Yandaş medya panikte

AYLARCA İNKAR ETTİLER, SANDIĞA GÖMÜLÜNCE SUÇU “TEĞET GEÇEN” KRİZE ATTILAR
AKP oyunu ve belediyelerini kaybetti. Muhalefet, iktidarın çantada keklik saydığı illerde rekor oy aldı. Malum gazeteler bu ortamda dahi zafer ilan etmeye kalkışınca, ortaya trajikomik manşetler çıktı.

Seçimden önce “benim milletim” in atacağı manşete çok güvenen “benim medyam”, seçmenin hemen hemen her sandıkta dokuz sütuna yazdığı “uyarı” yı görmezden geldi.
Yandaş medya olarak nam salan yayın organları, en iyi ihtimalle, okumaktan ziyade, yazmaya meyledişinin kurbanı oldu. Seçimin özeti, seçmenin mesajını okumadan çıkardı.
Daha kötü olan ihtimal ise, bu arkadaşların kendilerini 29 Mart gecesinin kötü bir rüya olduğuna inandırmış olabilmeleri.

Rüyalar gerçek olsa
Oysa AKP’nin on beş belediyesini muhalefete kaptırdığı, Bülent Arınç gibi ağır toplarının, Hüseyin Çelik, Mehmet Ali Şahin gibi bakanlarının kalelerinin düştüğü, ülke genelinde 7 puana yakın bir oy kaybına uğrayarak ‘sokataki her iki kişiden biri AKP’li’ söyleminin çöktüğünü ilan edin sonuçlar gerçekti. Gerçek yine acıydı.
Rüyalar gerçek olsa, 30 Mart Sabahı’nın da, 23 Temmuz 2007 sabahı gibi görebilirlerdi elbette. Seçim acı ama gerçek olmasaydı!
Star, seçmenin tercihine memnuniyetle “Eyvallah” diyen bir Erdoğan fotoğrafı ile patlatmış manşetini: Güven tazeledi.
Yenişafak, üç kelimede neler neler itiraf ettiğinin farkında olmadan koşmuş sonucun adını: Krize rağmen güvenoyu.
Seçim süreci boyunca birinci sayfasını AKP afişi olarak düzenleyen Türkiye, “Yola devam” diyene “dur yolcu” diyen seçmenin sesini “İstikrara devam” olarak duymuş nedense.
Sabah, “Kriz etkisi”nde bundan iyisi Şam’da kayısı havasında.
Vakit, adaylar yarıştı diyerek iktidar partisinin ve genel başkanının üzerinden almış sorumluluğu.
Zaman, şok dalgasını kıracak biçimde, her partinin çıkaracağı mesaj var demiş.
Hani teğet geçmişti
Eeee ne oldu?
Hani kriz bizi teğet geçmişti?
İşçi, memur, çiftçi, emekli isyan ederken “provokatör”dü, kredi kartı mağdurları “sahtekar”dı hani? Hani kriz, yurt dışında parasını batıran bazı holding patronlarının uydurmacından ibaretti? Şimdi iktidarı kriz mağduru ilan eden bu gazeteler provokatör mü, sahtekar mı, uydurukçu mu? Bu nasıl bir çaresizlik, nasıl bir panik halidir ki, seçim gecesi kameraların karşısına geçtiğinde hayal kırıklığı yaşayan politik geleceğinden kaygılı bir politikacı resmi veren Erdoğan’dan zafer kazanmış komutan yaratmaya kalkışıyorlar?
Bu nasıl bir mağrurluktur ki, daha dün yediği tokadın acısı geçmeden, milletin aklına hakaret etmeyi, iradesini yok saymayı sürdürüyorlar. Ders almak şöyle dursun, “bu millet budon kafalı, ne söylesem inanır” deyip, göz göre göre gerçekleri çarpıtıyorlar.

