Yenilip yutulmayan ne kaldı Hilmi Bey?
Bir zamanlar ’dünyanın sayılı orduları’ arasında gösterilen Türk Silahlı Kuvvetleri, ’Başkomutanlık’ makamındaki zatın ’hava gazı’ icraatları sayesinde bölgesindeki ’caydırıcı güç’ olma vasfını ne yazık ki her geçen gün biraz daha kaybediyor.
Vatan toprağının bekçisi olan bir kurumun başındakiler, ’siyasi iradenin’ talimatı doğrultusunda ’vatan toprağı’ olarak kabul edilen Süleyman Şah Türbesi’ni kendi elleri ile bombaladıktan sonra teröristlerin hakimiyetine terk ederek kaçıyor.
Bir muhalefet lideri, ilk defa partisinin başında bulunan ’milliyetçi’ ibaresine uygun bir tepki ortaya koyup, sorumluluk sahiplerine “Sizin için vatan nedir” diye sormaya kalkışınca, bir anda ’vatan-millet-bayrak şuuru’ havalarda uçuşmaya başlıyor.
Askerlerin başına ’çuval’geçirilirken, ordu mensuplarına ’kumpas’kurulurken, ordunun başındaki kişi ’terör örgütü başı’ ilan edilirken sesi soluğu çıkmayan “Kasaptaki ete soğan doğramam” vecizesi ile ünlü Hilmi Bey bile durumdan vazife çıkarıp ’balans ayarı’ çekmeye kalkışıyor:
- “MHP Genel Başkanı’nın sözleri yenilir yutulur değil? Şekil ve ifade tarzı açısından kendisine yakıştıramadım.”
Kimse de yakasına asılıp sormuyor:
- “Sayenizde şu aziz memlekette yenilip yutulmayan ne kaldı Hilmi Bey?”
***
’40 bin kişinin’ölümünden sorumlu olan bir vatan haini, oturduğu ’mütareke’ masasında artık ’kitlesel ayaklanma’ tehdidi ile ülkenin geleceğine yön veriyor.
Peki bu noktaya nasıl gelindi?
Hilmi Özkök’ün Genelkurmay Başkanlığı koltuğuna oturmasının hemen ardından, ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından yıllık bir rapor yayınlandı.
Raporda, özetle şöyle deniyordu:
- “Türkiye, Doğu ve Güneydoğu’da gereğinden fazla askeri kuvvet bulunduruyor. Bölgedeki asker sayısında en kısa zamanda ciddi bir indirime gidilmelidir.”
Raporun kamuoyuna yansımasından kısa bir süre sonra, Hilmi Özkök tarafından hükümete ’askerlik süresinin’ kısaltılması için bir öneri paketi sunuldu, buna paralel olarak ordu mevcudunda ’93 bin kişilik’ bir kısıntıya gidildi.
Aralarında daha çok Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde görev yapan ’mekanize’ birliklerin de bulunduğu bir takım tugaylar lağvedildi.
Bölgede ’operasyon’ amaçlı kullanılan birliklerden bir kısmı, zaman içerisinde aşamalı bir şekilde başka bölgelere kaydırıldı.
‘Sınırların’ dışında kalan alanların neredeyse tamamı, bölücü teröristlerin hakimiyetine terk edildi.
***
Ülkeyi ’iç ve dış tehditlere karşı’ korumakla ve kollamakla görevli olan Türk Silahlı Kuvvetleri, kendilerini ’savcı’ ilan eden iktidar sahipleri tarafından perde arkasından yönlendirilen ’karalama’, ’yıpratma’ ve ’itibarsızlaştırma’ kampanyalarının gölgesinde tamamen ’eli kolu’ bağlı, ’ne yapacağını bilemez’ bir halde olup bitenleri uzaktan sadece izlemekle yetiniyor.
Öyle görünüyor ki terörle ’müzakere’ değil ’mücadelenin’ esas alındığı 1990’lı yıllara oranla, ’kuvvet sayısında’ çok önemli bir azalma olduğu için, önümüzdeki aylarda ortaya çıkabilecek herhangi ’kitlesel ayaklanma’ eylemi karşısında bölgedeki mevcut birlikler yetersiz kalacak.
Başka bölgelerden yeterli birlik kaydırılıncaya kadar, gerekli kontrol sağlanamazsa eğer, istenmeden de olsa bir takım ’sert müdahaleler’ yaşanacak.
Bunu fırsat bilen hainler, başta ’İkiz Sözleşmeler’ olmak üzere, Türkiye’nin daha önce imzalamış olduğu ’uluslararası’ sözleşmelere dayanarak, “Türkler soykırım yapıyorlar” çığlıkları eşliğinde Birleşmiş Milletler Barış Gücü’nü bölgeye müdahaleye davet edecekler.
***
Hilmi Hoca ve iktidardaki zihniyet arkadaşları sayesinde, ne yazık ki şu aziz memlekette ’yenilip yutulmayan’ hiçbir şey kalmadı.
Göreve atanır atanmaz, yaptığı ilk icraat kışlalarda asılı olan ’Tek Millet, Tek Devlet, Tek Bayrak, Tek Dil’ yazılı tabelaları indirmek olan Hilmi Özkök ve suç ortakları, gün gelecek ’vatana ihanet’ suçundan yargı önünde hesap vereceklerdir.