Ulusalcılık CHP’nin mayasında var
Başbakan ve Kılıçdaroğlu sanki bilerek ağız dalaşı içindeler... Bunun içindir ki her ikisinin söylediği de kamuoyu tarafından kuşku ile izleniyor. Söz gelimi, İmralı açılımı ve Anayasa konusunda politikalar ve bunların sonuçları tartışılmıyor... Bunun yerine düzeysiz ve yüzeysel nitelikte kişisel suçlamalar ve hakaretler yapılıyor. Bu nedenledir ki CHP içinde, Kılıçdaroğlu’nun her iki süreci de üstü kapalı desteklediği tartışılıyor. Parti meclisinde huzursuzluk var.
Başbakan, CHP içindeki bu huzursuzluğu, “Ulusalcılar CHP’yi tamamen ele geçirmiş, CHP’yi eski günlerine, kuyunun dibine yeniden çekmiş durumdalar” şeklinde yorumluyor. Aslında Ulusalcılığın uzun dönemde toplumda yapmak istediği dönüşümü engelleyeceğinden ve kendisi için kolay lokma olarak gördüğü Kılıçdaroğlu’nun gitmesinden korkuyor. Çünkü Kılıçdaroğlu esasa inmeden, politikaları eleştirmeden yalnızca ağız dalaşı ile politika yapıyor. Ülkenin bölünmez bütünlüğünü Deniz Baykal’ın son uyarısı ile yeni yeni savunmaya başladı.
Türkiye’de parti genel başkanları, başlı başına bir kurumdur. Bu nedenle parti politikalarını da uygulamada ve oy potansiyelini belirlemede genel başkanlar önemlidir. Söz gelimi, CHP’de partiye kayıtlı bir milyon üye var... Bunlar genel başkana değil, CHP’ye oy veriyor. Kalan yüzde 90 ise genel başkanı kriter alarak oy veriyor. Eğer partide oy kaybı varsa bu nedenle vardır.
Baykal’ın sert, düzeyli, laik, demokratik ve Türkiye’nin ulusal çıkarlarını ön planda tutan muhalefetinden, AKP ve AKP’yi destekleyen çevreler rahatsız oldu. Baykal’a yapılan komplonun, bizzat CHP içindeki, medyadaki ayaklarını bugün herkes biliyor. Bu projeyi destekleyenleri de herkes biliyor.
Halk bunları öğrendikçe ve ayrıca şimdi Kılıçdaroğlu’nun İmralı sürecine ve Anayasaya karşı açık olmayan tutumundan dolayı, bazı seçmen CHP’ye tepki göstermeye başladı. Bu nedenledir ki tez elden CHP yönetiminin yeniden, Başbakanın Ulusalcı dediği, aslında ise vatansever, laik, demokratik, Türkiye’nin bölünmez bütünlüğünden taviz vermeyen, insani değerleri ön planda tutan, fikir namusu olanlara devredilmesi gerekir.
Öte yandan, AKP tarafından, Ulusalcılığın anlamı ve ideolojisi bilerek saptırılıyor. Söz gelimi, AKP Genel Başkan Yardımcısı Çelik, “Ulusalcılık, içe kapanmanın, Türkiye’yi dünyadan koparmanın, soyutlamanın, AB’ye karşı olmanın, her türlü şeye karşı olmanın adeta adı haline geldi” diyor.
Bunlar dünya ve Türkiye gerçeğini saptırmaktan ibarettir. Gerçekte bugünkü dünyada ekonomide dışa kapanma yoktur. Başta Çin ve Amerika, bütün ülkeler dış ticarette ülkelerinin ulusal çıkarlarını korumak, ülkenin pazarlık gücünü artırmak için savaş veriyor. Türkiye ise ulusal politikalar uygulamadığı için, dış ekonomik ilişkilerde sömürüldü ve bugüne kadar 400 milyar dolar cari açık verdi. Çin, ABD ve Avrupa Birliği bu kur savaşlarını hep kendi ülkelerinin ulusal çıkarları için yapıyor.
Ulusalcılık; laiklik çizgisinde, inanca saygı gösteren ve fakat ümmetçiliği reddeden ve ümmetçiliğin ülke çıkarlarına aykırı olduğunu savunan çağdaş ve ilerici bir anlayıştır. Böyle bir anlayış Avrupa Birliği’ne neden karşı olsun?
Kaldı ki Türkiye’de yaşayan, halka hizmet etmek isteyen her siyasetçinin Ulusalcı olması gerekir. Ulusalcılık dini değerleri ve inançları tartışmaz. Yalnızca dini siyasette bir araç olarak kullanma niyeti olanlar, Ulusalcılığı bir engel olarak görürler.