Yandaşlar dışında herkes aynı şeyi söylüyor: Bu bir medya linci
Ceza değil cezalandırma
Gazete sahipleri ve yöneticilerinden, yaşananları ellerini vicdanlarına koyarak değerlendirmelerini isteyen Ertuğrul Özkök, “Maliyenin raporunda diğer medya gruplarının da geleceği yazılı.Tehlike çanları herkes için çalıyor” dedi
Haber yazı işlerine geldiği zaman arkadaşlarımızdan biri, “Deniz Feneri haberinin manşetini koyalım, yanına bir de bakanların iş yapan çocuklarıyla ilgili haberleri koyalım ve şöyle bir manşet atalım. Bu haberlerin bedeli 826 milyon lira” dedi.
İçimden bir ses, “Haberi direkt ver, o rakam zaten ne olduğunu gayet iyi anlatır” dedi.
“Doğan Grubu’na 826 milyon lira ceza.”
Haberin kendisi her şeyi anlatıyordu.
Vergi mükellefi her iş adamı kesilen cezanın haksızlığını anlayacaktır.
Dosyayı çok iyi okudum ve ne olduğunu çok iyi anladım. Önümüzdeki günlerde, bunu, istedikleri takdirde, bize kızan kızmayan bütün meslektaşlarıma tek tek anlatacağım. İkna olsalar da olmasalar da anlatacağım.
Şunu büyük bir iç rahatlığıyla söylüyorum.
Bu bir “ceza” değil, “cezalandırma” dır.
Ülkenin başbakanının parti kongrelerinde, seçim meydanlarında bu gruba karşı ağır bir kampanya yürüttüğü, almama, okumama, boykot çağrıları yaptığı bir dönemde, ona bağlı Maliye’nin, bu işten anlayan insanları hayretler içinde bırakacak bir haksızlığa imza atması nasıl açıklanabilir?
Bu cezalandırma Doğan Grubu’nun yayınlarından memnun olmayan siyasetçileri mutlu edebilir. Ama basına yönelik bu tür cezalandırmalar, “bumerang” gibi siyasetçilere döner.
Tarih şunu göstermiştir: Basına kızan iktidarların ilk yaptığı iş, mali baskıdır.
Özellikle gazete sahiplerinin ve genel yayın yönetmenlerinin bu cezalandırma raporunu önyargısız şekilde ve çok dikkatle okumalarını isterdim.
Ellerini vicdanlarına koyarak okumalarını isterdim.
Çünkü o raporda, kendilerinin geleceği de yazılı.
O raporda, mesleğimizin üzerinde pandül gibi gezinen keskin baltayı göreceklerdir.
Bugün “rakip” e yapılan cezalandırma başkalarının menfaatine, işine gelebilir.
Gazete sahiplerinin çoğu, başka işleri de olan işadamları. Bu ülkede, iktidar medyanın üzerine böyle baskılarla çullanmaya başladığı zaman, hiçbir şirket emniyette değildir.
Ülkede böyle ağır bir baskı içtihadının yaratılması, herkes için tehlikelidir.
Böyle bir içtihadın en büyük zararını özgür ve bağımsız medya görür.
Böyle bir içtihad, parti kapatılması kadar önemli bir demokrasi sorunudur.
* Ertuğrul Özkök / Hürriyet
++++++
Bu filmi daha önce gördük
“Liberal” kardeşlerimizin “gelmiş geçmiş en demokratik lider” saydıkları Başbakan Tayyip Erdoğan’ın gerçek çehresi de ortaya çıktı.
Amaç da, mesaj da belli:
“Sizi de bazıları gibi mahvedeceğim” diyor.
Kurt aklına koymuş, “Suyu bulandırdın, seni yiyeceğim” diyor.
Yiyemez. Çünkü sonunda “mahkeme” var. Hani “kadrolaşma” politikalarıyla yıllardır ele geçirmeye çalıştıkları “yargı” var. Onun büyük bir bölümünün hala haklıyı haksızdan ayıran, yani gerçekten adalet dağıtan hakimler elinde olduğu unutuluyor.
Açık söyleyeyim:
Her kuşun etinin yenmeyeceğini ona biz hukuktan ayrılmadan göstereceğiz.
Hayal mi görüyoruz, gerçekleri mi dile getiriyoruz, merak edenler geriye doğru yaşanmışları okuyup öğrensinler. O zaman anlarlar niçin “Bu filmi ikinci kez görüyoruz” dediğimizi...
* Oktay Ekşi / Hürriyet
++++++
Medya patronunu savunmak...
Her şey aklıma gelirdi de Aydın Doğan’ı bu köşede savunacağımı düşünemezdim...
