Türk'ün ''alçak''lıkla imtihanı

Önce Allah korusun…

Sonra farzımuhal…

Ankara''nın göbeğinde, CHP''nin, zaman zaman MHP''ye dönük sert eleştiriler de yapmışlığı olan çok önemli bir ismine suikast düzenlendi…

MHP, böyle bir olayın ardından, CHP''nin acısını paylaştığını bildiren kurumsal bir başsağlığı mesajı yayınlamayacak mıydı?

*

Farzımuhal…

Siyaseten hâlâ MHP saflarında yer alan değil de, MHP''yle bağını koparmış, siyaset yapma tercihini İYİ Parti''den yana kullanmış bir eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı, eski MHP Milletvekili, eski MHP Belediye Başkanı suikasta uğradı; taziyede bulunmayacak mıydı?

Duyduğu "derin üzüntü"yü paylaşmayacak mıydı?.

*

Doktor, doçent, profesör; Ankara''nın göbeğinde, Ankara Üniversitesi''nin, Hacettepe Üniversitesi''nin, Gazi''nin, Hacı Bayram Veli''nin, Bilkent''in, ODTÜ''nün, Başkent''in bir öğretim üyesi katledildi diyelim; tepki göstermeyecek miydi?

*

Farzımuhal…

O İYİ Partili ülkücüyü katleden tetikçiye lojistik destek veren kişi İYİ Parti çevresinden çıktı; ortalığa çarşaf çarşaf fotoğrafları saçıldı.

Tetikçiyle azmettirenler arasında aracılık yağan kişiye; bir İYİ Parti İl yöneticisi tarafından para transferi yapıldığı anlaşıldı…

Olayda ne kadar karanlık tip varsa topunun da avukatı ortaktı ve İYİ Parti''nin milletvekili adayıydı.

"Neler olduğunu" sormayacak, sorgulamayacak mıydı?

"Devlet"in dikkatini çekmeye çalışmayacak, göreve çağırmayacak mıydı?

*

Hepsini de yapacaktı.

Yaptıkları teminatı.

*

Zira…

MHP Genel Başkanı;

"PKK terör örgütü değildir" sözleriyle gündeme gelen Tahir Elçi, canlı yayında, hepimizin gözü önünde öldürüldüğünde, "Diyarbakır Baro Başkanı Merhum Tahir Elçi Bey''in basın toplantısı sırasında katledilmesi toplum olarak hepimizi üzmüştür" açıklamasında bulunmuştu.

Hrant Dink suikastından sonra, "Ermeni kökenli bir vatandaşımızın öldürülmesi çok üzücü bir olaydı. Sadece Hrant Dink suikastının değil, hiçbir cinayetin tasvip edilmesi düşünülemez" diye konuşmuştu.

Görevli olduğu üniversitede hunharca öldürülen Ceren Damar''ın ardından "Yalnızca merhume evladımız değil, akademik hayat da saldırıya uğramıştır" demişti.

Berkin Elvan, polisin attığı gaz kapsülünün başına isabet etmesi sonucu öldüğünde, sosyal medya hesabından bir dizi mesaj yayınlamış ve "Berkin''in umutları vardı, hayalleri vardı, hedefleri vardı, daha görecek nice güzel günleri vardı, taptaze sevgiler ve sevenleri onunlaydı. Daha yaşayacakları, yaşatacakları, tanışacakları, umutları onu bekliyordu. Hayatının baharında adeta bir yıldız gibi aramızdan kayıp gitti. 15 yaşında kaybettiğimiz evladımıza Cenab-ı Allah''tan rahmet diliyor, ailesine sabır ve başsağlığı temenni ediyorum. Berkin hepimizin kaybıdır, hepimizin hüznüdür, herkesin ortak acısıdır" ifadelerini kullanmıştı.

*

Dönemin MHP Genel Başkan Yardımcısı, Ali İsmail Korkmaz''ı ölümüne yol açacak şekilde döven polislerin yargılandığı davanın seyrine tepki göstermiş ve "Üç Hilal" antetli zemine basılı açıklamasında, "…Basına yansıyan ifadelerden, sanıkların arsızlıklarının ve pişkinliklerinin tüyler ürpertici boyutlara ulaştığı anlaşılmaktadır. Bahsi geçen ifadeler, Türkiye''nin içinde bulunduğu zihniyet buhranını açıkça gözler önüne sermektedir.

