Yapıyormuş gibi yapmak-Tabancayı kılıfında tutmak!
Türk Silahlı Kuvvetleri’ne Kuzey Irak’a sınır ötesi operasyon “yapabilmek” olanağı veren tezkere, TBMM’de AKP, CHP ve MHP’nin 507 oyu ile kabul edildi ve DTP-PKK, -kendisini topuğundan vurur mu- tabii “ret” oyu verdi.
Önce kişisel bir anımı anlatmalıyım; 1950’de yedek subayken Kore Savaşına katılmaya gönüllü olmuştum. Rahmetli babama haber verdim. O da “Benim oğluma bu yaraşırdı” dedi ve beni alnımdan öptü, tabancalarından birini “Al oğlum, lâzım olur” diye, bana verdi ve sonra şunu söyledi: “Silah savaşta kılıfından boşuna çekilmez, gerektiğinde
kullanılır. Ve görev yapılmadan da, kılıfına
sokulmaz! ”
Kılıf
Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, “Hükümetin bunca zaman yapmaya çalıştığı, sabır taşının çatladığı noktada, doğru kararı alabilmektir. Terör konusunda, gömleğin ilk düğmesi doğru iliklensin” demiş ve neden gerek gördüyse, eklemiş: “Arkasında en çok dış destek olan terör örgütü PKK’dır. Bunun arkasında kim olduğunu söyleyerek, bu Meclis’in zabıtlarını karartmak istemiyoruz.”
Eş mana? Çiçek’in önceki sözlerindeki mantığın, amacı “sadece” PKK’yı vurmak olduğunu söylemesinin icabı. PKK’nın arkasında önce ABD’nin ve birlikte, Barzani’nin Talabani’nin olduğu gerçeğinin, nihayet Türkiye Büyük Millet Meclisinde, açık ifade edilmesi. Neden zabıtları karartır ki?
Bu gerçekleri, CHP ve MHP sözcüleri, açıkça ifade ettiler. Asıl, hükümetin sözcüsünün, bunları açıkça söylemekten kaçınması, AKP iktidarını karartıyor! Neden, kimden, çekiniyorlar?
İşin aslı-faslı
Bekir Coşkun o güzel kalemiyle durumu benden çok daha iyi ortaya koymuş; “ ‘Operasyon yapmak için tezkere’ kısmı, çocuklarının tabutuna sarılıp ağlayan toplumu biraz olsun avutmak için... ‘Bu, operasyon yapacağız anlamına gelmez’ kısmı ise ABD içindir...”
Ben de ekleyim: “Destek aramaya teşne oldukları Barzani ve Talabani’yi rencide etmemek içindir.” Ve tüm olanların özde ifadesi de gene, Bekir Coşkun’un dediği gibi “Yapıyormuş gibi yapmak içindir...”
Merak ediyorum; Hükümetin “sabır taşının çatlaması” hasımları ve milletimizi oyalamaya matuf bu sözler mi?
Türkiye’nin karşısındaki ve de içindeki teröre karşı, şimdiye kadar lakayt kalanların etekleri tutuştu. Ankara’ya aman yapmayın diye adamlar yolladılar ve aynı zamanda da, ABD Başkanı Bush ve bir ABD generali tehditler savurdular.
İşte Çiçek’in savsaklamaları bunlara karşı “tezkereye kılıf geçirmek.” Gözümle görüyor gibiyim; şimdi Egemen Bağış ve Cüneyt Zapsu, Washington’daki efendilerine, “mazeret beyan etmek” telaşı içindedirler.
Erdoğan’ın ve hükümetinin, AKP’nin “ateşle imtihanı” , bu tezkereyi kullanıp kullanmamaları olacak!
Operasyon muhakkak gerekli de, “yapmış görünmek” için değil, “dostlar alış verişte görsün” diye değil, “paldır küldür” hiç değil. Genelkurmay, hakiki “ihtiyaçlara göre” karar verdiği zaman yapılır! Milli çıkarlar için, siyasi iradeyle “yetki kullanılmazsa” TSK, yetkisini yasalara da uygun olarak, muhakkak kullanmak zorundadır.
Ertuğrul Özkök gene kıvırmış. Hürriyet’in, herhalde kendisi yokken ki, ‘Sınır geçilir hesap sorulur’ manşetini tevil etmeye çalışıyor. “Türk Ordusu Kuzey Irak’a girmesin diyenler mutlaka PKK’lı mıdır?” diye soruyor. Hain değilseler, pısırık, gafil ve bazıları da muhakkak, “işbirlikçidirler.” Kurtuluş Savaşında “Yüzelliliklerin” yaptığı gibi, şimdi de tezkereyi “kılıfında” tutmak için, mazeret arıyorlar. “Girmek riskliymiş... Bu konuyu hâlâ tartışmak gerekirmiş...” Zaten bu kararı, bu safhadan sonra, hâlâ “tartışmaya” açtınız mı, ortada irade kalmaz. İrade, “yan gelip yattı” demek olur. Özkök “bedeli ağır olur” diyor... Hangi bağımsızlık mücadelesinin bedeli ağır olmadı ki? İnsan bedelini her gün, -şehitlerle- ödemekteyiz. Para bedeli ve bazılarının, maddi çıkar ve getirim bedeli ise, o başka! Ama asıl onur bedeli var ve bu da konjonktürel değil!
Özkök bedelleri sayıyor; “Yüzlerce, binlerce gencimizi kaybetmek mi? Bütün dünyayla ilişkileri koparmak mı? Amerika Birleşik Devletleri ile de savaşmayı göze almak mı?.. Büyük şehirlerde yıllarca terörle yaşamak mı?.. Ekonominin altüst olması mı? Avrupa Birliği hedefinden vazgeçmek mi? 10 bin dolarlık milli gelir umudunu, yarım asır sonraya bırakmak mı?” diye! Ben ilave edeyim; “Holdinglerin Kuzey Irak’ı - Kürdistan’ı- imar etmelerine engel olmak mı? Aydın Doğan’ın Petrol işleri mi?”
Evet, Sayın Özkök aynen öyle... Ülkenin bütünlüğü böyle tehlikedeyken, bu saydığınız riskler göze alınır. “Milli onur” da, -bundan biraz nasibiniz varsa eğer- konjonktüre
bağlı değildir!