Bir iş adamı her şeyden önce işinin sorumluluğunu düşünür; şirketleri, kurumları, özel bürokrasisi, işçileri, alacakları, borçları vardır... Medyaya girdiği zaman da gazeteciliğin gereklerini eninde sonunda yerine getirmek zorundadır... Devletle çatışmak, iktidarla itişmek, hükümetle ters düşmek aklı başında iş adamının lügatinde yoktur...
Sabah Grubu tepeden inme bir operasyonla Turgay Ciner’in elinden alındı...
Akşam Grubu’nun patronu Mehmet Karamehmet’in ifadesi Ergenekon savcısı tarafından alındı...
Aydın Doğan doğrudan doğruya dinci iktidarın karşısına alındı...
AKP, dinci faşizmi adım adım hayata geçirmekte kararlı görünüyor... Aydın Doğan’a trilyonluk vergi cezası bu yolda bir bilinçli medya operasyonudur... Eskiden bu köşede işçi haklarını savunan ben, işçi kavramının yerini mürit aldıkça, medya patronlarını da savunmak zorunda kaldım... Allahım, Atatürk Türkiyesi için bu ne düşüştür!..
* İlhan Selçuk/ Cumhuriyet
++++++
İktidar borazanı
Demokrasinin “ekselanslarının” gazetesi ve televizyonu olmayan, üzerine “yandaş” etiketi yapışmamış medyaya ihtiyacı var.
İktidarın borazanını çalmıyor diye hiç kimse, hiçbir aile, hiçbir kurum üzerinde “gözdağı” izlenimi veren şimşekler çakmamalı.
* Güneri Cıvaoğlu / Milliyet
++++++
Baskı artacak
Bu iş mahkemede Doğan Yayın Holding lehine sonuçlanmaya doğru gidecek
olursa, o zaman mahkeme üzerinde ne baskılar kurulacak, ne belden aşağı
vuruşlar sergilenecek, ne dinleme
kayıtları ortaya çıkacak...
Türkiye’nin iktidar partisi, bu ülkenin kendi dışında kalan bütün kesimlerini kayıtsız şartsız teslim olmaya zorluyor. Ne ayıp kavramları var ne de utanç duyguları. Demokrasi dikenli bir gül bahçesidir.
Onlar dikensiz gül bahçesi istiyorlar.
* İsmet Berkan / Radikal
++++++
Rejim sorunu!
Adalete dayanmayan ceza yargıdan döner ama bu susturma yöntemleri, belli ki basın özgürlüğü için sürekli bir tehdit olarak pusuda bekleyecektir.
İktidar muhalif medyaya vergi memurları ile adeta bir bıçak sokuyor sonra hoşuna gitmeyen haberler çıktıkça bıçağı çeviriyor. En vahim yanılgı, bu olayı iktidar-Doğan çatışması saymaktır. Bunlar geçecektir ama intikam operasyonu ardında gizlenen zihniyet, iddiasından hiç vazgeçmeyecek ve bulduğu her fırsatı, hayalindeki rejimi kurmak için kullanacaktır.
* Güngör Mengi / Vatan
++++++
Damat gazetesiyle karşılık veremezsin
Sen istersin ki hepimiz Yeni Şafak olalım, Sabah olalım, “Fatih” diyelim, “Yavuz” diyelim... Sen istersin ki yazarlarımız Emre Aköz gibi olsun, çizerlerimiz Salih Memecan gibi olsun... Sen istersin ki hizaya geçelim...
Fakat nafile... Vallahi de utanırız, billahi de utanırız...
Sen kendini “Katar Şeyhi” kadar kudretli hissettin... Fakat aynı his bu platforma sirayet etmedi...
Sen rüyalarında gemileri karadan yürüttün... Fakat bu platform hep rüyadan uyandırdı seni...
Unutma:
Bu memleketin ahalisi, 50 küsur yıldır, başbakanların en ağır şekilde eleştirildiği platformların tiryakisi olmuştur...
Bu muazzam alışkanlığa...
“Damat gazetesi” ile karşılık veremezsin...
* Ahmet Hakan / Hürriyet
++++++
Muhalifleri susturmak için sınır tanımıyor
İktidara her yol mübah
RTÜK yandaş medyaya destek çıkarken, hükümete muhalif isimlerin Ergenekon operasyonu kapsamına alınması da dikkat çekti.
TBMM’de basın toplantısı düzenleyen ve yasama faaliyetini yürüten muhalif milletvekilleri hakkında suç duyuruları yapılıp, davalar açılmaya başlandı.
Son üç yılda Türkiye çapında hiçbir aykırı etik uygulaması bulamayan Başbakanlık Etik Kurulu dahi, AKP’den ayrılıp MHP’den aday olmasının ardından Aytaç Durak için devreye girerek işlem yaptı.
