Ukrayna sorunu büyüyor
Analizimizin daha iyi anlaşılması için, olayları kısaca hatırlatalım. Ukrayna, Sovyetler Birliği döneminde refah düzeyi en yüksek cumhuriyetti. Rusya’dan daha zengin ve daha kalkınmıştı. Slav kökenli olmasından dolayı Rus komünistleri nezdinde, Beyaz Rusya ile birlikte Rus Sovyet İmparatorluğu’nda ayrıcalıklı bir yeri vardı. Ruslar Ukrayna’ya yeni Rusya derlerdi. Hatta Rusya’ya bağlı olan Kırım’ı 1955 yılında Ukrayna’ya bağlamakta bir beis görmediler, çünkü Ukrayna’yı kendi toprakları gibi görmekteydiler. 1989 yılında Sovyetler çökünce, her ülke, başının çaresine bakmak zorunda kaldı. Rusya, Putin ile toparlanınca stratejik bir konumda olan ve en çok zenginliğin bulunduğu Ukrayna ve Beyaz Rusya’yı Batı’ya yedirmek istemedi. Sovyet Deniz Kuvvetleri’nin en önemli donanması ve nükleer silahlar Ukrayna’da idi. Ukrayna bunları Rusya Federasyonu’na sorunsuz teslim etti. Ancak Ukrayna eski Sovyet döneminin sanayi ve teknoloji merkezlerinden biriydi, kimilerine göre en önemlisiydi, özellikle Dniepropetrovsk’da ileri teknoloji ve füze sanayi, Zaporoze’de çelik sanayi, Nikoloev’de gemi inşa sanayi, Karkov’da büyük ağır sanayi tesisleri, Donetsk ve Lugansk’ta yerel madenlere dayalı sanayi, Odesa’da sivil ve askeri büyük tonajlı gemiler için liman ve başta Kırım olmak üzere bir çok kentin içme ve sanayi su ihtiyacını karşılayan Kerson’da bulunan büyük miktarda temiz su rezervi Putin için Ukrayna’yı önemli ve vazgeçilmez kılmaktaydı.
Kasım 2013’te Ukrayna ile Avrupa Birliği, ortaklık anlaşması imzalayacaklardı. Putin tehlikeyi sezdi ve Rusya’ya yakın olan devlet başkanı Viktor Yanukoviç’i Rus yöntemiyle ikna etti ve o da anlaşmayı imzalamadı. Ülkede ve Batı’da dananın kuyruğu koptu. Başta ABD ve Almanya olmak üzere tüm Batılı ülkeler Batı yanlısı Ukraynalıları destekleyerek onları sokağa döktü. Kanlı olaylar başladı, başkan Rusya’ya sığındı. Yönetim Batı yanlıların eline geçti. Putin çok kızdı ve 1955’de Ukrayna’ya verdikleri Kırım’ı 18 Mart 2014’te tekrar Rusya’ya bağladı. Batı dünyası Putin’e çok kızdı ve Rusya karşıtı önemli kararlar ve politikalar belirledi. Rusya da bu kez Ukrayna’nın Rus ve Ortodoks ağırlıklı doğu bölgelerini yandaşları vasıtasıyla işgal ettirmeye çalıştı ve kısmen de başarılı oldu. Batı dünyası, ülke yönetiminin yandaşlarının eline geçmesi için 25 Mayıs’ta gerçekleşen başkanlık seçimlerinde önemli rol oynadı ve Batı’nın adayı Yahudi kökenli ülkenin en zengin adamı, Petro Poroşenko’yu başkan seçtirdi. Peki şimdi ne olacak? Ruslar ülkenin bir (Kırım) bölümünü kendine kattı, diğer (Doğu) bölümünü de işgal etti. Batı basını işi ileri götürerek savaş senaryoları ve özellikle de atom bombası kullanımlı bir savaştan bahsetmektedirler. Bu Rusya’ya karşı bir caydırma veya psikolojik bir hareket mi yoksa gerçekten Batılılar çok mu kızdı, henüz anlayamadık. Ama bir takım ciddi faaliyetlerine şahit olmaktayız. Rus gazı ve petrolüne % 70 oranında bağımlı olan Batı’nın bağımlılığını azaltmak için ABD, alternatifler geliştirmektedir. İran ile barışmayı hızlandırdılar, Kıbrıs açıklarında bulunan gaz ve petrol için barışı bizzat yönetmektedirler, daha önce izin vermedikleri Kuzey Irak petrolünün Türkiye üzerinden satışına izin verdiler. Kendi ulusal rezervlerinin bir kısmını piyasaya sürdüler, vs. Ayrıca Rusya’ya karşı ciddi bir ekonomik ambargo ve teknoloji transferi yasağı getirildi. Putin’in geçen hafta alelacele gerçekleştirdiği Çin ziyareti ve limitsiz enerji satımı ile 90 milyar dolarlık ticari, teknoloji ve iş birliği antlaşması zayiatı azaltma girişimidir. Ancak Çin Batı’nın yerini dolduramaz.
ABD, Batılı ve NATO üyesi ülkelerden savunma bütçelerini artırmalarını istedi. 21-22 Mayıs’ta NATO üyesi ülkelerle Ukrayna Genelkurmay başkanları Brüksel’de NATO karargahında toplandılar. NATO komutanı Amerikalı General Philip Brediove yaptığı açıklamada “Avrupa’da ulusal sınırlara saygısızlık yapan ve agresif davranan ülkelere, Rusya-Ukrayna örneğinde olduğu gibi neler yapabileceğimizi konuştuk” diyerek Rusya’ya askeri ağızdan bir mesaj göndermiştir. Umarız yanı başımızda yeni bir savaş görmeyiz.