"Yeni Türkiye"nin sözde dostları

İktidar mensupları sık sık çetelerden bahsediyorlar. Görmek istemedikleri asıl bölücü ve ırkçı çeteler İstanbul ve birçok şehrimizde terörü zirveye taşıyor. 1 Mayıs’ta Taksim Atatürk Anıtı’na katil başının resmi ve malûm örgütle bağlantılı partinin bez afişi asıldı. İçişleri Bakanı ve onun emrinde çalışan İstanbul Valisi ve Emniyet Müdürü’nü herhalde tebrik etmek gerekmiyor.
Sırtınızı dışarıda bir yerlere dayadınız mı Türkiye’de terör dahil her şeyi yapabiliyorsunuz. Böylece Taksim Atatürk Anıtı da Kürt Açılımı kapsamına alınıverdi ve anıt demokratikleştirildi!
Kürt sorunu denen aslında Kürtçülük sorunu, Kürtlere rağmen işbirlikçiler ve bundan menfaat sağlayacaklar tarafından sürdürülüyor. Başbakan dahil birçok çevre sürekli fikir değiştiriyor ve akılları karıştırıyor. Sorun, Kürtlerin sorunu olmaktan çok; Kürtleri dün Osmanlı’ya bugün de Cumhuriyet Türkiye’sine karşı kullananların sorunudur. Batı ve ABD kendi çıkarları için kullandığı terör çetelerini koruyor, bir dönem kullanıp daha sonra devre dışı bıraktığı Ladin gibi örnekleri ortadan kaldırmaya çalışıyor. Ülkeyi yönetenler bundan rahatsız.
Yabancıların PKK’yı terör örgütü olarak kabul etmelerini ve gereğini yapmalarını istiyorlar. Siz, örgütle mücadele yerine müzakere yolunu seçeceksiniz, güvenlik güçlerini yıpratacaksınız, ondan sonra ABD ve Batılı ülkelerin sizinle teröre karşı işbirliği yapmalarını bekleyeceksiniz. Önce herkes kendi evini düzeltmeli. Sivil asker kutuplaşmasından siyasi çıkar bekleyenler, asker vesayetinden bahsedenler, ülkenin Atlantik Ötesi tarafından kuşatıldığını ve değişik bir vesayet altına sokulduğunu gizleyemezler.
Türkiye’de ülkenin gerçek sorunları tartışılmıyor. Anayasa değişiklikleri bile neredeyse Türklüğü ve milli kimliği inkâr etmek, milli devleti dışlamak için sadece giriş maddelerine odaklanmış. İşsizlik, yatırımsızlık, dış ve iç borçlar, dış ticaret açığı, tehlikeli bir kumar olan ve IMF’nin yerini alan cari açığı büyüten sıcak para, orta sınıfın çöküşü, esnafın perişanlığı, AVM’lerin mantar gibi çoğalması, fikir, düşünce ve basın hürriyetindeki daralmalar, demokrasi ile bağdaşmayan örnekler, siyasi misyonerlik ve Doğu Karadeniz’de tavan yapan kanser olayları, tarımın perişan edilmesi, yanlış tohum politikası, GDO’lu ve früktozlu gıdaların serbestliği, hukuk devletinin parti devletine dönüşmesi, sırf ticari çıkar hesapları ile Irak’ın kuzeyinde Türkmen gerçeğinin göz ardı edilmesi ve buradaki sözde yönetimle samimi ilişkiler, Türk Dünyası ile olan ilişkilerin zayıflaması, Kıbrıs’taki gelişmeler, rezalete dönüşen AB ilişkileri, 16 yıldır Gümrük Birliği dolayısıyla ülkenin karşılaştığı zararlar, Rusya ve Ukrayna ile vize görüşmelerine başlayan AB’nin Türkiye’yi dışlaması, “sıfır sorun dış politikası”nın iflası, Türkiye yerine Mısır’da Filistinli tarafların görüşmeleri, yetersiz asgari ücret, artan vasıtalı vergiler, ÖSYM’de YGS ve ALES gibi sınavlarda yandaş koruma tezgâhları, bankaların yabancılaşması, çarpık özelleştirmeler, gençliğin yurt ve barınma sorunları, kırk bin yabancı öğretmen ithali ve diğerleri sanki Türkiye’nin sorunu değil. Var mı, yok mu Kürt sorunu ve Graham Fuller’in Yeni Türkiye Projesi’ni tartışmak ve Amerika’ya yaltaklanan sözde aydın çeteleri. Meçhul bir derin devletin ortadan kaldırılarak yerine yabancı bir derin devletin geçirilmesi gayretleri ve Anadolu Federasyonu’nun kurdurulması çabaları...
Lafta muhafazakâr, icraatta tamamen farklı, dışa bağımlı ve uysal iktidarlarca 2023’e, meçhule doğru yol alan Türkiye...
Önümüzdeki hafta, Ordu’da yapılan Aydınlar Ocakları 36. Büyük Şûrası’nı ve son derece önemli olan sonuç bildirisini ele alacağız.

Yazarın Diğer Yazıları