Telefon ve ortam dinleme olayları muhalif isimler üzerinde yoğunlaştı.
Hükümet aleyhinde yayın yapan gazeteciler ve ART Televizyonu ve Türk Metal Sendikasının Başkanı Mustafa Özbek gibi isimler Ergenekon kapsamına alındı..
Uygulamalar TBMM içtüzük değişikliklerine kadar yansıdı ve Meclis’teki muhalefetin sesini kısmak için, bağımsız milletvekillerinin konuşma hakları 10 dakika ile sınırlandırılması öngörüldü.
Bir başka uygulama ile de emekli askerlerin TV’lerde konuşmalarına sınır getirildi ve aksi davranışta bulunanlara ordu evleri ile askeri tesislere giriş yasağı uygulanacapına ilişkin yönetmelik değişikliği yapıldı.
* Gazeteport
++++++
KARŞI DEVRİM
AKP muhaliflerine kişisel darbe bir sabah vakti evi basılarak, eşyaları altüst edilerek, gözaltına alınarak, günlerce veya aylarca gözaltında tutularak vuruluyor... Kurumsal darbeyi nasıl vuracaksınız? Bir medya gurubuna 826 milyon lira gibi onu çökertecek kadar vergi borcu ve cezası çıkararak... “Bizden yana olmayan gazeteleri almayın” kampanyasına halk kulak asmamıştı. Şimdi daha etkili darbeler deniyorlar...
Başbakan’ın tüm öfkesi ailesi ve partisiyle ilgili kuşku ve yolsuzlukların yazılmasına mı? AKP ve Erdoğan Türkiye’de bir sessiz darbe yapıyor... Erdoğan mevcut sermayeyi de kendi taraftarlarına kaydırmanın çabasındadır. Varlıkların yeşil sermayeye devredilmesi gerekiyor.
Özetle.. Erdoğan’ın düşman bellediği sadece özgür basın değildir. Kendi diktatörlüğünün önüne çıkan bütün kurumlardır. Bizatihi demokrasinin kendisidir.
* Melih Aşık / Milliyet
++++++
Susturmayı başaramayacak
Oğlu ve gelininin kuyumculuğunun, öteki oğlunun kozmetikçiliğinin, gemiciklerin, Boğaz’da yapılan kaçak inşaatların, bakan çocuklarının ani bir zihin açıklığıyla ticari başarılar elde ediyor olmalarının gazetelerde yayımlanması Başbakan’ı sinirlendiriyor. “Siz bana dokunmazsanız, ben de size rahat veririm” demek istiyor. Önceki siyasetçilerin deneyip de başaramadığını, bu kez başarabileceğini zannediyor. Çok yanılıyor.
* Mehmet Yılmaz / Hürriyet
++++++
Eline, diline derken köşesine de sahip çıkamadı
Emre Aköz, Prof. Dr. Orhan Kural’ın Mustafa filmine tepkisini eleştirmiş ve Kural’ı sansürcülükle suçlamıştı. İnternet medyasındaki yorumlara göre Sabah, Aköz’den Kural hakkındaki “maksadı aşan ifadelerini” düzeltmesini istedi. Aköz buna yanaşmayınca da, özür, aynı köşede Sabah imzasıyla yayınlandı. Hukuki bir durum yoksa Sabah yönetiminin, bir yazarın köşesine böyle sızması savunulamaz. Ama Aköz’ün temelsiz iddialarla insanları karalaması hiç kabul edilemez. Bakalım “yazdıklarımın arkasındayım” tavrı sergilemeye çalışan E.A., ’tavizsiz duruş(!)’unu nereye kadar sürdürebilecek? Köşesine yapılan müdahaleye rağmen Sabah’ta yazmayı sürdürecek mi?
++++++
MİNİ YORUM
Sen, ben hesabının günü değil
AKP hakkında dava açan yargı taraflıydı, iktidar muhalifleri hakkında açan bağımsız... Başbakan’a bir kuruş ceza veren hakim soruşturulabilirdi, asrın iddianamesini hazırlayan savcı asla... Tolon’un tahliyesi anormaldi, Deniz Feneri Dosyası’nın sırra kadem basması normal... Yasaya uydurulduysa işler, ilşkiler etik olmasa da kabuldü. Velhasıl kimine göre gönlümüzün, bana göre midemizin genişleme evresinde, ‘kudretli iktidarın kartel medyasına’ haddini bildirmesini sevinç çığlıklarıyla karşılayanlar az değil... Oysa “gazeteci” için gün, “keşke canları yanmadığı zamanlarda da bunları hatırlasalar” hesabı yaparak zaman kaybedecek gün değil...