Vicdanınız rahat mı?
Siz, yani profesyonel futbol liginin federasyon, kulüp başkanları ve yöneticileri. Hakemleri ve hatta bunları "ikazla" görevli gazetecileri... Evet evet size sesleniyorum. Şayet şu an sizin yerinizde olsam inanın vicdanım hiç rahat olmazdı! Tabii çoğunuzla dost ve arkadaşız hatta bu tanışıklığımız, İstanbul''daki tüm profesyonel futbol müsabakalarının ev sahipliği yetkisi kanunla bize ve teşkilatımıza (Gençlik Spor Genel Müdürlüğü) verildiği zamandan beri süregelmektedir. Yani ortalama 25- 30 yıl... O zamandan beri siz, teşkilatın size verdiği davetiye kadar protokol tribünlerine misafir olur. Gösterdiği yerde oturur. Kulübünüzün maçlarını izler ve döner giderdiniz. Bu makamların size verdiği popülarite ile ünlenir ve hatta işlerini büyütenler olurdu.
***
Bakıyorum çoğunuz hâlâ yine aynı moddasınız. Nerede kameraların yoğun olduğu büyük bir derbi var, orada herkesten evvel protokolde yerinizi alıyor, maçlarınızı VİP mensubu adam edasıyla izliyor. Sonra da sessizce protokolde yerini almış "şöhret vurgunu" kişi misali maç sonrası dönüp gidiyorsunuz. Peki dönüp baktığınızda heybede kalan ne? Bir umut olasınız diye size tevdi edilen "rol model" olduğunuz görevde makamlara katkınız, sadece 1-2 yıl takımınızı şampiyon yapıp sonra unutulmak mı? Ya da Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı iseniz ağaç dikmeden 2-3 yıl sonra "ardınıza baka baka" evinize dönmek mi? Bu mu sizden beklenilen? Mesela siz hiç minik, yıldız ve genç 30. sezon açılışını yapan Ataşehir İçerenköy İdmanyurdu Spor Kulübü''nün sporcu ve aileleri ile yaptığı törenlerine iştirak ettiniz mi? Onların hayallerini süsleyen "rol modeller" olarak kendilerini teşvik ettiniz mi? Yok, yok, yok. O halde korkarım siz de, sizden öncekiler gibi "devriniz bitecek ve gideceksiniz". Hem de; "gidiyorum gönlümde acısı bağrı yanıkların" dizelerindeki üzüntü ve pişmanlık ile. Yazık hem de çok yazık. Oysa nasıl bilirdik! "Vatanını en çok seven, görevini en iyi yapandır" derlerdi. Sahi siz yaptınız mı?