Umutlarımızı da çalamazlar ya!
Gençler siyasetin tepesindekilere bakıp, “ben bunlar gibi olmak istemiyorum” diyor, tarihine ve kültürüne ilgi duymuyor, ahlaki değerler ve ideallerden uzaklaşıyorsa,
Türk dünyası Türkiye’den artık ümidini kesmiş gözlerini yeniden ABD, Çin ve Rusya’ya çeviriyorsa,
İslam alemi onlara müjdelediğiniz bahar esintileriyle serinleyemeden yeniden çöl ateşi ile kavruluyorsa,
Vatandaşa vaat edilen çözüm, çözülme sürecinin ilk basamağı olmuş, memleketin doğusundaki ve batısındaki sağduyulu insanların sesi kesilmiş ve yalnızca elinde silah tutanın borusu ötüyorsa,
Yatırımlar durmuş, devlet bütçesi dış borçlarla günü kurtarıyor, dünya sefalet listesinden en sefil 27’nci ülke sırasına yükseliyorsa,
Bir yanda fakirler kalitesiz kömür yardımıyla ısınırken yöneticiler köşkleri beğenmeyip kaçak saraylarda saltanat sürüyor, alın teriyle geçinen garibanlar maden mezarlarına diri diri gömülürken, altın kaçakçıları hayırsever iş adamı diye baş tacı ediliyorsa,
Göz nuru dökerek sabahlara kadar ders çalışanlar işsiz beklerken yandaşlar sınavsız işe yerleştiriliyor VIP torpilliler kısa zamanda önemli görevlere atanıyorsa,
Hukuk devleti guguk devletine dönüşmüş, yargı yürütmenin basit bir uzantısına dönüşmüş, adalet kefesinin ayarıyla oynanmış, teraziyi tutanın gözü açılmış, öteki elindeki kılıç dürüstlerin başı üstünde sallanıyorsa,
Hırsızlar polislere operasyon düzenliyor, hapse tıkıyorsa, polis annesi, “benim oğlum niye tutuklanmıyor, yoksa hırsızlığa göz mü yumuyordu?” diye endişeleniyorsa,
Başbakan tehdit edildiğini söylüyor, bakanlar olağanüstü komplo hikayeleri anlatıyor ancak üstüne oturdukları koltukların gereğini yapmaktan acizlerse,
Devletin yöneticilerinin tamamı, yazar ve fikir adamlarının çoğu, on yıl boyunca, dünyanın en sinsi ve tehlikeli örgütünün elinde oyuncak olduklarını, kandırıldıkları, kullanıldıklarını söylüyor ancak kendilerine emanet edilen makamlardan istifa edecek kadar onurlu davranamıyorlarsa,
Uluslararası yolsuzlukların, milyar dolarlık hırsızlıkların, dudak uçuklatan rüşvetlerin, tarihîve kültürel zenginliklerin talan edilmesinden kazanılan rantı ortaya çıkaran polis ve savcıların tamamı görevden alınıyor, hapse atılıyor, meslekten çıkarılıyorsa,
Gerçekleri haberleştiren gazetecilerin, sosyal medyada tepki gösterenlerin, yanlışları eleştirenlerin “yarın işten atılırım, evim basılır, hapse atılırım... ” korkusuna rağmen yazdıkları görmezden gelinerek, devletin zirvesindekiler hâlâ basın özgürlüğünden dem vuruyorsa,
İnsanın parası çalınsa çalışır tekrar kazanır, malı mülkü yansa azmeder daha iyisini yapar. Düşmanla savaşırsa ölürse şehit kalırsa gazi olur, evlatlarına onuruyla yaşayacağı bir vatan bırakır, bayrak gönderde özgürce ve gururla dalgalanır. Ancak ümitlerinizi yitirirseniz isminiz yalnızca tarih kitaplarının kaybolmuş medeniyetler bölümünde anılır!
Umutlarımızı çalamazsınız! İnsanımız sabırlıdır, aydınlarının akıllanmasını bekler. Baştakilere isyan etmemesi, devlete duyduğu saygıdandır. Kanaat önderlerinin, alimlerin çare sunamadığı konulara doğrudan müdahale ederek sorunu daha da karmaşık hale getirmez. Aksine kendini küçümseyen sözde aydınlardan daha basiretli davranır.
“İstediğimiz kanunu çıkarırız, üç gün konuşur sonra unuturlar” diyenleri sabırla izler. Ülke daha zor duruma düşmesin diye kendince daha az kötü olanı seçmesi, beğendiği anlamına gelmez! Önce yüzündeki tebessüm kaybolur, anlamlı bir sessizliğe bürünür, yavaş yavaş sırtını döner. Öfkeyle karar vermez, ölçer tartar, cevap vereceği en doğru zamanı bekler! Ülkeyi bölünme aşamasına getirenlerin sözde milliyetçi mesajlarına kanmaz. Daha düne kadar stratejik ortak dediği AB’ye bugün kafa tutar gibi davrananların laflarına kulak asmaz.
Devlet ve bilim adamları bu sükûnetin ardından esecek fırtınanın büyüklüğünü kestirebilir mi, bilmiyorum ama siyasetin toptan yeniden şekilleneceği bir yıla giriyoruz.