Vakıf üniversitelerinin aksayan yanları var...
Öğrenci çekmek için bu günlerde tüm gazetelerde vakıf üniversitelerinin ilanları yer alıyor. Bu ilanlarda öğretim kadrosu ve üniversitelerin olanakları açıklanıyor. Tercih edecek öğrenci açısından yol gösterici oluyor.
Bazı vakıf üniversiteleri maalesef saçmalıyor... Söz konusu ilanlar, başa eğitimle, öğrenci tercihi ile ilgisi olmayan patronları veya mütevelli heyet başkanlarını koyuyor. Alta da rektörleri koyuyor.
Türkiye’de vakıf üniversiteleri toplam öğrenci sayısı içinde yüzde 7 paya sahiptir.
Vakıf üniversitelerinin yararlı tarafları var... Örneğin yurtdışına daha az öğrenci gidiyor. Beyin göçü azalıyor. Üniversite önünde aşırı birikme az da olsa azalıyor.
Kâr amacı gütmeyen bazı vakıf üniversiteleri, kaliteli hizmet veriyor.
Ne var ki vakıf üniversitelerinin kuruluşunda ve uygulamada önemli yanlışları da var.
Bir kaçı hariç, mevcut vakıf üniversitelerinde kurumlaşma olmadı.
Üniversite kurmak isteyenler önce bir vakıf kuruyor. Sonra üniversite kurmak için başvuru yapıyor.
Vakıf üniversiteleri kanunla kuruluyor. Kamu kurumu olarak tarif ediliyor. Ancak bu güne kadar çoğu şirket görünümünden kurtulamadılar.
Bunun temel nedenlerinden birisi yetkilerin mütevelli heyete ait olmasıdır. Tüzel kişiliği mütevelli heyet temsil ediyor. Vakıf kuran, bu heyeti istediği gibi seçiyor. Vakfı kuran tek kişi patron durumunda vakfı idare ediyor.
Akademik birimleri de mütevelli heyet tespit ediyor. Rektör adayını mütevelli heyet belirliyor. Dekan, enstitü müdürü gibi tüm akademik birimlere mütevelli heyet atama yapıyor.
Uygulamada bazı üniversiteler aile şirketi görünümü veriyor. Örneğin Rektör aileden tayin ediliyor. Mütevelli heyet başkanlığı aile içinde kalıyor.
Bu durum yüksek öğrenimin kamusal niteliğinin azalmasına ve daha çok özel üniversite özelliği kazanmasına yol açıyor.
1) Vakıf üniversitelerinin şirket görünümünden kurtulması için akademik kadro tayini devlet üniversitelerinin statüsünde olmalıdır. Mütevelli heyet prensip olarak yönetime ve akademik konulara karışmamalıdır. Eğitim ve araştırma konusunda tüm yetkiler rektöre verilmelidir.
Apartman kiralama yoluyla üniversite açılmasına izin verilmemelidir. Kendi gayrimenkulü olmayan vakıflara üniversite açma izin verilmemelidir.
2) Vakıf üniversitelerinde öğretim üyesi yetiştirilmiyor... Bu üniversiteler öğretim üyesi yetiştirme yerine hazır öğretim üyesi transfer etmeyi, öğretim görevlisi istihdam etmeyi ve dışarıdan ders verdirmeyi tercih ediyorlar.
Vakıf üniversiteleri konusunda hazırlanan YÖK raporlarında yer aldığı kadarıyla bazı üniversitelerde araştırma görevlisi yok denecek kadar azdır.
Öte yandan vakıf üniversiteleri öğretim üyesi yetiştirmeyince devlet üniversitelerindeki öğretim üyelerini transfer ediyorlar. Devlet üniversitelerinde eğitim ve araştırma aksıyor.
Üniversitelerdeki piramit sistemine, vakıf üniversitelerinin de zorunlu olarak uymalarını sağlamak gerekir. Örneğin vakıf üniversitelerinde profesörlük tayini için araştırma görevlisi mevcudu şart koşulmalıdır.
3) Vakıf üniversiteleri performans açısından çok farklılık gösteriyor.
Örneğin bu üniversitelerde öğretim üyesi başına yayın sayısı çok farklıdır. Yine iki yıl önceki bir YÖK raporuna göre bir üniversitede öğretim üyesi başına düşen yayın sayısı 1.21 iken 3 üniversitede sıfırdır.
Bunun çözümü için vakıf üniversitelerine, gelirlerinin belirli bir kısmını araştırma çalışmalarına ve Ar-Ge’ye ayırma şartı koyulmalıdır.
Bazı vakıf üniversitelerine yapılan devlet yardımları da sosyal dengeleri bozuyor. Devlet desteğini kaldırmak gerekiyor.