İnkar psikolojisi
Bu nasıl bir pervasızlıktır ki, cumhuriyet rejimine aldırmadan, egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğuna aldırmadan, manşetlerle aldatarak, manşetlerle meydan okuyarak, manşetlerle hedef göstererek, ülkeyi psikolojik bir operasyon ile yöneteceklerini düşünebiliyorlar...
Utanmadan, sıkılmadan gömüldükleri sandıktan zafer naraları atmaya çalışıyorlar. İnkar, başedilemeyen sıkıntılar veya tehlikeler karşısında en sık başvurulan savunma mekanizmasıdır. Ama yazık ki, korkularından, onları yok sayarak kurtulacaklarını düşünüp, kendilerini kandıranlar farkına varamadan tetkike muhtaç psikolojik vakalara dönüşürler.
En iyisi kabullenmek, yüzleşmek, vaktiyle alışmak... Milleti kendine güldürecek hale düşmemek...

Böyle dostun olacağına...
Star’ın yazar yorumları da haber başlıklarını aratmadı.
Yandaşlığıyla övünen Mustafa Karaalioğlu AKP’nin “7 yılda 4. kez seçimden zaferle çıkarak tarihi bir başarıya imza attığını” yazdı. Erdoğan kabinedeki değişikliklerini açıkladıktan sonra da muhtemelen bazı bakanların üstün başarılarından dolayı kıyak tatile gönderildiği yazacaktır herhalde...
Mehmet Altan da Erdoğan’ı öve öve bitiremedi yazısında. “Erdoğan’ın inanılmaz bir performans ile tüm ulusal ve yerel muhaliflerine karşı tek başına yarıştığını” söyledi.
Böyle dostun varken düşmana ne hacet! Erdoğan açısından da en kabul edilemez olan bu değil mi zaten? Kollarını sıvayarak yarışan kendisiydi, dolayısıyla kaybeden de kendisi oldu.

+++

Halk, “Tayyip efsanesini” çizdi!
Anketler, beklentiler, nefesi keskin tahminciler, başbakan uçağına bindirilip ezber tekrarlatılan yandaş yazarlar, belediyelerden yemlenen yeni zenginler, devlet malına göz dikmiş eski zenginler; “iyimser içerikli, çok şekerli, yeme de yanında yat niyetli” olarak konuşup yazıyorlardı.
Efsane devam ediyordu.
Efsane güçleniyordu.
Efsane büyüyordu.
Kendileri çalıp kendileri oynuyor ve “İşçi, memur, işsiz, köylü, esnaf, gariban, ezilmiş, mağdur Tayyip Erdoğan’ı ve onun partisini ne yaparsa yapsın, kendisinden görüyor” diyerek kendileri söyleyip kendileri inanıyordu.Erdoğan başkanlığında AKP, Türkiye’yi 20 yıl daha yö netecek diyorlardı.
Halk, efsaneyi çizdi.
Mağrur olma dedi!
Necati Doğru / Vatan

+++

Sonuçlar çok
şey anlatıyor

AKP’nin oy kaybının nedenlerinden biri yedi seneye yaklaşan bir siyasi iktidarın sahibi olarak, muhalefet lideri gibi kavgacı bir üslup takınmasıdır.
Şimdi AKP’nin önünde iki yol var: Son seçimden sonra izlediği kriz politikasını devam ettirerek gelecek seçimlerde yüzde 30’lara düşmek ya da yapılan hatalardan ders çıkararak yeni bir poltikaya yönelmek.
MHP, ülkemizin geleneksel muhafazakar yapısına bakarsak bu ülkede iktidar alternatifi olmaya en yakın siyasi parti.
Bunu Devlet Bahçeli başarabilir mi? Kişisel görüşüm insanların kolay değişmeyeceği yolunda. MHP’nin geleceğini belirleyecek olan şey, bunu başarabilecek bir yeni liderin çıkıp çıkmayacağı.
Mehmet Y. Yılmaz / Hürriyet

+++

Ülkenin omurgası dikleşti
Dün bu ülkedeki insanların bir bölümü iktidara, ’unutma bu ülkede biz de yaşıyoruz’ dediler.
’Biz varız ve olan bitenden memnun değiliz, dikkatli olun’ uyarısını yaptılar.
Burada önemli olan, ’Beyaz Türkler’in sonunda vurdumduymazlıktan kurtulup tavır koymaya başlamalarıdır. Daha önce bunun da olabileceği hiç beklenmiyordu ama oldu işte...
Bu, liberalleri gerçekten panikletecektir ve dün televizyonlarda yorum yapan AKP destekçisi liberaller, bu paniğin işaretini çoktan vermeye başladılar bile...
Bence dün ülkenin omurgası dikleşti biraz...
Serdar Turgut / Akşam

