Yalçın Tosun ve Nail Uyar'ın öyküleri... M.Emin Değer'in ölümü...
Yalçın Tosun, ödüller almış bir öykü yazarı... Elimdeki "Peruk Gibi Hüzünlü" adlı kitabı da (Yapı Kredi Yayınları) Sait Faik Hikâye Armağanı'nı almış.
Yalçın Tosun sıradan insanları anlatıyor öykülük halleriyle, öykülerinde yeterli ve ilgi çekici ayrıntılar veriyor, bu ayrıntılarda yer yer ince alay da oluyor. Açık, sürükleyici bir biçemi var, bu açıklık, anlatı yavanlığıyla malul bir açıklık değil, düşünsel iletiler ekli ve içkin. İmgeli, özdeyişsel söylemler de var, işte bunlar gibi: "Sönmekte olan bir balon misali yerlere düşen bir sürü ölgün sözcük", "Bana bakışında daha önce hiç görmediğim bir şey vardı. Alışılmadık bir bilgelikle içimi okuyor gibiydi". Yaşama ve insanlara ilişkin şaşırtıcı ve özgün yakalamaları da var Yazar'ın. Söz gelimi çocukça erdemleri sergiliyor, ölüme karşı takınılan tutumların çocuk boyutunu canlandırıyor. Duygular ve bastırılmış ortamını bulamamış dürtüler doğru bir yaklaşımla irdeleniyor Yalçın Tosun'un öykülerinde. Söz gelimi lezbiyen ve homoseksüel kimselerin duyguları edebiyatımızda çok fazla yer almamıştır, oysa bunlar bu toplumda varlar ve yazarlar bunları da yansıtmalılar.
İkinci kitabımız sevgili dostum Nail Uyar'ın yeni baskısı yapılan "Gonca Bir Güldü" adlı öykü kitabı (Kora Yayınları). Nail Uyar, toplumu çok iyi gözlemlemiş, insansal çelişkileri en can alıcı yerlerinden yakalamış bir yazar. Öyküleri eski yıllara ait, bu da benim açımdan oldukça önemli, o günün gerçek tarihi, toplumsal yapısı, insansal ilişkileri var çünkü bunlarda. Coğrafyalar da farklı, bir Ege'de oluyorsunuz, bir de teey Ardahan'da. Göçün kırsal kesimden getirdiği insanların büyük kentteki garip ve komik halleri de yansıtılıyor. Söz gelimi "O Türkçe Bilmez" adlı öyküde Muşlu bir ailenin fotoğraf çektirmeye fotoğrafçıya gelmesi başlı başına ileti ve ders yüklü, hele hele çocuğun fotoğraf stüdyosunun önündeki çam ağacının altına işemesi, güldürmesi yanında çok düşündürüyor insanı. "Köpekler Susturulunca" adlı öyküde, Aysun adlı kızın kaçırılışı ve kirletilişi en can acıtıcı biçimde anlatılmış, bu öyküyü unutmak mümkün değil benim kanımca, duygusu olan her okurun belleğinde kalıcı izler bırakır. "Çaça ve Pakize" ile kitaba adını veren "Gonca Bir Güldü" adlı öyküler de böyle... "Sessizliğin Çığlığı" adlı öyküde ise işkence ve sorgu ayrıntısıyla bir tamam aktarılmış. Yazarın yaşadıkları var belli ki... Okullarda "Falaka" konusu edebiyatımızda yeni işlenmiyor, Ahmet Rasim ve Ömer Seyfettin'in hep hatırlarız öyle değil mi? Nail Uyar da Kur'an kursundaki bir falaka olayını anlatıyor.
Ve halk deyişleri, küfürler, bunlar da yerli yerinde ve de nesnel biçimde öykülere monte edilmiş.
M.Emin Değer'in ölümü...
Soyadını hak edenlerden biri... Ödünsüz bir yurtsever, değerli bir yazar... Kaybettik bu değerin ölümlü varlığını, ancak yapıtlarını, "CIA, Kontrgerilla ve Türkiye" ve "Oltadaki Balık Türkiye"yi hep hatırlayacağız. Değer'in dostu, dostum Erol Bilbilik attığı şu ileti ile haber verdi ölümünü:
"M. Emin Değer'i kaybettik;
Halkımız için büyük kayıptır. Takipçisi olacağız, hırsla, azimle yolundan gideceğiz. Hiç unutmayacağız. Saygılar, Selamlar... Erol Bilbilik"
Bu sözlere katılıyorum, katılmalıyız. Tanrı ile ve erinç içinde olsun M.Emin Değer.