Yeni dönem bankacılık
Türkiye’de bankacılık sosyolojik bir süreç geçirdi. Bu süreç 2001 yılındaki büyük krizden hemen sonra başladı. Bankacılık sektörü için aslında yeni Türkiye kavramı da bu tarihte başlamıştır. IMF’nin Türkiye’yi kurtarmak için bir gecede yolladığı sadece 17 milyar dolar değildi.
Türkiye’ye aynı zamanda büyük talan çetesi yollamıştı. Kriz bahanesiyle ya da zayıf olduğu gerekçesiyle bir gecede el konulan bankalar yabancı sermayeye satıldı. Yüzde 100 yerli sermaye bankalarımız elin İngiliz’ine, Fransız’ına ve hatta Yunanlıya satılırken keyiften dört köşe olduk. Bu bankalar gerek ülkeyi yöneten hükümet tarafından gerekse o anki patronları tarafından komik paralara yani 1 yıllık kâr karşılığı bile olmayan paralara satıldı.
Sonra bu bankalar kendi ülkelerinde yapamadıklarını Türkiye’de yaptılar.
Tıpkı Amerika’nın kendi ülkesinde yapamadığını Çin’de yapması gibi.
Nasıl Apple herkesin cebine soktuğu o meşhur Iphone’u Çin’de Foxconn’a yaptırdığı gibi. Bu fabrikada yaşları 11 ile 70 arasında herkes tıpkı köle gibi komik paralara çalıştırıldı. Hatta bu insanların gün içindeki tuvalete gidiş sayısı bile sınırlıydı.
Amerikan şirketi bunu kendi ülkesinde yaptırabilir miydi?
Elbette hayır!
Acımasız üretim ve çalışma şartlarından dolayı çok sayıda çocuk işçi öldü. Bu çocuklar hayatlarını verdikleri Iphone’a sahip olabilmek için bu fabrikada 9 ay çalışmak zorundalardı.
İşte Yabancı sermaye için de Türkiye’deki bankacılık, tıpkı Apple’nin Foxconn’uydu.
Yabancı sermaye Türkiye’yi tam 10 yıldır adeta talan ediyor.
Artık bankacılık sektörü için Türkiye’de dip göründü.
Kredi kartı verecek, kredi satacak dahası bir şeyler üzerinden para alacağı müşteri kalmadı. Elbette Türkiye büyük ve genç nüfusu fazla. Ama eski Pazar artık yok. Bankalar bunu tüketti.
Türkiye’de her beş kişiden üçü borçlu. Onun biri de batık borçlarını ödeyemez durumda. Bireysel kredilerin miktarı 300 milyar lira sınırına dayanmış durumda.
Peki bu o ortamda bankalar artık ne yapar?
Bankalar için o eski ballı dönem bitti. Bunu herkes kabul etmeli. Öyle bir SMS kredisiyle bir anda onbinlerce adet kredi dönemi de kapandı. Bankalar son iki yıldır artık piyasada son kalıntıları topluyordu. Yani pazarlama elemanlarını sokaklara salıp, gerek emlakçı gerekse sokakta bire bir pazarlama yöntemi ile kredi satıyordu. Şu anda artık bu da bitmiş durumda.
Bankalar kapanacak mı?
Elbette hayır ama artık dünyadaki bankalar nasıl çalışıyor ve nasıl para kazanıyorsa onu yapmak zorundalar. Öyle her yıl yüzde 100 büyüme dünyada yok artık. Dünyada yüzde 10’luk bir büyüme bile büyük başarı sayılıyor.
Bankalar 2015’de kaçınılmaz sonu yaşamak zorunda. O da 2007 yılında yaşanan sert büyümeyi hazmetmek için küçülmeli. Nitekim bankaların bazıları şube birleşme kararı almış durumda. Bundan sonraki hedefleri ise bölge müdürlüklerinin kapatılması ve daha merkeziyetçi ama anında müdahale edilecek bir yapıya dönüşmektir.