Yatırımcı hak arıyor

Türkiye’de yatırımcı borsada hep tokat yedi. Şirket sahipleri, bir altın hisse ile yüzde 99’u halka açık şirkette istediği gibi at koşturdu. İstediği zaman bedelli sermaye artırımı ile elini küçük yatırımcının cebine attı.

Yıllarca temettü vermedi.

Sonra yatırımcı bir baktı ki gerçekten sahipsiz. Hep kaybeden kendi oldu.

Bu arada Sermaye Piyasası Kurulu ne yaptı?

Son dönem hariç hep ceza veren bir kurum olarak göründü. Kurunun yanında yaş da yandı ve bir gün bir baktık ki ortada yatırımcı kalmadı.

Sonuç olarak halka açık şirketlerin büyük bir bölümü yabancıların kontrolüne geçti. Daha da ilginci halka açık şirketler de yabancıların kontrolüne geçti.

Mesela bankalar.

Son 10 yılın para basan sektörü bankacılık. Şu anda bir kaç bankanın dışında neredeyse sektörün tamamına yakını yabancı kontrolünde bulunmakta.

Sadece sektör değil, borsadaki hisseleri de yabancıların kontrolünde.

Mesela Vakıfbank. Yüzde yüzü yerli sermaye. Hem de kamu bankası. Oysa borsadaki ortaklık yapısına baktığınızda hisselerinin yüzde 75’inin yabancıların kontrolünde olduğunu görüyoruz.

Bankalara büyük ceza

Bir başka banka Garanti Bankası. Yerli sermaye iken İspanyollara satılan bu bankanın ana hissedarı olduğu kadar diğer halka açık kısmı da yabancıların kontrolünde. Yabancı payı yüzde 71 dolayında.

Durum böyle olunca yerli yatırımcının elinde sadece üç beş lot hisse bulunuyor. Onlar da yabancının alım satımına bakarak para kazanmaya çalışıyor.

Yabancı, bankacılık dünyasında istediği gibi at koşturuyor.

Nitekim Rekabet Kurulu bir süre önce bankalara büyük bir ceza kesti. Bankaların diğer bankalarla iş birliği yaparak suç işlediklerini belirledi ve büyük cezalar verdi. Bu cezalardan biri de Denizbank’a verildi.

Yabancı da dahil hiç kimse bankalara “Bu neyin cezası siz nasıl bu kadar yanlış yaparsınız” diye sormadı.

Çünkü hesap sormamak borsa yatırımcısının adeta fıtratında vardı.

Yıllarca hep susmuşlardı.

Denizbank 23 milyon liralık ceza aldı. Bankanın itirazlarına rağmen Ankara 2. İdare Mahkemesi 2015/80 karar no ile Denizbank’ın itirazını reddetti. Mahkeme ret gerekçesinde, “Soruşturma raporu ve ekleriyle dosyada mevcut tüm bilgi, belge ve delillerle değerlendirildiğinde soruşturma konusu bankaların mevduat, kredi, kredi kartı hizmetleri, faiz oranları ve bir takım ücretlerin belirlenmesi konularında piyasada rekabeti engelleme, bozma ya da kısıtlama etkisi doğuran veya bu etkiyi doğurabilecek nitelikte olan anlaşma ve uyum eylem içerisinde bulundukları, ticari sır niteliğindeki bilgileri birbirleriyle paylaştıkları, piyasaya yönelik kararların uyum ve müzakere içinde beraberce alınmasına yönelik irade mutabakatı doğrultusunda hareket ettikleri görülmüştür” şeklinde görüş bildirdi.

Yani banka yöneticileri bu eylemleriyle hem suç işlemiş oldular hem de aldıkları cezalarla hissedarlarına zarar verdiler.

Bilinç oluşuyor

İşte bu itirazın geldiği günlerde Denizbank’ın Yatırımcı İlişkileri ve Finansal İletişim Bölümü’ne bir yazı ulaştı. Bu yazı bankanın küçük pay sahibi Jilber Topuz isimli bir yatırımcı tarafından gönderilmişti. Bu yazıda banka yönetimine, verdiği kararla bankayı, dolayısıyla küçük yatırımcı olarak kendilerini zarara uğrattığı gerekçesiyle bankanın Genel Müdürü Hakan Ateş’in 9 Temmuz’da yapılacak olan genel kurulda görevden alınıp hakkında sorumluluk davası açılmasını talep etti.

Bu talep sadece Denizbank’ta değil tüm bankacılık ve sermaye piyasalarında şok etkisi yaratmıştı. Denizbank, küçük hissedarının bu talebini reddetti. Ancak Topuz, azınlık hissedar olmasına rağmen bu ısrarını halen sürdürüyor. Şimdi de halka açık olması nedeniyle Denizbank’ı Sermaye Piyasası Kurulu’na şikayet etti.

Jilber Topuz, bu mücadeleden ne kadar başarılı çıkar bilinmez. Ancak bu girişimin büyük anlamı var. O da en ufak pay sahiplerinin en üst yöneticilere kadar hesap sorabileceği bilincinin küçük yatırımcılarda oluşmasına katkı sağlayacaktır.

Türkiye’de gerçekten bir şeyler değişiyor. Şimdi SPK da bu değişikliğe destek vermek zorunda.

Yazarın Diğer Yazıları