Ya devlet başa ya kuzgun leşe (23 Ocak 2014)

Devlet terbiyesi olan milletler, tarihte her zaman devlet kurmuş ve yaşamıştır. ‘Ya devlet başa, ya kuzgun leşe’ atasözü Türk kimliğinin ayrılmaz bir parçası olmuştur. Bu söz, başarı ve bir zafer için her tehlikenin, hatta ölümün bile göze alındığını belirtir.
Türkiye’de zaman zaman devleti tekeline almak isteyen, gruplar, siyasi partiler ve Başbakanlar olmuştur. Olacaktır da... Topluma düşen görev devleti kendi malı gibi, taraf olarak, kullanmak isteyenlerin önünü kesmektir. Çünkü devlet hepimizindir. Devletin olmadığı yerde anarşi olur.
Ekonomide devletin taraf olması düşünülemez... Kalkınmada da olmazsa olmazların başında gelir. Zira piyasa hiçbir zaman Devletin yerini alamaz. Piyasa başarısızlığında devletin, müdahalesi ve piyasayı düzene sokması gerekir.
Piyasa başarısızlığı, eksik rekabet, dışsallıklar, kamu malları ve asimetrik bilgi akışı yüzünden piyasa işleyişinin aksamasıdır.
Asimetrik bilgi akışı, piyasada bir tarafın diğerine göre daha iyi veya daha fazla bilgi sahibi olmasıdır. Bilgi asimetrisi, istediğinin tersine bir seçim, ahlaki risk ve temsil sorunu gibi sorunlar yaratabilir. Eksik bilgi sahibi olanlar yanlış kararlar verebilir. Haksız rekabet oluşur. Devlet, kararlarında bu eksiği telafi eder.
Piyasa başarısızlığını en aza indirmek için, devletin piyasaya rekabet altyapısı sağlaması ve kurumsal yapıyı geliştirmesi gerekiyor.
Piyasada rekabet şartlarının iyi işlemesi ve fiyat mekanizmasının iyi çalışması halinde piyasada bireyler kendi çıkarlarını maksimize edecektir. Bu durumda toplumsal refah da maksimize edilmiş olacaktır. Ancak çok iyi bilinir ki piyasa devlet müdahalesi olmadan bu şartları sağlayamıyor.
Prof. Dr. Kenan Bulutoğlu, “Kamu Ekonomisine Giriş” kitabının başında devletin nasıl oluştuğunu vurgulamak için, Japonya’nın bilinen 7 Samuray hikâyesini özetlemiştir. Bu hikâyeye göre, 16. yüzyıl Japonya’sında düzenli bir şekilde silahlı haydutların saldırısına uğrayan ve ürünleri yağmalanan fakir bir köyün ahalisi şu kararı verir: Nasıl olsa ürünlerimizin tamamı yağmalanıyor. Ürünlerimizin bir kısmını vererek, köye koruma sağlayabiliriz. Bu karar üzerine köyü savunacak 7 Samuray bulurlar ve köylerini haydutlara karşı korurlar.
Toplumda devlete olan ihtiyaç ile devlete vergi verenler, zımni olarak aynı düşünce sistemi içinde hareket etmektedir. Eğer siyasi iktidarlar devleti kendi kontrollerinde bir organ ve kendi şirketleri gibi görürlerse, vatandaşın verdiği vergilerin adı vergi olmaz, haraç olur.
1997 yılında Doğu Asya’da yaşanan ekonomik krizlerin nedeni, devlet müdahalelerinin çok yetersiz olmasıydı. 2001 krizinde Arjantin krizinde yabancı bankaların bir gecede 31 milyar dolar transferi, devlet kontrolünün yetersiz olması, konvertibiliteyi kuralları dışına çıkarmış olmasıydı.
Küreselleşme sürecinde, devletin zayıflaması ve spekülasyonun hâkim olduğu başıboş piyasaya, dünyada kriz ekonomik kriz aralığının sıklaşmasına, kriz maliyetlerini fakir halkın ve çalışanların yüklenmesine neden olmuştur. Bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde, kalkınmanın hızlanması için devletin doğrudan piyasada olması lazımdır.
Bütün bu işlevleri görmesi için devletin halkın devleti olması gerekir.

Yazarın Diğer Yazıları