Vahdettin sembolizmi
Malum, Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100. Yıldönümü olan 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı törenleri sırasında Türk Deniz Kuvvetlerine ait savaş gemileri, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a çimariva selamında bulundu.
Erdoğan bu selamlamayı Vahdettin Köşkü’nden kabul etmeyi, töreni buradan izlemeyi tercih etti.
Bu elbette rastgele bir tercih değildi!
Öncelikle Vahdettin Köşkü öyle deniz kenarında falan değil, denize epey uzak bir tepenin üstünde, yani önünden donanma geçirilecek bir yalı falan değil.
Ayrıca bana göre madem böyle bir tören yapılacak ki bence yapılması gayet doğru ve güzeldir aynı zamanda Başkomutan da olan Cumhurbaşkanının bu töreni Türk Donanmasının Sancak Gemisinden izlemesi, selamlamayı sancak gemisinde kabul etmesi gerekirdi.
Açıkça söylemek gerekirse böyle bir törenin izleneceği, selamlamanın kabul edileceği en son ve en yanlış yer Osmanlı Türk iç savaşında yenilip kaçan halife padişahın adını taşıyan bir mekândır.
Pek konuşulmaz, çoğu zaman bu açıdan bakılmaz ama işgalci güçler ile iş birliği yapıp Türk Osmanlı iç savaşını başlatan Vahdettin’dir. Vahdettin bu iç savaşta yenilince İngiliz Donanmasına ait Malaya zırhlısına atlayıp kaçan, can korkusu ile İngilizlere sığınan bir halife padişahtır.
Kurtuluş savaşında kazanılan muhteşem zafere Vahdettin’i de ortak etme girişimlerini biliyoruz. Bu Neo Osmanlıcı olarak adlandırabileceğimiz kafaların yapmaya çalıştığı bir algı operasyonudur ve bu operasyonun önemli isimlerinden biri de Kadir Mısıroğlu’dur. Malum, keşke Yunan kazansaydı diyen, Cumhuriyet ve Atatürk düşmanı bu kişi Cumhurbaşkanı tarafından devlet sofrasında ağırlanmış, eski bir Genelkurmay Başkanı bu Cumhuriyet ve Atatürk düşmanını hastanede ziyaret etmişlerdi.
Vahdettin’in adı ile anılan bir mekândan Cumhuriyet’in yüzüncü yılında donanmayı selamlamak da ancak Kadir Mısıroğlu’nun rahle-i tedrisatından geçen Neo Osmanlıcı kafaların girişebileceği bir çeşit protesto eylemidir.
Netice olarak bu tavır iktidarın zaten adeta ayak sürüyerek gönülsüzce katıldığı Cumhuriyet’in yüzüncü yıl kutlamalarına damga vurabilecek çapta bir eylem olmaktan ziyade, çocukça bir protesto olarak hafızalara kazınmıştır.
Bazı kafaların Osmanlı ve Hilafet düzenine hayran, kendilerini adamın birinin kulu, kölesi olmaktan kurtarıp özgür ve eşit vatandaş yapan Mustafa Kemal Atatürk’e düşman olmalarını anlamak elbette mümkün değildir.
Bu düşüncenin arka planında uzun yıllardır Osmanlı’yı yücelten Cumhuriyeti küçümseyen ve hatta aşağılayan algı operasyonlarının olduğu aşikârdır.
Cumhuriyetimizin kuruluşu ve Kurtuluş Savaşına dair yanlış bilgilerin kitlelere pompalanması bu algı operasyonlarının bir parçasıdır.
Pompalanan bu yanlış bilgilerin en başında da Vahdettin’in Mustafa Kemal’i Anadolu’ya bir kurtuluş hareketi başlatmak için gönderdiği iddiası gelmektedir.
Burada gerçek bulandırılıyor ve olay çarpıtılıyor.
İşin doğrusu şöyledir: Vahdettin, İngilizlerin isteği üzerine Anadolu’da baş gösteren direniş hareketini bastırmak ve orduyu silahsızlandırma çalışmalarını hızlandırabilmek için asker ve halk nezdinde itibarı yüksek bir subayı görevlendirerek Anadolu’ya göndermek istiyor.
Bu noktada Anadolu direnişini örgütleyen kadro bu isteği kullanıyor, hem İngilizleri ve hem de padişahı faka bastırıp Kurtuluş Savaşını yürütecek, Kuvayı Millîye direnişini örgütleyecek önder ve çekirdek kadroyu kolayca, sağ salim Anadolu’ya geçirmeyi başarıyorlar.
Bu başarı sonucunda Anadolu’da Kuvayı Millîye direnişi örgütleniyor, yayılıyor ve güç kazanıyor.
Faka bastıklarını anlayan İngiliz’ler, padişah Vahdettin ve iş birlikçi İstanbul Hükûmeti emir verip Mustafa Kemal’i durdurmaya çalışıyor ama başaramıyor.
Mustafa Kemal istifa ediyor!
Osmanlı Subayı olarak girdiği askerî yaşamına bir Türk Subayı olarak devam ediyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi Ordusunu kuruyor.
Osmanlı bu hamleye karşı İngilizlerin para, silah ve mühimmat desteği ile bir Hilafet Ordusu kuruyor ve Türk Ordusunun üzerine gönderiyor.
Meydana gelen savaşta Osmanlı Hilafet Ordusu, son derecede ağır bir hezimete uğruyor ve dağılıyor.
Mustafa Kemal önderliğinde yürütülen kurtuluş savaşı hem Osmanlı Türk iç savaşını ve hem de emperyalist işgalcilere karşı yürütülen savaşı kazanıyor, çok büyük bir zafer elde ederek Türkiye Cumhuriyetini kuruyor.
Bütün bu gerçekler ortadayken 100. Yıl törenlerinde devletin en üst katından Osmanlı Türk iç savaşını başlatan, iş birlikçi Vahdettin’in köşkü üzerinde sembolik bir mesaj vermeye kalkışmak hiç yakışık almamıştır.