirdi.
"Meclis başkanlığına en güvenilir yakını olan Yıldırım'ı atayarak yasama faaliyetlerinde ve AKP ile MHP koalisyonunda görev yapmasını" amaçladı diye düşünmüştüm o tarihte.
Ama yanılmışım, Binali Bey'i İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı için aday olarak atayacakmış.
Binali Bey görülüyor ki kırgın, küskün, yorgun, heyecansız, projesiz ama çok esprili.
En önemli projesini, "İstanbul trafiğini akışkan hale getireceğim" diye açıkladı.
25 yıl yönettikleri İstanbul'un trafiğini kilitleyen zihniyet sorunu çözmeyi değil, akışkanlığı vaat ediyor.
Çok esprili bir yanı var ki hayranım gerçekten.
İstanbul Tasarım Zirvesi'nde konuşan Yıldırım "İstanbul'un tabii bir romantik tarafı var, sosyal tarafı var, kültürel tarafı var ben buna çok yetkin değilim. Burada bu işin üstatları var, sadece çıkarken arkadaşlara dedim şuradan bir iki laf yazın, onlar da hemen internetten girdiler. Yahya Kemal'in o meşhur 'Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul' sözünü buldular. Tabii bu biraz tepeden bakma işi olduğu için bir tane daha bulun dedim" sözleri salonu kahkahalara boğdu.
Tüfeksiz savaşa giden asker misali slogansız ve projesiz İstanbul'u yönetmeye gönülsüz ama talimatla giden siyasetçinin bir itirafıdır bu sözler.
Ekrem İmamoğlu'na bakıyorum, "AKP'ye oy vereceğim" diyen İstanbullulara, "olsun, yahu gel bir kucaklaşalım" diye sarılıyor.
Binali Yıldırım'a bakıyorum etrafında onlarca sivil polis, koruma yapıyor İstanbullu, "sana ulaşamıyoruz" diyor...
Düşünüyorum da Cumhurbaşkanlığı yardımcılığına layık görülmeyen Binali Yıldırım'ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına neden aday gösterildiğini anlayamıyorum.
Cumhurbaşkanlığı yardımcılığına layık değil de belediye başkanlığına mı layık?
O kadar sönük ve geride kaldı ki AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı, "Türkiye'nin beka sorunu" var iken bu sorunu unutup İstanbul'u ilçe ilçe, sokak sokak gezip, "ne olur" diye adeta yalvararak, "hemşerilerinize bir telefon açın AKP'ye oy vermeleri için" diyerek oy istiyor AKP'li adaylara.
Binali Yıldırım da Mehmet Özhaseki de "emir" verilerek aday yapıldılar.
Tıpkı darbeci Kenan Evren'in 1983 seçiminde emir ile MDP'yi kurdurup Genel Başkanı emekli Orgeneral Turgut Sunalp'i desteklediği gibi bir siyasi benzerlik yaşanıyor.
Yandaşlığın zirvesi: NTV
Allah'ı var ya yandaş medyanın öksürse, hapşırsa canlı yayınlıyor.
NTV spikeri geçenlerde, "Sayın Cumhurbaşkanı Rize'de halka hitap ediyor, hemen canlı yayına bağlanıyoruz" dedi.
Canlı yayın başladı ki Erdoğan elinde mikrofonla 3-5 kelime söylediğinde anladım ki yol kenarındaki bazı Rizelilere otobüsün camından hitap ediyor.
Yandaşlığın rekorudur ki ben NTV Genel Haber Koordinatörü Nermin Yurteri'ye öneriyorum.
Sabahtan akşama kadar konuşsun, konuşmasın Erdoğan'ı adım adım sürekli canlı yayınla izleyin.
Ekran karartan 28 yıllık televizyon: Flash TV
Flash TV yayın durdurdu, ekran kararttı.
Cem Uzan ile STAR 1 televizyonunu 1990'da kurduktan sonra 1991'de yayına başlayan ikinci özel televizyondu Flash TV.
Bakıyorum da bazı gazeteci bozuntuları, "ne baskısı, vur patlasın çal oynasın diye yayın yapan bir televizyona siyasi baskı olur mu?" diye yazıp akılları sıra dalga geçiyorlar.
Halk TV ve FOX TV'ye uygulanan RTÜK baskısını görmüyorlar mı?
"Lisans iptali" tehdidi altına bırakıldılar.
Türkiye'nin gururu, en güvenilir yayıncısı Uğur Dündar ne yazık ki haftalardır yayın yapamıyor.
Flash TV her sabah Yılmaz Tunca'yı, ana haberi ve gece haberlerini görmüyorlar mıydı bu yandaş gazeteciler?
25-30 yıllık Flash TV Genel Müdürlük binasını İmar Affı'na rağmen yıkmak için AKP'li belediyenin yıkım ekibi binanın kapısına dayanmadı mı?
Üniversitenin uzmanı bilirkişisi, "sağlam raporu" veriyor, belediyenin maaşlı elemanı, "çürük" diyor, yargının kararı beklenmiyor ki o binada televizyonun sahipleri de oturuyor. Kendi yaptıkları binanın salam mı çürük mü olduğunu en iyi onlar bilir.
Değerli okurlarım bilin ki çürük olan aslında siyasi zihniyettir.
Müzik yayınlamayıp da ne yapacaktı Flash TV patronları?
Binaları başlarına yıkılacak, lisansları iptal edilecek ve onlar da "özgür televizyon yayıncılığı yapmak istiyoruz" diye direnecekler miydi?
Flash TV bekasını düşünerek ekran kararttı benim de içim karardı.
Aklıma radyoları mühürleyen, susturan dönemin iktidarı geldi, taksilerin, özel araçların radyo antenlerine tek tek siyah kurdele bağlayarak, "radyomu istiyorum" diye başlattığım kampanyanın Türkiye'de çığ gibi büyüdüğünü hatırladım.
Yılmaz Tunca'yı izlemek, okuduğu gazetelerin haberlerine harika tarafsız yorumlar getirmesini özlüyorum.
Flash TV'mi istiyorum...
Hayal gibi bir isteğim daha olacak ki özgür ve özerk medya istiyorum...