"Adalet" ihtiyacı insanlığın tarih boyunca en kutsal arayışı olmuştur. Bir anne düşünün ki; oğlu sokak ortasında yargısızca infaz ve linç edilmiştir. Bir anne düşünün ki; ayakta zor duruyor - yaşadığı tarifsiz acıyla yaşlanmış, bitkin düşmüş… Bir anne düşünün ki; gözyaşlarıyla, haklı bir öfkeyle oğlunun hakkını arıyor, adaleti arıyor ve isyan ediyor.

Hukuk devletinin prensipleri ve prosedürleri bellidir. Bir suç durumu, suç içeren bir fiil veya davranış var ise, o halde gözaltı süreci başlatılır - sorgulama yapılır ve sanık Savcılığa salimen teslim edilir.

Bu kadar.

Hukuk devletinde dayak yoktur, darp ve şiddet yoktur, işkence yoktur - olamaz, olmamalıdır.

Bazı çevreler yüzsüzce bu utancı meşru kılmak adına harekete geçtiler. Diyorlar ki "Ali İsmail Korkmaz solcu idi"…

Diyorlar ki "Ali İsmail Korkmaz Alevi idi"… Diyorlar ki "Ali İsmail Korkmaz ateist idi"…

Biz de Milliyetçi Hareket Partisi olarak onlara cevaben diyoruz ki: Ali İsmail Korkmaz insandı ve aynı Ali İsmail Korkmaz, sizin-bizim gibi Türkiye Cumhuriyeti Devleti''nin eşit vatandaşı idi.

Gencimizin hatırasını hayırla yâd ederken; hukukun bir annenin feryadına ve isyanına en doğru şekilde cevap vermesini temenni ediyor, devletimize bu utancı yaşatanların en ağır şekilde cezalandırılmalarını talep ediyoruz. Vicdanlı Türk kamuoyuna duyurulur" diye adeta isyan etmişti.

*

Önceki günkü MHP Grup toplantısı, yine adını anmadan ama Sinan Ateş suikastından sonraki sürece dair olduğunu anlaştıracak şekilde itham sağanağına sahne olunca hatırlatmak istedim yukarıdaki örnekleri.

MHP''li yöneticilerinin, bu kederli sürecin en başından itibaren ısrarla anlamadığı yahut anlamazdan geldiği esas şu:

Her nasıl ki, kendileri Tahir Elçi''nin, Hrant Dink''in, Berkin''in, Ceren''in ölümünden duydukları üzüntüyü paylaşırken, Ali İsmail''in ölümünün karartılmamasını isterken birer "ahlaksızlık", "alçaklık", "asalaklık", "arsızlık" "casusluk", "köksüzlük" namzeti değil idiyseler…

Her nasıl ki, bu insani, siyasi, hukuki ödevleri birer "kirli tezgah", "tuzak" kurmak, "zehir saçmak", "fitne salmak" gayesiyle yapmadı iseler…

Bugün Sinan Ateş''in yasını tutanlar da…

Sinan Ateş suikastın karartılmamasına dönük çağrılar yapanlar, sorumlulara ulaşılması ve cezalandırılması talebinde bulunanlar da…

Bunları "ahlaksızlık", "alçaklık", "asalak", "arsızlık" "casusluk", "köksüzlük"lerinden yapmıyorlar.

*

Ortada duymanın değil duymamanın garip olduğu bir acı var.

Kaygılanmanın değil kaygılanmamanın tuhaf olduğu bir zaafiyet var.

Kınamanın değil kınamamanın sorun olduğu bir çanak tutma süreci var.

Kör gözün parmağına, at iziyle it izinin karıştığı çarpık bir ilişkiler ağı var.

Haliyle de…

En az…

Zamanında, Ali İsmail Korkmaz''ın ölümüyle ilgili yargı sürecine karşı MHP''li yöneticilerde oluşmuş olan kadar makul bir "şüphe" var.

O gün MHP''nin dillendirdiği şüphe ne kadar peşinden gitmeye değer idiyse, bugün Cumhur İttifakı dışındaki bütün siyasi partilerin dillendirdiği şüphe de o kadar peşinden gitmeye değer.

Çünkü Sinan da, tıpkı o gün MHP yöneticilerinin Ali İsmail için kullandığı gibi; hiçbir şey değilse, hiçbir anının, anısının hatrı yoksa bile "Türkiye Cumhuriyeti''nin eşit vatandaşı" olarak hak ediyor, adaleti.

Bunu durmaksızın hatırlatmak için MHP''yle bir aşk-nefret ilişkisi kurmaya gerek yok ki;

Hepimizin görevi; hem insani, hem hukuki, hem siyasi…

Yazarın Diğer Yazıları