Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Murat Sururi ÖZBÜLBÜL
Murat Sururi ÖZBÜLBÜL

Yakılan 354 milyar dolar

Halk Tv’de yayınlanan Yeni Bir Sabah Programında İsmail Küçükkaya’nın konuğu olan DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan “128 milyarın üstüne 226 milyar dolar daha yaktılar. Toplamda yakılan dolar tutarı 354 milyara ulaştı! Yakılan bu dolarların 186 milyar kadarı seçim öncesi, 40 milyar doları ise seçim sonrası yakıldı, halen yakmaya da devam ediyorlar.” dedi.

İddia çok ama çok büyük, 354 milyar dolar ise muazzam bir meblağ ve buna rağmen kurlar hızla artmaya devam da ediyor yani bir işe de yaramamış bulunuyor.

Hani bu iddiayı sokakta, kahvede ya da gazete köşesinde sıradan biri dile getirse olur mu canım falan diyebiliriz de Ali Babacan AKP iktidarı döneminde çok uzun bir süre boyunca bu ülkenin ekonomisini yöneten kişi. Hem ekonomiyi çok iyi biliyor ve hem de devlette ekonomi ile ilgili her detayı bilen, maliyenin en ücra köşesine bile hâkim olan bir devlet adamı.

Böyle bir iddiayı eğer Ali Babacan gibi ciddiyeti ve konuya hâkimliği ile bilinen biri dile getiriyorsa bunu çok ama çok ciddiye almak gerekir.

Babacan konuşmasında başka konulara da değindi özellikle Kur Korumalı Mevduat ve bu uygulamanın ekonomide yarattığı devasa tahribat hakkındaki söylemleri son derecede dikkat çekiciydi.

Babacan’ın bu kara delik kapatılmadan, Merkez Bankası’nın para basarak bu deliği kapatmakta kullandığı milyarlarca lira engellenmeden enflasyonun hiçbir şekilde düşürülemeyeceği iddiası da son derecede dikkate değer bir iddiaydı.

Merkez Bankası kasasının eksi 65 milyar dolarda olması da Ali Babacan tarafından dile getirilen bir diğer önemli iddiaydı.

Açıkça söylemek gerekirse her üç konuda da ben Ali Babacan ile paralel düşüncelere sahibim ve bu düşüncelerim özetle şöyle:

1-Kurları zapt etmek için rezerv yakmak son derecede saçma ve faydasız bir politikadır. Kuru zapt etmek istiyorsanız öncelikle enflasyonu zapt etmeniz gerekir. Enflasyonu zapt etmeden kurları sabitlemeye ya da kontrol etmeye kalkarsanız eninde sonunda başarısız olursunuz. Dahası enflasyon artarken kurlar enflasyona paralel bir şekilde artmazsa ihracatta rekabet şansını kaybedersiniz. İthalat ucuzlar, kolaylaşır. İç pazarda ithal malların rekabet gücü artar. Yerli üretim yapan kişi ve kurumlar hem iç pazarda ithal mallar ile rekabet şansını kaybeder ve hem de dış pazarlar için ihracatçılara yönelik üretim yapamazlar en nihayette yerli üretim gücü çöker. Sadece yerli üretim gücümüz çökmekle de kalmaz ithalatı borçlanarak yapmak zorunda olduğumuz için eninde sonunda bir borç krizi doğar ve kontrol altına alınamazsa iş moratoryuma kadar da gider.

2-Kur Korumalı Mevduat kurları kontrol etmekte kullanılacak en saçma yöntemlerden biridir. Orta ve uzun vadede hiç bir faydası olmayacağı gibi kamu bütçesine getirdiği anormal fahiş yük ile enflasyonu daha da arttırır ve en nihayetinde kurlar üzerindeki baskıyı yükseltir. Hiç unutmamak gerekir ki zamanında denenmiş ve zararları açıkça görülmüş benzer bir yöntem olan DÇM ile ilgili olarak Turgut Özal da "1970’li yıllarda o zaman kendilerini akıllı, uyanık sananlar böyle bir yol buldular. Tam 221 bankaya borçlandık ve Türkiye bunları ödeyemedi." ifadelerini kullanmıştı, aynı çukura bugün liyakatsiz kadrolar elinde tekrar düşülmüş bulunmaktadır.

3-Merkez Bankası rezervlerinin bu kadar vahim bir duruma düşürülmesi de ekonomi yönetiminin bir diğer beceriksizliğidir. Hayali ve ekonomi bilimine aykırı teoriler peşinde koşan, liyakatsiz kadrolar kurları kontrol edeceğiz diye Merkez Bankası’nı ele güne muhtaç konuma getirmişlerdir. Bir ülkenin Merkez Bankası rezervleri o ülkenin itibarı için en önemli hususken bu itibarı yerle yeksan etmişlerdir.

Elbette başka birçok sorunumuz daha var ve lakin görünen o ki işler eski tas eski hamam gidiyor, değişen bir şey yok, rasyonel politikalara dönüş söylemi de havagazı olmuş vaziyette.

Yazarın Diğer Yazıları