Where is the beef Abdullah bey?
Abdullah Gül 3 bakanla New York’a geldi ve dokuz gün konuştu, temaslarda bulundu ve gitti. Peki, neden bizim boyalı basın yapılan temasları ve konuşmaları derinlemesine değerlendirme gereği duymadı da işin magazin yanını seçti? Ne yedi ne giydi falan. Nedeni Bekir Coşkun olayında gizli.
Hani bizde özgür basın var ya, hani Başbakan ile kahvaltıya giden ve ona adam gibi soru sormaya korkan, bazıları da çanak sorular soran basın, işte yanıt orada gizli. Onlar gibi patronları da Başbakanın öfkesini üzerlerine çekmeye korkuyor. Zira hepsinin açığı var.
Allah’tan internet medyası içinde az da olsa, olup biteni yazacak yiğit haber siteleri çıktı. Meraklısı zaten öğrendi işin özünü. Önce isterseniz AKP’nin medarı iftiharı Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun temaslarına bakalım. Ülkemizin yeni dış politika mimarı Davutoğlu kimlerle görüştü New York’ta? Batılı, İngiltere, İspanya, Ukrayna, geri kalmışlar Ürdün, Lübnan, Suriye, Sudan, Somali, Irak, İran, Kongo. Nasıl beğendiniz mi listeyi...
Ben ABD’ye geldiğim 1980’li yıllarda bir reklâm vardı. Yaşlı bir kadın hamburger alır ve sandviçin içini açıp sorardı, “Where is the beef?” (bunun eti nerede) diye. Bu reklâm Amerikan siyasetine de girmişti. Bizimkilerin New York temasları da buna benzedi. Hiç duydunuz mu görüşmelerde Türkiye için önemli olan bir sorunun ele alındığını? Ermeni, PKK, Ege, kiliseler, İsrail bunalımı, enerji konuları, Kıbrıs. Ortada bir iki yalakalık laf var. Ama yeşil basın, Ahmet Davutoğlu’nun programının yoğunluğu diye vurguladı.
Peki, Abdullah Gül ne yapmış bilin bakalım New York’ta? Aslında nedendir bilinmez, Washington’da Gül bir türlü sempati kazanamadı. Durum hâlâ aynı galiba. Zira İran Devlet Başkanı Ahmedinecad’ın, 11 Eylül terör saldırısını ABD’nin kendi yaptığı suçlaması sırasında daha da netleşti. Bir çok NATO üyesi ülke ve ABD temsilcileri salonu terk etti. Gül ve Türk heyeti oturdu dinledi. Tarikat tarafından hazırlanan toplantılar bile ilgi çekmedi. Sizin bildiklerinizle benim bildiklerim de farklı. Yeşil basın Gül’ün bol bol konuştuğunu ve seyircisi Arap asıllı Amerikalılardan habire alkış aldığını yazdı.
Bunu biz Türkler iyi biliriz. Özellikle tarikat, Türklerin İngilizce konuştukları toplantılar düzenlemiş, kendi gazeteleri de bunu yayımlamıştı. Allah mübarek etsin. Birleşmiş Milletler’deki ve öteki konuşmalarının tek satırı ve kelimesi bile ABD ve dünya basınında yer almadı. Çünkü içleri boştu. Ayaküstü Obama’nın ev sahibi olması hasebiyle nezaketen Gül’e sarf ettiği bir iki kelime yeşil basının manşeti oldu.
Gül ve Davutoğlu,AKP ve hükümet yetkililerinin her ABD ziyaretinde yaptıkları gibi, Yahudi lobisi ve İsrail ile bir orta yol aradılar uzlaşmak için. Önce basına sızdırmadan İsrail Devlet Başkanı Perez ile bir görüşme ayarlamaya çalışıldı. Koşulsuz görüşmeye İsrail tarafı evet dedi. Ancak daha sonra bizim uyanık taraf koşul ileri sürünce, bu kez İsrail tarafı görüşmeyi iptal etti. Aynı durum New York’taki Yahudi lobisi ile istenen görüşmelerde de oldu, randevu alamadılar.
Beyaz Saray, Gül’ün görüşme talebini “Başkan’ın programı yoğun” diyerek geçiştirdi. Laf olsun diye Hillary ile ayaküstü yapılan bir görüşme ama sonuç yok. Gördünüz ABD’de sürekli iç politik açıklamalar yapıldı. Şimdi de içlerinde CHP ve MHP’den birer, gerisi AKP’den oluşan bir parlamenter heyet Washington’a geldi. Tam da seçim zamanı. Amerikalı milletvekilleri seçim bölgelerinde propagandaya çıktıkları Kasım ayı seçimine hazırlandıkları sırada. Washington’da ne yapacaklarsa anlayabilene helal olsun. Bu arada Amerikalı yetkililer kimseye akıl verecek durumda değil, onlar da New York’u değerlendirecek. Ayrıca ABD başkenti gelecek hafta yapılacak IMF ve Dünya Bankası yıllık toplantılarına hazırlanıyor. Olsa olsa bizimkiler sene sonu indirimli satışlarına gelmiş olabilir.