Vergi bilinci
Maliye Bakanlığı vergi borcu olanları ''Vergi Yüzsüzleri'' olarak açıkladı. Maliye Bakanı da sayıları 1 milyona ulaşan mükellefte "düz oranlı KDV sistemi"ne geçileceğini açıkladı. Bu düzenleme hasılatı belirli bir düzeyin altında olan mükellefler, ister eski sisteme göre vergi ödeyecek, isterse de belgelendirme külfetine girmeden hasılattan yüzde 10 ödeme yapacak. Bu iki sistem arasında tercih yapacak.
Vergi yüzsüzlerini açıklamak, vergi konusunda bir baskı yaratabilir. Ancak aynı zamanda devletin zafiyetini de gösterir. Zira vergiler ve diğer kamu alacakları, öncelikli alacaklardır... Ayrıca şirket ortakları mal varlıklarıyla da sorumludur.
Kaldı ki siyasi iktidar her sene vergi affı çıkarıyor. Vergisini zamanında ödeyene karşı da haksız rekabet oluşuyor ve bu defa aftan yararlanırım diye bazı mükellefler vergi ödemiyor.
Dahası devletin yüzsüz açıklaması, vergi ödemeyi daha da zorlaştırır. Bu defa açıklanan isimlerin iş yapma kapasiteleri de düşer. Vergi ödemeleri daha da zorlaşır.
Bizde gün geçmiyor ki bir vergi değişikliği olmasın... Maliye literatüründe bir söz var; ''Eski vergi iyidir''. Zira başta karşı da olsalar, mükellefler zaman içinde vergiyi öğreniyor. Alışıyor. Vergiye karşı direnç azalıyor. Bunun için vergi sitemi ile her gün oynamak yanlıştır.
Vergi sistemi ile sık oynamak, vergi bilincini zayıflatır.
Vergi bilincinin zayıflaması yalnızca vergilerle de sınırlı kalmıyor. Aynı zamanda kamu harcamalarının etkin kullanılması, devletin de şeffaf olması ile de ilgili olarak değişiyor.
Anayasamıza göre vatandaşın vergi ödevi var... Buna karşılık devletin de kamu hizmeti yapmak ödevi var... Falan vergi falan hizmetin karşılığı değildir... Harçlar ise bir hizmet karşılığıdır... Ancak genel anlamda toplum vergi verir... Devlet de topladığı vergi ile hizmet yapar...
Vergi bilincinin gelişmesi için, mükellefin kamu hizmetlerinin kendisi için vazgeçilmez olduğu gerçeğini iyi bilmesi ve yapılan hizmetin doğru yapıldığına inanması gerekir.
Yani temel sorun devletin bugün kamu hizmetlerini aksatmadan ve doğru yapmasıdır... Gerekçesi ne olursa olsun, devlet sosyal ve fiziki altyapı yapamıyor... Etkin bir eğitim ve sağlık hizmeti veremiyor... Vatandaş hastane kapılarında saat beşlerde kuyruğa giriyor... Yahut herhangi bir cerrahi müdahale için altı ay sonrasına gün alıyorsa... Bilgi çağında öğretmensiz okul veya okulsuz köy bulunuyorsa... Elbette vergi mükellefinin kafası karışacaktır.
Vergi bir yüktür... Kimse güle oynaya vergi vermez... Bu yüzden vatandaşa verdiği vergiye karşılık kamu hizmetlerinin yapıldığını iyi anlatmak veya göstermek gerekir... Tersine verdiği vergi ile hizmet yapılmıyorsa vergi mükellefi vergiye karşı tepki duyacaktır... Vergiye karşı direnç gösterecektir.
Siyasi iktidarların bütçeyi popülizm ve oy torbası olarak kullanması bu nedenle ortaya çıkan bütçe açıkları ve yine bu nedenle borçlanması vergi mükellefinde tepki yaratıyor.
Sonuçta vergi mükellefi; "Ben ayağımı yorganıma göre uzatıyorum... Devlet de aynısını yapsaydı... Eğer devleti yönetenler, bunu yapmamış ve ödenen vergileri popülizm için kullanmış, yine siyasi arpalıklar oluşturmuşsa ve hiç kimse de bunun hesabını vermiyorsa, başka bir ifade ile 'yapanın yanına kâr kalıyorsa' o zaman yeni ödeyeceğim vergiler de aynı şekilde kullanılacaktır" diye düşünür ve vergi vermemek için direnir.