Yarın menüde ne var?

Ekonomik istikrar sorunu ya da ekonomik istikrarsızlık, bir ekonomide temel dengelerinin bozulması demektir. Türkiye'de enflasyon çift haneye çıktı. İşsizlik dört yıldır sürekli artıyor. Kur dengesi bozuldu ve TL aşırı değer kaybetti. Gayri Safi Yurt İçi Hasıla'da büyüme düştü. Dış borç ödeme kapasitesi daraldı.

Bu sorunları, siyasi kamplaşma tetikledi ve artırdı. Referandum daha da artıracak. Çünkü siyasi iktidar, kazanmak için her yolu mubah görüyor. Şimdi vatan severlik gibi herkes tarafından farklı anlaşılan ve insanın kendi kutsalı olan değerler sistemi ile uğraşılıyor. Evet demeyenler teröriste benzetiliyor. Yetkinin Seçim Kurulu'ndan alınıp, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu'na verilmesi de siyasi partiler arasında haksız rekabete neden oluyor. Artık yandaş medyanın toplumu daha çok kamplaştıracağı anlaşılıyor.

Bu şartlar altında her şeyden önce ekonomik istikrar için önce siyasi iktidarın iç politikadaki yanlışlarını düzeltmesi gerekir.

Ekonomiye gelince, Türkiye daha öncede birçok defa ekonomik istikrar sorunu yaşadı.

***

1929 Dünya Ekonomik Bunalımı'ndan sonra, Türkiye'ye özgü olarak 10 kriz yaşanmıştır. 1946, 1958, 1960, 1974, 1980, 1982, 1990, 1994, 2000-2001 krizleri. Bu krizlerin tamamında siyasi iktidarlar, toplu ve koordineli önlem paketleri hazırlamış ve uygulamaya sokmuşlardır. Söz gelimi 1980 24 Ocak dışa açılma kararları, 1994 krizinde 5 Nisan kararları toplu halde ve bir program olarak yapılmış ve açıklanmıştır. 2001 krizinde güçlü ekonomiye geçiş programı hazırlanmıştır. Bu krizlerden ekonomi kısa sürede kurtulmuştur.

Bugün 2012 yılından beri yaşamakta olduğumuz ekonomik sorunlar ise, maalesef devam edeceğe benziyor. Çünkü, siyasi iktidarın ekonomi anlayışı, bilinen ve denenen önlemlerden ve Dünyada uygulanmış olan iktisat politikalarından çok farklıdır. Adeta iktisatta dünya yeniden keşfedilmeye çalışılıyor. Her gün alınan farklı kararlar, üreticinin ve tüketicinin kafasını karıştırıyor. Ekonomide belirsizliği artırıyor.

Ayrıca, referandum popülizmi ile ekonomik önlemler çelişiyor.

Yalnızca geçtiğimiz günlerde açıklanan ekonomik önlemler şöyle:

Anahtar teslim fabrika... Bir yıl önce de altıncı bölge yani Güneydoğu ve Doğuda yatırım yapanlar için yüzde 60 teşvik kararı alınmıştı. Terör ve siyasi istikrasızlıktan dolayı kimse yatırım yapmadı.

Referandum tarihi olan Nisan sonuna kadar KDV indirimleri, daha düşük ve kalıcı olabilirdi. Yatlarda sürekli ÖTV indirimi yapıldı ve fakat ekmek ve makarnada indirim olmadı.

İstihdam seferberliği... İşletmelere herkes bir işçi alsın teklifi... Daha önceki yılda da aynı öneri vardı. Mayıs 2016'da da ''herkes bir işçi alsa, 1.5 milyon istihdam yaratılır'' denilmişti. Ondan sonra işsizlik daha çok arttı.

Yine Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı, ''50.000 kadına işte pozitif ayırımcılık'' diyor. Ayrıca bu yıl alınacak işçiye sosyal güvenlik desteği veriliyor. Ancak Sayın Bakan aynı zamanda, işsizlik verilerinin güncellenmesini istiyor. Acaba TÜİK rakamları güncellerse işsizlik daha düşük çıkacak mı? Bakacağız.

Türkiye'de istihdam, parça bölük yardımlarla değil, istihdam üstündeki vergi yükünün düşürülmesi ile artırılabilir.

Bir yandan turizm sektörü sorun yaşarken, öte yandan tahsisli kamu arazilerine yapılmış olan oteller belirsizlik sorunu yaşıyor. Çünkü arazileri hazine mülkiyetinden alınarak, yeni kurulan Türkiye Varlık Fonu'na devredildi. Ne olacağını kimse bilmiyor.

Torununa bakan büyükannelere 420 lira maaş, kalıcı değil. Zorlama olması da güvensizlik yaratıyor.

Bu dağınıklık, kafa karışıklığı olarak algılanıyor. İnandırıcı ve güven verici olmuyor. Belirsizlik artıyor ve doğal olarak da ekonomik istikrar sorunu büyüyor.

Yazarın Diğer Yazıları