Üst akıl ve aptallık
Memleketin kendini derin zanneden dar kafalıları, tüm toplumu paranoyak yaptı. Kendi açmazlarını, kısırlıklarını tartıştırmamak için sadece hükümeti değil, milleti de saplandıkları bataklığa çektiler. Bir istihbarat teşkilatının görevi nedir? Dışarıdan sızan ajanları tespit etmek, ülkede oynanan karanlık oyunları ve örtülü operasyonları boşa çıkartmak... Peki, son 10 yıldır deşifre edilen casus var mı? Batı kamuoyunun tepkisini çektiği için Suriye’ye savaşçı taşırken yakalanan İngiliz ajanlarından, yahut sınırdan geçmek isterken öldürülen ancak kimlikleri açıklanmayan MOSSAD timine dair şehir efsanelerinden bahsetmiyorum. Türkiye’yi yönettiği ve yönlendirdiği iddia edilenler ortaya çıkarılabildi mi?
Gün Sazak’tan, Uğur Mumcu’ya faili meçhul suikastların hiçbiri aydınlatılamamış, Gazi’den (1995) Gezi olaylarına kadar tüm toplumsal provokasyonların üstü örtülü kalmıştır. Hatta istihbarat örgütlerinin iç hesaplaşmalarına kurban giden Hiram Abas, Cem Ersever, Necib Hablemitoğlu cinayetleri ve Hanefi Avcı’nın Devrimci Karargâh örgüt üyeliğinden tutuklanması gibi nispeten basit operasyonlar dahi çözülememiştir. Maalesef bizimkiler kel kafalarına sürecek merhem bulamayınca, yakınındakilerin saçına saldırmaktadır. Biz de burada üzüntü ve sinirden kahroluyor, saçımızı yoluyoruz!
Yerli derinler, yeter artık! Hesap vermekten korktuğunuz, özeleştiri yapmaya cesaret edemediğiniz için suç bastırıyor, her eleştiriyi ihanetle suçluyorsunuz. Siz kendi elemanlarınızı komplo teorileriyle şartlandırabilir veya motive edebilirsiniz fakat halkın akıl sağlığıyla oynamayın. Milleti de kendi saplantılarınıza inandırdınız. Artık sokaktaki vatandaştan saray soytarılarına kadar herkes her olayın ardında derin tezgah arıyor. Aslında güvenlik güçleri ve yargı özgüvenine yeniden kavuşsa ve görevini bağımsız olarak yapabilse çözülebilecek basit hadiseler alicengiz oyunları sanılıyor.
Onuruyla istifa müessesesi neredeyse tarih oldu! Hiçbiri kişisel sorumluluğunun gözden geçirilmesine dahi katlanamıyor. Soma maden faciası, Uludere skandalı, jet kazaları, büyükelçiliklerin kapatılması, Şah Fırat rezaleti, elektrik kesintileri, savcı kurtarma operasyonu fiyaskosu vb onlarca olayda kimse istifa etmiyor. Nasıl olsa her derde deva komplo teorileri hazır: “Sorumluyu bulamıyoruz çünkü ardında uluslararası bir güç var!” Aslında “ÜST AKIL” saçmalığı ile aptallıklarını itiraf ediyorlar. Sanki kendi işlerini hakkıyla yapıyor, gereken tedbirleri zamanında alıyor, başarısız olduklarında istifa ederek erdemli davranıyorlar...
Çağlayan Adliyesi’nde odaya bayıltıcı gaz sıkarak kansız halledilebilecek basit bir operasyonu dahi yürütemiyor ancak DHKP-C’nin uluslararası bağlantıları ile üst akıl veya paralel yapı ilişkisi üzerinde onlarca tez ileri sürüyorlar! Akıllarınca güvenlik sistemindeki açıkları, istihbarat eksikliklerini ve operasyon beceriksizliklerini örtecekler!
Yurt genelinde enterkonnekte sistem çöküyor, ülke elektriksiz kalıyor ama hâlâ kedilerden medet umuyorlar! Miyavlama sesleriyle elektrik ihalelerindeki yolsuzlukları, kullanılan kalitesiz kabloları, dayanıksız role istasyonlarını ve hepsinden öte Enerji Bakanlığı ve EPDK’nın sorumluluklarına yönelik eleştirileri bastırıyorlar!
Beraat ettikleri için Balyoz ve benzeri davaları da artık tartışabiliriz. Silahlı Kuvvetler’e ait kozmik gizlilik içeren onlarca askeri doküman 3. kişilerin eline geçmiştir. Savunma Sanayii için hayati önemdeki projelerin neredeyse tamamı dışarıya çıkartılmıştır. İlgilisi bilir ki, gizli belge ve ihalelerin ortaya saçılması yürüyen çıkar ve/veya casusluk düzenini bozar. Suçun tarafları dönen çarka çomak sokulmasını istemez. “Üst akıl” tezine sığınmak karavana sallamaktır.
Güvenlikçisi ve istihbaratçısı ile tüm yetkililere demek istediğim şudur: Bırakın kendinizi aptal konumuna düşürdüğünüz şu üst akıl saçmalığını da önce kendi akıllarınızı ve sorumluluk duygularınızı görelim. Hem topluma bu kadar nefret pompalayan ehliyetsiz, liyakatsiz, sorumluluk bilincini yitirmiş kadrolar varken, uluslararası güçler ve asıl üst akıl sizden daha iyisini mi bulacak!