Vatan toprağının fiyatı olur mu?
Suriye sınırındaki mayınların temizlenmesine kimse karşı çıkmıyor. Mayınların temizleneceğini Türkiye zaten Ottawa anlaşması ile kabul etmiş.
Ottawa Antlaşması, 1 Mart 1999 tarihinde yürürlüğe giren, Dünyada büyüyen mayın sorununa karşı; 146 ülke tarafından imzalanmış bir antlaşmadır.
Ottawa sözleşmesine ilişkin yasa, 12 Mart 2003 tarihinde TBMM’de kabul edildi.
Suriye sınırındaki mayın temizleme işini devlet yaparsa, zaten yeni bir yasaya da gerek kalmaz. Ne var ki Başbakan mayın temizleme işini illa da yabancıya yaptırmak istiyor. Yabancıya ihaleyi önce Bakanlar Kurulu kararı olarak denedi.
Bakanlar Kurulu kararı ile 178 bin 500 dekarı mayın döşenmiş, toplam 216 bin dekar arazinin mayından temizlenmesi ve arazinin mayını temizleyen şirkete tarımsal amaçlı kullandırılması için ihale açıldı. Ancak Danıştay 13. Dairesi, CHP’nin itirazı ile bu ihaleyi durdurma kararı aldı. Hükümet istediğinde ısrarlı olduğu için şimdi Danıştay’ı baypas etmek için yasa çıkarıyor.
Bu yasayı da büyük olasılıkla Anayasa Mahkemesi iptal edecektir.
Mayın temizleme denilince, herkesin aklına bunun güvenlik güçleri veya NATO tarafından temizleneceği geliyor. Dünyada ihale ile özel şirketlere veya başka devletlere mayın temizleten bir başka ülke örneği yoktur.
Bu tür bir ihale, bir devletin kendi döşediği mayınları temizlemeden aciz olması ve savunma zafiyeti gibi altından kalkamayacağımız bir imajın doğmasına neden olacaktır. AKP hükümeti ve AKP milletvekilleri bu vebalin altında nasıl kalkacaklar?
Mayınlı alanların temizlenmesi, nereden baksanız yarım milyar lira dolayındadır. Bunu da 5 yıla böleceksiniz. Yılda ortalama 100 milyon lira eder. Başbakanın yeni aldığı uçağın fiyatı 61 milyon liradır. 2009 yılında bütçe açığı 40 milyarın üstüne çıkacaktır. Yani mayın temizleme için 5 yılda ayrılacak kaynak, bir yıllık bütçe açığının seksende biri kadar bir paradır. Hükümet bu parayı bulamıyorsa “hükümet edemiyor” demektir.
Yasa, yalnızca mayınlı araziyi yabancıya vermekle kalmıyor... Aynı zamanda bu arazinin yanındaki hazineye ait arazileri de 44 yıllığına veriyor. Yani ihaleyi alacak yabancı ülke ve yabancı şirket bu işten on kat para kazanacak ve bunu dışarıya götürecektir. Bu para Türkiye de kalsa daha iyi olmaz mı?
Kaldı ki, kamusal işlerde, ulusal sorunlarda, fayda/maliyet hesabı yapılmaz. Devletin var olmasının nedeni de budur. Devlet kamusal işlerde, vergi alır, ulusal çıkarları korumak ve topluma yararlı olmak için harcama yapar.
Bu arazi yabancıya 44 yıllığına verilirse, yabancı Türkiye’nin çıkarına bakar mı? Kendi kârına bakar. Teröristle ekonomik ilişkiye girerse nasıl engellersiniz? Veya neden engelleme gibi yeni bir maliyet sorunu ortaya çıksın ki?
Ulusal bir dava olan bu dava, Hükümeti töhmet altında bırakmıştır. Hükümetin araziyi yabancıya vermekte ve özellikle İsrail’e vermekte ısrarlı olması acabaların sayısını artırıyor.
Acaba Hükümet bir yabancı ülkeyle, örneğin ABD ile halktan sakladığı bir pazarlık mı yaptı?
Acaba ihaleyi alacak yabancı firma ile kimin ne bağlantısı var?
Dünyada, gıda sorunu ön plana çıkmaya başladı. Birçok ülke gıda için yatırım yapıyor. Bu toprakları gıda ve özellikle organik tarım için neden kendimiz değerlendirmiyoruz?
Kaldı ki, bu topraklar zamanında kamusallaştırılmış topraklardır. Toprak eski sahibine uzun vadeli ve 44 yıllık taksitlerle geri verilebilir.
Başka bir şekilde, orada yaşayanlar arasında kooperatifler kurularak, halka devredebiliriz. Bu kooperatifler de devredilen arazilerin bedelini 44 yılda ödeyebilirler.
Özetle AKP iktidarı mayına basmıştır.