Vatandaşlık satan AKP’li eski bakan

Bab-ı alinin son efsanelerinden Orhan Can ustanın “Biz gazeteciler tarihin tanıklarıyız. ‘Olana olmadı, olmayana oldu’ diyemeyiz” şeklinde çok sevdiğim bir sözü vardır. Bu sözün tam tersi şekilde hareket edenler yok mu? Aklınıza gelen isimleri okur gibiyim. Var tabii…

Var da, onların bu meslekle ilgisi aslında sadece gazetecilik pozları vermekten ibaret. Görevleri bu çünkü. Tıpkı kimilerinin “yerli ve milli” pozları, kimilerinin solcu pozları, kimilerinin tarihçi pozları, kimilerinin de dindar pozları vermesi gibi…

Öyleyse? Her ne kadar zamanın yozlaştırmasından nasibini fazlası ile alsa da, Orhan Can’ın gazetecilik mesleği hakkında ders olarak okutulacak bu sözü geçerliliğini koruyor…

Neden mi böyle bir giriş yaptım? Çünkü bu yazımda gazeteciliği bu sefer madalyonun diğer yüzünden yapmaya çalışacağım.

Bu köşenin müdavimleri bilir. AKP iktidarına karşı nice sert yazılar vardır kalemimin sicilinde. İktidarın kaşlarını çattıracak skandalları anlatan yazımlarım da arşivde duruyor…

Merak etmeyin, bu yazımda da bir skandalı aktaracağım. Ancak önce bir hakkı teslim ederek. Çünkü bir süredir İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’yı izliyorum. Hem de ne izleme. Öyle gözlerim kapalı falan değil ha. Fal taşı gibi açılmış gözlerle seyrediyorum sayın bakanı…

Arap medyasına yaptığı konut alana vatandaşlık verilmesinin durmadığını böbürlenerek ve reklam yaparcasına söylemesine isyan etmiş olsak da, en azından oturduğu koltuğun ne olduğunun farkında. Makamının şov makamı olmadığını bilerek hareket ediyor. Şimdiye kadar genel olarak bana verdiği izlenim bu…

Uzunca değinmeye gerek yok, son dönemde yapılan ve akıllara getirdiği isimlerle dikkat çeken operasyonlar, kaçaklara yönelik yeterli olmasa da devletin biraz kıpırdanması bu hakkı Yerlikaya’ya teslim etmemizi gerektiriyor. Bana bu yazıyı bu şekilde yazdıran da, “belki anlatacaklarımı ihbar kabul edebilir” ümidi oldu…

Yerlikaya’nın bakanlığa gelmesi ile gerçekleşen operasyonların yanında bir de kendisine bağlı kurumlarda yaşanan kadro değişimi de dikkat çekici. Bu değişimlerden bence en önemlisi Göç İdaresi Başkanlığı’nda yaşandı…

Haziran 2023’te “Torpil Odası ve Vatandaşlık Borsası” yazımla, sessizce işleyen ve büyük paraların döndüğü bir piyasanın varlığını Türkiye’ye ilk kez duyurmuş ve bu piyasanın kalbinin Göç İdaresi’ndeki “Torpil Odası” olduğunu aktarmıştım.

Kimler yok ki bu borsanın oyuncuları içerisinde?

Görevdeki bir büyükelçiden tutun, AKP’li ünlü siyasilere, eski bir bakanın kardeşine kadar… Adeta şampiyonlar ligi gibi…

Eski bir bakanın kardeşi derken, meğer o devrik bakanın kendisi de bu işlerin içerisindeymiş. Kadro değişiminin ardından Göç İdaresi’nin koridorlarında konuşanlara göre, söz konusu eski bakan Erdoğan sonrasına yönelik siyasi dizaynı gerçekleştirebilmek için vatandaşlık satarak 1 milyar doların üzerinde para topladı.

Göç İdaresi’nin görevden alınan ve ardından sosyal medyasını dahi kapatıp ortalıktan kaybolan eski bir daire başkanına da, bu kirli düzenin içerisinde olduğu açığa çıkınca operasyon gerçekleşmiş. Bu kişinin, Edirne’deki bir toplantıda çok önemli bilgileri Suudi Arabistan’a sattığı Göç İdaresi’nde kulaktan kulağa dolaşıyor…

Ben gazeteciliğin kamu gözcülüğü yönünü işleterek bu bilgileri buraya bırakıyorum. Şimdi Yerlikaya’dan beklediğimiz, Göç İdaresi üzerinden dönen vatandaşlık borsasına da bir el atıp Türk vatandaşlığını alet edildiği kirli düzenden kurtarmasıdır…

Kurulan çarkın tüm ‘dişlileri’ açacağı bir soruşturma ile çok kolay ortaya çıkarılabilir. Ve eğer çıkarılırsa, İtalya’nın ardından dünya tarihine ikinci bir “Temiz eller operasyonunu” Türkiye yazabilir…

Yazarın Diğer Yazıları