Uyuşturucu konusuna bir de böyle bakalım
Türkiye, Sedat Peker''in malum video açıklamaları sonrasında yeni bir tartışma dönemine girmiş bulunuyor. Özellikle de siyaset kurumu ve siyasetçiler ile mafyoz işler ve kişiler arası ilişkiler çok konuşulur hale geldi, anlaşılıyor ki, bu konu ülke gündemindeki yerini daha da büyüyerek devam ettireceğe benziyor.
Bu işler konuşulur ve tartışılırken, bahsi geçen kişiler sebebiyle uyuşturucu ve trafiği konusu da gündeme geldi, oturdu... Aslında uyuşturucu konusu ülkemiz açısından yeni bir gündem meselesi değildir. Çünkü, Türkiye çok uzun bir zamandan beri "narkotrafik" ortasında bir geçiş coğrafyası özelliğini muhafaza etmiş bir ülkedir. Ancak, bahis konusu bu son tartışmalara sebep olan trafik, klasik yol ile alakalı değildir. Bu iki farklı trafiği ve yolu birbirinden ayırt ederek değerlendirmek şarttır. Aksi halde genel anlamda bir uyuşturucu lafı etrafında yapılan ve geliştirilen değerlendirmeler bizi yanlış noktalara götürür. Zira yazılı veya görsel medyadaki anlatım ve tartışmalarda, değerlendirmelerin bu genelleme dahilinde yapılmakta olduğunu gözlemliyoruz.
Halbuki, görülmektedir ki, Türkiye''nin uyuşturucu ve trafiği konusunda ve satışı, ticareti, kullanımı noktasında eskiye göre yeni bir boyuta geçtiği anlaşılıyor.
Tecrübe ve bilgisine her daim inandığım Şevket Bülent Yahnici''nin bu konuda son gelişmeler üzerine yazdığı "Uyuşturucu İşinde Yanlış ve Değerlendirme ve Bilgiler" başlıklı değerlendirmesini sizlerle paylaşmak istiyorum:
***
Dünyada narkotrafik iki kaynaktan beslenir. Birincisi ve miktarı ve ekonomik boyutu çok yüksek olanı Amerika kıtasının güneyinde bulunan ülkelere dayalı olanıdır. Bu coğrafyada özellikle Kolombiya, Venezuela gibi ülkeler başı çekmektedir. Bu meşhur kokain pazarı, üretimi ve yoludur. Üretim yeri Güney Amerika ülkeleri, pazar çıkış noktası aynı ülkeler ve pazarı kuzey Amerika, Avrupa başta olmak üzere bütün dünyadır. Bu trafikte dönen paranın yılda trilyon dolarlarla ifade edildiği görülmüştür. Patron, Batılılarla ve Batılı patronlarla iş birliği yapan Güney Amerikalılardır, aslında bu karışık ve karmaşık patron yapısının genel bir adı vardır: KARTEL... Piyasanın kontrolü, üretimi, dağıtımı, fiyatları ayarlama işi, dağıtımdaki kılcal damarlar hep bu KARTEL''in çalışanlarıdır...
Peki, bu KARTEL''in Türkiye''yle ve Türklerle işi olmuş mudur? Elbette Türkiye''de de kokain bulunan, kullanılan, tüketilen (yıllardan bu yana) bir malzeme olduğuna göre ülkemize uzanan kılcal damarlarda da görev almış; rol üstlenmiş kişiler elbette söz konusu olacaktı. Ancak, şu son iddialara, olaylara, gelişmelere kadar trafikte, pazarlamada, taşımada, satışta yer almakta olduğumuza dair bir belirti yoktu. Güney Amerika kaynaklı kokain işinde biz kendimizin sadece olsa olsa "yerel satıcı" ve "kullanıcı" olduğunu biliyor, ya da düşünüyorduk... Meğer yol almışız, haberimiz yokmuş.
Dünyanın uyuşturucu konusundaki ikinci büyük üretim, pazar kaynağı Asya''dır. Vietnam, Laos, Kamboçya, Tayland gibi Güneydoğu Asya ülkelerinin öncelik aldığı; biraz batısında da Afganistan, Pakistan, İran gibi yine Asya ülkesi olan söz konusu olduğu bu coğrafya kenevir ve afyona bağlı üretim ve satışa kaynaklık etmektedir.
İşte, Türkiye''nin ilgili olduğu, yol ve geçiş görevi üstlendiği ticaret budur. Ülkemiz çok çok uzun yıllardan beri bu yol ve trafikte ve ticarette önemli roller üstlenmiştir.
Bu konuda 12 Haziran 2000 tarihinde Radikal Gazetesinden Neşe Düzel ile yaptığımız bir röportaj büyük olay olmuştu. Yazılı medyada onlarca, yüzlerce makaleye habere konu olmuş; ülkenin en önemli kalemleri bu konuda yazılar yazmış; TV''ler günlerce birinci öncelikli haber yapmışlar idi... Nasıl oluyordu da, iktidarın ortağı, memleketin en önemli partisinin bu kadar önemli bir yöneticisi, sözcüsü bunları bu kadar açıklıkla, pervasızca söyleyebiliyordu... Aleyhime de yazılar yazdılar. Özellikle de, dediklerimden rahatsızlık hisseden siyasi çevreler, emniyet teşkilatımız nezdinde şahsımla ilgili bir yıpratma kampanyası başlattılar.
Aslında bugünün uyuşturucu tartışmalarını yaparken o günleri çok iyi, hem de en ince ayrıntılarıyla hatırlamak lazım...
İşte, ülke olarak biz Asya''dan doğan cangıl altlarında üretilen kenevire, steplerde üretilen afyona dayalı ticaretin tam ortasında/göbeğindeydik. Ayrıca Irak''ın kuzeyinde başlayan hercümercin getirdiği bir zaruret hali sonucunda da bir yandan peşmergelerle, bir yandan da PKK ile uyuşturucuda kaderimiz birleşecekti.
Peşmerge grupları ve PKK, beş kuruş yatırım yapmaksızın yılda 25-30-40 milyar dolarları bulacak bir gelir elde etmenin bedava yolunu bulmuşlardı... Türkiye''den kimleri, nasıl ortak eylemiş olabilecekleri ayrı bir TEZ konusudur. Akaryakıttan, insan, silah kaçakçılığından, uyuşturucudan ve Türkiye''nin ihtiyacı olan eti, hayvan kaçakçılığı ile temin etmekten kaynaklanan milyarlarca dolarlık yıllık geliratı kim bilir kimler yıllarca üleşti...
Ayrıca, güneydoğumuzda devam eden terörlü yıllar içersinde ülkemizin bu coğrafyası yoğun kenevir üretimine ve ayrıca işlenmesine de dahil olarak bu ticaret ve yol üzerindeki önemini artırdı.
Bu söylemekte/yazmakta olduklarımın istihbari bir yönü yoktur. Peşaver-Yüksekova-Marsilya hattı diye ismi çıkan narkotrafik hattı, bilinmeyen meçhul bir konu değil, bilinen gerçektir.