Yeni siyasi liderler okumuyor ...
Siyaset 10-15 yıl öncesine göre çok farklı bir çizgiye oturdu. Sağ-sol tartışması bitti..... Yerine iç ve dış politikada, Türkiye için daha riskli olan, inanç ve mezhep tartışması, etnik tartışma başladı.
Bu konjonktür, aynı paralelde genel başkanlar yarattı ve bu genel başkanlar da aynı konjonktürü hızlandırdı. Yani kısır döngü oluştu.
Türkiye’nin yakın siyasi geçmişinde, İsmet İnönü, Süleyman Demirel, Bülent Ecevit, kendine özgü özellikleri olan ve her alanda geniş bilgi ve birikimleri olan insanlardı. Bu liderlerin siyasi altyapıları da, iç ve dış politikada da büyük birikimleri vardı.
Söz gelimi, benim üniversitedeki doçentlik yıllarımda, Prof. Dr. Memduh Yaşa, her yurt dışına çıktığında mutlaka Süleyman Demirel’e İngilizce kitaplar getirirdi. Demirel okuduğu bu kitapların içeriğini tartışırdı. Ecevit’in çok okuyan birisi olduğunu herkes bilir.
Bu liderler, hem Türkiye’yi dolaşırdı, hem de okumaya zaman ayırırlardı. Bu anlamda toplumun son on yıldır yerleşen siyasi anlayışı değişmelidir. Liderler konusunda geziyor ve gezmiyor tartışması yanlıştır. Liderin okuyacak, düşünecek ve proje üretecek zamanı da olmalıdır. Aksi halde lider olmaz, genel başkanlıkta kalır.
Bu saydığım liderler üstelik demokratik ve anlayışlı insanlardı. Söz gelimi 1990 ’lı yıllarda Doğan Grubu içinde yayınlanan, Meydan ve Gözcü gazetelerinde bu liderlerle ilgili tenkitler yapardık. Hiçbir zaman bir köşe yazarı ile uğraşacak kadar tepki göstermezlerdi. En fazla cevap yazarlardı ve biz de onları yayınlardık.
Bu tür geniş bilgi ve siyasi altyapıya sahip, diğer iki liderden birisi Deniz Baykal, diğeri de Devlet Bahçeli’dir. Bunların her ikisi de akademik kökenlidir.
Deniz Baykal, yeni siyasi konkjonktürü yaratanların komplosuna uğradı. Bahçeli için de aynı şeyi yapmak istediler.. Başarılı olamadılar.
Bu tür liderlerin, hangi yerde olurlarsa olsunlar, izleri ve liderlikleri tartışılmaz. Söz gelimi bir spiker hanım arkadaşımız Baykal’la ilgili şu yorumu yaptı; “Ben Baykal’la olmaz diyenlerdendim... Şimdi çok yanıldığımı anladım. Baykal CHP Genel Başkanı olarak değil, Türkiye’nin geleceği için ihtiyaç duyduğumuz bir liderdir. Şimdi CHP’yi bırakın Türkiye’nin geleceği Baykal’sız bırakılmaz diyorum ”
Baykal, hiçbir zaman, ülkenin bütünlüğü ve toplumun huzurunu zedeleyecek siyasi komplolara ve istismarlara yol vermemiştir. Söz gelimi 2020 Olimpiyatları gibi bir imkan için dahi, Türkiye kamplara ayrılmıştır. Baykal ise tek bütünleştirici beyanda bulunan liderdir. Baykal konu ile ilgili soruya da birleştirici bir cevap vermiştir :
“Olimpiyat sonucuna üzüldüm. Hepimiz aynı heyecan ve duyarlılık içerisindeydik. Sonuca müthiş üzüldüm. Türkiye’yi kaynaştırmak ve bütünleştirmek için bir fırsat olan bu organizasyonda bile bir ayrıştırma yapılması hükümete yakışmıyor. Olimpiyatları gerçekleştirme adına önemli adımlar atıldı. Türkiye olimpiyatları yapmayı hak etmiş ve başarıyla sonuçlandırabilece bir ülkedir. Türkiye’de Kış Olimpiyatları yapılmıştır. Mersin’de Atletizm Olimpiyatları gerçekleşmiştir. Türkiye maddi ve mali kaynaklara sahip bir ülkedir. Olimpiyatları almalıydık çünkü hak etmiştik. Bu noktadan sonra kim sevindi kim sevinmedi tartışması yakışıksızdır. İstanbul çok önemli bir kent. Medeniyetleri birleştiren bir kent. İçinden deniz geçen bir kent, ideal kent... Burada olması gerekiyordu, niye olmadı buraya bakmak gerekiyor.
Baykal gibi liderler kolay yetişmiyor. Toplum bunun bilincindedir. Baykal’la gittiğimiz bazı bölgelerde, şimdi genel başkan olduğu dönemlerden daha fazla ilgi görüyor.
Baykal’ı diğer bazı siyasetçilerle mukayese etmek, “falan gelirse Baykal istifa eder...” gibi benzetmeler yapmak, yalnızca Türkiye’ye ve siyasete zarar verir. Baykal, Baykal olarak hiçbir zaman kaybetmez.