+++

Ampulün voltajı düştü
Ampul daha fazla mı ışık verecekti?.. Yoksa voltajı mı düşecekti?.. Merak edilen buydu.
Sonuç; voltaj düştü, ışığı seğiriyor.
CHP’nin 1980’li son yıllarda sandıklar kurulduğunda kampanya sloganı “Anavatan’a ders verin” olmuştu.
Sandıktan çıkan oylar da gerçekten Özal’a dersti.
ANAP iktidarı devam etmiş ama kullanılan oylarla toplumdan ciddi bir uyarı mesajı verilmişti.
29 Mart 2009 yerel seçimlerinde de AKP’ye böyle bir “ders” mesajı seziliyor.
İNANÇ eksenli radikal ve marijinal kesim AKP’den SP’ye kaymış olabilir.
Ama...
SP’nin yüzdesi, AKP’nin durumunu tek başına izah etmez.
Fakat yüzde 50’yi aşmak, her iki seçmenden birinin oyunu almak hedefi nerede?
Başbakan Erdoğan İl Genel Meclisi oylarında yüzde 42’nin altını başarısızlık olarak göreceğini söylemişti.
Güneri Cıvaoğlu / Milliyet

+++

Seçim mesajı: Kendine gel!
Halk ülkenin sahibi olduğunu göstermiş deyim yerinde ise iktidar partisine ”kendine gel“ uyarısı yapmıştır!
AKP yarışın galibidir. Ama galibiyetin niteliğine de bakmak lâzım... Halk, özellikle de uyanık kentli seçmen AKP’nin yanlışlarını görmüş, kredisini kesmiştir.
Ekonomik krize müdahalesindeki gecikmesini, işsizlik karşısındaki duyarsızlığını, Deniz Feneri rezaleti ile öteki yolsuzluklar karşısındaki pişkin tutumunu ve özellikle de liderinin kibirli ve despot gidişini cezalandırmıştır.
Dün gece AKP’nin genel merkezi ve il merkezleri seçim kazanmış bir partinin sevinç ve güvenini yansıtmıyordu. Belli ki parti beklediğini bulamamıştır.
Güngör Mengi / Vatan

+++

Acemi yandaşlara ustasından ders
AKP’nin yola devam ettiğini savunan Nazlı Ilıcak, bir kere daha ’bu işler’deki tecrübesini konuşturdu. Yerel seçimleri, genel seçim havasına sokan ve seçmenin sandıktaki tercihini “ya ben, ya onlar” noktasına taşıyan bizzat Erdoğan olmasına karşın, Ilıcak “neticede bu bir mahalli seçim. Dolayısıyla, AK Parti açısından her halükârda ”yola devam“ dedi.
Beni Nazlı Hanım ile ilgili olarak asıl kaygılandıran şey ise, seçim analizinden ziyade, ”uzatmaları oynuyor“ gibi duran Erdoğan’a baktığında 2012’de halkın seçtiği ilk Cumhurbaşkanı’nı görebilmiş olmasıydı. Gözlük numaranızı kontrol mu ettirseniz acaba?

+++

MİNİ YORUM
Yavaş ve Kılıçdaroğlu

Bu seçimin en önemli iki sonucu: Bir “Mahkeme kadıya mülk değil”. İki, insanların aklına hakaret etmeyin! Kemal Kılıçdaroğlu ‘son padişahın payitahtının surlarını delik deşik’ ederek bir sonraki sefer için savunmasız bırakabildiyse... Mansur Yavaş bireysel kimliği ile partisinin oyunu 7’ye katlayıp, hizmet eden için çalışmanın karşılığını almanın “mucize” olmadığını gösterdiyse, Manisa, Antalya, Yalova, Şanlıurfa gibi illerde iktidar, güç, rüşvet, tehdit kar etmediyse... Demek ki sorun oy verenlerden çok, oy istemek için halkın karşısına çıkan isimlerde. Demek ki, önyargılara, sultalara, küçümseyen bakışlara aldırmayan birkaç iyi adam daha çıkarsa bu ülkenin siyasi geleneğini yeniden inşa edebilir.

Yazarın Diğer Yazıları