Yeni bakış açısına ihtiyacımız var

Korona sonrası yeni dünya düzeninin siyasal algısında değişmeler olacak. İstese de istemese de herkes durumdan vazife çıkarmak zorunda. Hatta daha şimdiden nelerin öne çıkacağı belli oldu bile.

Mesela, tarım birinci öncelikli ve vazgeçilmez bir öneme sahip.

Öyle ya kim aç yaşayabilir?

Bu yazıyı hazırladığım sırada bir haber dikkatimi çekti. Tv kanalında genç bir kadın elindeki 20 TL'yi göstererek "İşte bütün param bu. Her şey ateş pahası. Ben bununla ne yapacağım da evimdekileri doyuracağım" demekteydi.

Acı veren, çaresizliğin göstergesi bu.

Öyle ise siyasal sistemler ve yönetimler, kendi tarım alanlarının önemini anlayarak politik kararlar alacaktır. Akıl bunu söylüyor. Salt ithalata dayalı tedarikçilikle toplumun karnını doyuramazsınız.

Sokağa çıkma yasağı herkese ne öğretti?

Özgürlüğün, her şeyden önemli olduğunu.

Peki, nerede ve nasıl özgür oluruz?

Üst üste yığmayla yapılmış apartmanlarda değil, sokağa çıkma yasağı olsa bile önünde nefes alacağın bahçesi, parkı olan bir cadde üzerindeki evde yaşamak, kısıtlamaların etkisini azaltır.

Öyle ise metropollerin tıkış tıkış ettiği sosyal yapıyı, geleceğin felaketlerini de dikkate alarak, daha sosyal ortamların olacağı kentlere dönüştürmek lazım.

Dikkat ettiniz mi bilmem. Kimsenin kimseye ne dünyada ve ne de ülke içinde pek faydasının olamayacağı görüldü? Bir içe kapanış süreci yaşadık, yaşamağa da devam ediyoruz.

Öyle ise, probleme dayalı öğretim programları yaparak eğitim sistemini gözden geçirmemiz lazım. Başa çıkma becerileri kanamalıyız. Hayatın zor günlerini nasıl planlayacağımızı öğrenmek zorundayız.

Çünkü siyasal sistemler, anlam kaybına uğradı. Varlık nedeni olan yurttaşlarının ve gelir kaybını telafi edecek önlemleri aldığını söyleseler bile, tatmin edici olamadılar.

Özellikle Türkiye gibi zaten ekonomisi zor günler geçiren bir ülkeler büsbütün travmaya neden oldu.

Demek ki geleceğin siyasetinde öne çıkması gereken şeylerden biri sosyal devlet politikasının daha kurumsal ve teknik hale getirilmesidir. Bağlı olarak, böyle bir devletin kriz yönetimi bağlamında politik değişim geçirmesi ve kendini yenilemesi gerekmektedir.

Bir de görülen o ki, küreselleşme ve kapitalizm, insanlığın ulaşması gereken üst aşama değilmiş. İnsanlık, küresel ekonominin küçük bir tortu kadar faydasını görmedi. Her millet (ulus) kendi kaderiyle baş başa kaldı. Bir devlet olmak için çabalayan ve federatif yapıya dönüşen AB, kendi içinde paylaşımcı olamadı.

Öyle ise?

"Ulus devletler bitti" diyenler boşuna hayal kurmuşlar. Tam tersine daha da güçlendi. Ancak eskisi gibi değil, yeni küresel tehditlere karşı kendini koruyucu refleksler geliştirmesi gerekiyor. Bunların başında biyolojik savaşa hazırlık ön sıraya konulmalıdır. Eğitim sisteminden, askeri sisteme, ekonomiden, sağlık sistemine kadar pek çok konuda durumdan vazife çıkarıp, yeni politikalar geliştirmelidir.

Eskilerin "kendi kendine yeten Türkiye" özlemine dayalı politik anlayışı, şimdilerin ortaya çıkardığı ihtiyaçlar ile yeniden karılarak, özgün bir yapı olarak geliştirilmelidir. 1990'larda küresel sisteme eklemlenen Türkiye, koronavirüs sebebiyle yaşanan büyük kriz karşısında, bu eklemlenmenin hiçbir faydasını görmedi. Dolayısı ile "dünyadan kopmayalım" sözünün, bir karşılığının olmadığı anlaşıldı. Sen "dünyadan kopmasan" da, dünyadakiler senden çoktan koptu.

Bu sebeple eğer ileride kronavirüs gibi bir başka salgın çıkarsa, bil ki dünyanın sana toplu iğne ucu kadar faydası olmayacak. Öyle ise halkını zor günler gelecekmiş gibi eğit ve buna göre hazırla. Ülkeni, felaket gelecekmiş gibi yönetmelisin. Ekonomini, felaket uzun sürecekmiş gibi düzenlemelisin. Ona göre iş ve çalışma düzeni kurman gerek.

Her zaman, masken, eldivenin hazır olsun.

Büyük gıda ve tahıl depoları yapmalısın.

Bir köşede halkına dağıtacak kadar para bulundurmalısın. Evden çalışma sistemini geliştirmelisin. En önemlisi de çok büyük bir laboratuvar kurmalısın. Biyolojik hareketlere karşı önleyici personel yetiştirmeli, ilaç sanayine daha fazla yatırım yapmalısın.

Kısacası, yeni bir bakış açısıyla yönetilmemiz lazım.

Yazarın Diğer Yazıları