Yapısal çözüm nedir? (IV)
Bugüne kadar hangi maliye bakanı olursa olsun, vergi denilince ilk sözü ''vergi reformu'' oldu. O kadar ki vergi oranlarında bakanlar kuruluna verilen yetkilerin kullanılmasını bile ''reform'' olarak beyan ettiler.
Gerçekte Türkiye'de bugüne kadar gerçek anlamda üç vergi reformu yapılmıştır.
* 1925 yılında Aşar Vergisi (tarımsal arazi ürünü üzerinden daha çok ayni olarak alınan vergi) kaldırılmış ve yerine kazanç vergisi getirilmiştir.
* 1949 yılında kazanç vergisi yerine gelir ve kurumlar vergisi getirilmiştir.
* 1985 yılında yürürlüğe giren Katma Değer Vergisi ile harcamalar üzerinden alınan diğer vergiler (Gider Vergileri, İşletme Vergisi, Spor-Toto Vergisi, Şeker İstihlak Vergisi) kaldırılarak yerine KDV getirilmiştir.
Bugün Türkiye'de vergi reformu yapılacaksa amaç, verginin bozucu etkilerini en aza indirmek, piyasa ekonomisi ile uyumlu, basit, adil ve etkin bir vergi sistemi oluşturmak olmalıdır.
1- Vergi reformu kapsamında önce vergi idaresinin yapısı ve mükellefe bakış anlayışı değişmelidir. İdare vergi mükellefini kümeste yolunacak kazlar gibi görüyor. Ya tutarsa diye herkese yazılar gidiyor. Vergi denetimlerinde mutlaka bir açık aranıyor. Açık bulmak başarı gibi anlaşılıyor. Gerçekte ise devletin vergi mükellefine yol göstermesi ve vergi kaçağı varsa bunu iddia eden idarenin ispat etmesi gerekir.
2- KDV, ÖTV gibi dolaylı vergiler, sosyal güvenlik vergi ve harçlarını katmazsak, toplam vergi gelirinin üçte ikisini oluşturuyor. Bu durum piyasada fiyat dengesini bozuyor, gelir dağılımını olumsuz etkiliyor ve vergi kayıp ve kaçağına yol açıyor.
Dolaylı, dolaysız vergiler arasında istikrarı bozmayacak şekilde optimal bir denge kurmak için vergi sisteminde yeniden yapılandırmaya gitmek gerekir.
3- Çevre vergileri, sosyal maliyetten daha yüksek olmalıdır. Doğrudan kirletme kaynağı üzerine konulmalıdır. Bu vergiler Avrupa'daki gibi enerji, ulaştırma, kirlilik ve doğal kaynak vergileri şeklinde olmalıdır. Madenler ve petrolün çıkarıldığı kamuya ait alanların kira değeri üstünden ayrıca vergi alınmalıdır.
4- Boş tutulan, atıl kalan kalan arsa ve arazi üstünden potansiyel gelir vergisi alınmalıdır. Bu yolla bu alanların boş kalma maliyeti artacak ve üretime girecektir.
5- Öteden beri konuşulan şehir rantlarından vergi alınması da reform nitelindedir.
Yerel yönetimlerin kent planlamaları için gereksinme duydukları kaynakları ve yeni gelir kaynakları sağlamak amacıyla, imar planı değişiklikleri sonucunda oluşacak gayrimenkul değer artışlarından yerel yönetimlerin pay alması sağlanmalıdır. Bu pay ile halka hizmet yapılırsa, şehir rantlarından dolaylı olarak herkes yararlanır.
Uygulama kentsel dönüşüm süreci sonucunda değeri artan gayrimenkullerin yeniden değerlenmesi ve yeni değer üzerinden bir defaya mahsus olmak üzere "Gayrimenkul Değer Artış Vergisi" alınması şeklinde olabilir.
6- İstihdam üzerindeki vergi ve kesintiler yüksektir. Bu durum hem kaçak işçi çalıştırmayı teşvik ediyor, hem de emek yoğun teknoloji kullanmayı engelliyor. Sonuçta işsizliği tetikliyor. İstihdam üstünde tüm vergi ve kesintiler, tek bir vergi veya kesinti şekline dönüşmeli ve oran olarak yüzde 20 dolayına çekilmelidir.
Sonuç: Bugünkü siyasi iktidar isterse bu reformları yaparak, kronikleşmiş yapısal sorunları çözebilir. Aslında da yapmak zorundadır. Ekonomik istikrar sorunu olduğu hem veriler, hem de günlük yaşadıklarımızdan açıkça anlaşılıyor. Dahası dünya endişe duyuyor, bizden ses çıkmıyor.