Yanlış adrese hesap soruyorsunuz?

Ankara 33. Ağır Ceza Mahkemesi'nde, geçtiğimiz Cuma günü yapılan duruşmada, Çankaya Üniversitesi Hukuk Fakültesi Araştırma Görevlisi Ceren Damar Şenel'i "kamu görevi nedeniyle öldürdüğü" gerekçesiyle ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan Çankaya Üniversitesi Hukuk Fakültesi son sınıf öğrencisi Hasan İsmail Hikmet'in babası Ömer Hikmet, duruşma salonundan aktardıklarım üzerine "Biz de duruşma salonundaydık. Zavallı iki yeni mezun hukukçu bayan getirmişler. Sonuç kaçınılmaz. Hiçbir unsur bulamadılar, kamu davası dediler. O da yok aslında. Yargıtay'da düşecek göreceksiniz. Damar ailesi ve medyanın gazı alındı…" yazmış.
Keşke yazdıkları bununla kalsaymış, nihayetinde "acılı bir baba", onaylamak zor olsa da anlamak mümkündü benim açımdan.
Ama bununla kalmamış. Ailenin sosyal medya hesaplarında, işi Yeniçağ'ı İçişleri Bakanı'na jurnallemeye, hedef göstermeye kadar vardıran neredeyse bir kampanya başlatılmış. Sapla saman karıştırılarak üstelik de… Batuhan Çolak ile Murat Ağırel'in maruz kaldıkları "e-operasyon"u da katarak işin içine…
Ne alakası var?
Benim Mustafa Damar röportajım yahut duruşma izlenimlerimle, Batuhan ve Murat'ın Libya şehitlerine dair yazdıklarının ne alakası var?
***
Vesile olsun…
Damar ailesinin yaşadığı şey "gaz" mıdır yoksa üzerine "Allah kimsenin başına vermesin"den başka şey söylemenin mümkün olmadığı derin bir acı mı; takdirinize bırakarak tane tane ifade edeyim. Benim adalet anlayışıma da, evrensel hukuk ilkelerine göre de;
- Kim, hangi suçu işlemiş olursa olsun "adil yargılanma hakkı"na sahiptir. Dolayısıyla Hasan İsmail'in de, "adil" yargılanmak; hakkıdır. Ve bu konu tartışmaya kapalıdır. "Adalet" arayışında olan hiç kimse bunun aksini talep edemez. Ancak "adil" bir yargılamanın sonunda verilmiş olan hükümlerin soru işareti yaratmaması, şüphe oluşturmaması, vicdana sığması söz konusu olabilir.
- Ceren Damar Şenel'in öldürülmesi olayında olduğu gibi, geride, "telafisi mümkün olmayan" kayıplar bırakan suçlardan sonra ceza ne olursa olsun, savunmanın sık sık atıf yaptığı üzere bir engizisyon hükmü bile çıksa sonunda, "adalet tecelli etmiş" olamaz. Bu hallerde ölçü "hiç kimsenin" adalete olan güven duygusunu sarsmamaktır. Buradaki "hiç kimse"ye, hangi ceza verilirse verilsin içi asla soğuyamayacak olan Damar ailesi kadar, hangi ceza verilirse verilsin içinin yanmaması ihtimali bulunmayan Hikmet ailesi de dahildir.
- "Adalet" talebi olan herkesin savunması gereken ilkelerden biri de suçun şahsiliğidir. Dolayısıyla, hiçkimse evladının karıştığı suçtan dolayı "katil doğuranlar", "katil yetiştirenler" muamelesi görmeyi hak etmez. Kimse bu sebeple suçlanamaz, yargılanamaz, karalanamaz, dışlanamaz, hakaret, aşağılama ve dahi herhangi bir saygısızlığa uğratılamaz.
***
Hal böyleyken, çok merak ediyorum, Ömer Bey bir gün olsun kendi kendine şu soruyu sormayı denedi mi:
Niye kimse kulak vermiyor bizim acımıza acaba?
"iki acılı aile" de olabilecekken, neden "mazlum aile" ile "zalim aile" diye ayrıştırıldık zihinlerde?
Damar ailesinin acısına saygı göstermiyor göründükleri için böyle olmuş olabilir mi?
***
Gerekçelerini, oluş şeklini, niteliğini kim hangi forma sokarsa soksun, velev ki bütün o rezil iddialar doğru dahi olsa, Ceren Damar Şenel olayında kimsenin ne inkar edebileceği, ne itiraz edebileceği, ne aksini iddia edebileceği gerçek, ortada bir "cinayet"in olduğu… Hasan İsmail'in öldürdüğü, Ceren ise öldürüldüğü, öldüğü… Ceren'in ölümü alelade bir detaymış, zaten hak etmiş ve bütün mesele Hasan İsmail'e ne olacağıymış gibi davrandıkları için olabilir mi?
Cinayet işleyen oğulları için, kendileri, anne-baba olarak dünyayı yakmaya hazırlarken, kızı cinayete kurban giden bir babanın babalığını sorguladıkları için, Ceren'in de bir "evlat" olduğunu es geçtikleri için olabilir mi?
***
Nasıl ki, hiçbir anne-baba Damar ailesinin yerinde olmak istemezse… Aynı şekilde, hiçbir anne-baba Hikmet ailesinin yerinde de olmak istemez; işlediği suç ne kadar ağır olursa olsun, onlar açısından da söz konusu olan bir evlat. Ben, elini vicdanından kaldırmamaya gayret eden bir gazeteci olarak bunu anlayabiliyorum.
Naçizane, Hikmet ailesi de…
Hasan İsmail, "Suçluluk içinde, nasıl yaptığına hala inanamayan, son derece pişman, geçmişi geri döndürememenin çaresizliği içinde, bu yol açtığı acıyı hafifletmeyecek olsa bile kendisi de acı, ızdırap çeken, kendisini herkesten önce ve çok kendisi suçlayan bir kader kurbanı" profili de çizebilecekken nasıl öfkeden başka tiksintiyle de anılır hale getirildi ismi, bunu anlayabilse ve medya yerine, "zeytinyağı gibi üste çıkmaya çalışan katil" algısının mimarı her kimse ona hesap sormayı denese keşke!

dfs-004-001-011.jpg

Yazarın Diğer Yazıları