Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
İsrafil K.KUMBASAR
İsrafil K.KUMBASAR

Türkiye’yi ‘bataklık’ içine çekme tuzağı

Sam Amca, anlaşılan o ki ‘Metal Fırtına’ adı verilen senaryoyu bir gün mutlaka filme çekmek için kararlı.

Amerikan İstihbarat Ajansı CIA’ya yakınlığı ile bilinen meşhur strateji uzmanlarından George Friedman, birkaç yıl önce piyasaya çıkan “Önümüzdeki 100 Yıl: 21’inci Yüzyıl için Öngörüler” (Next 100 Years: A Forecast for the 21’st Century) isimli kitabında aynen şu görüşlere yer veriyordu:

- “Rusya ve Çin gibi güçler için önümüzdeki yüzyılda endişelenmeye gerek yok. Bu ülkeler komünizme benzer bir çöküş yaşayacak.

Gelecek yüzyılın süper güçleri, Çin ve Rusya değil, Türkiye, Japonya, Meksika ve Polonya ekseninde gelişecek.

Türkiye’nin dünyadaki siyasi etkisi, 2050 yılında muhtemelen ‘Osmanlı haritasını’ andıran bir görüntü oluşturacak.”

Ve şu öngörüde bulunuyordu:

- “Yüzyılın sonlarına doğru ABD ile Türkiye/Japonya ittifakı arasında çok önemli bir savaş yaşanacak. Bu savaş muhtemelen ‘bilim kurgu’ türü benzeri bir savaş olacak.”

* * *

George Friedman’ın ABD derin devletinin yayın organlarından biri olarak bilinen Washington Post gazetesine de malzeme olan görüşleri, Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında tedavüle sokulan ‘Ilımlı İslam’ ve ‘Yeni Osmanlıcılık’ dalgasına kendilerini kaptıran bir takım iş birlikçileri bir hayli heyecana sevk etmişti.

İş birlikçiler, ileride başlarına ‘nasıl bir çorabın’ örüleceğinden habersiz olan kitleleri, “Türkiye, AKP iktidarı sayesinde büyük bir bölgesel güç haline gelmeye başladı. Bakın bunu biz değil, Amerikalılar söylüyor” diye aldatmaya kalkışmışlardı.

Peki Friedman, durup dururken böylesine bir senaryoyu neden ortaya atmıştı?

Türkiye’nin gerçekten bir ‘güç’ olmaya başladığını tespit edip, ‘daha da ileri gitmesine’ katkıda bulunmak için mi?

Yoksa ‘makro milliyetçiliği’ öncelikli tehdit kapsamına almayı planlayan ABD yönetimine, “Türkiye’ye karşı dikkatli olun. Şimdiden tedbirinizi alın. Yılanın başını büyümeden ezin” mesajını vermek için mi?

* * *

Samuel Hungtington, 1990’lı yıllarda kaleme aldığı ‘Medeniyetler Çatışması’ isimli kitabında, ‘Soğuk Savaş’ döneminin sona ermesinin ardından ‘Hristiyan’ dünyası ile ‘İslam’ dünyasının karşı karşıya geleceğini öne sürmüştü.

Aradan çok fazla geçmeden meşhur ‘11 Eylül’ saldırısı gerçekleşti ve ABD, tehdit olarak algıladığı İslam dünyasına karşı topyekûn ‘Haçlı seferi’ ilan etti.

Afganistan’ı, ardından Irak’ı işgal etti.

Mısır’da, Libya’da, Tunus’ta, Yemen’de iç çatışmalar çıkartarak ‘kendi çıkarlarına hizmet edecek’ iş birlikçi yönetimlerin iş başına gelmesini sağladı.

Sonra Suriye’yi kapsama alanına aldı.

ABD, son zamanlarda gerçekleştirdiği çeşitli psikolojik operasyonlar ile Türkiye’nin sigortası olan TSK’yı etkisizleştirmeye çalıştı.

Bugün bir takım ‘ihanet haritaları’ ile aba altından sopa gösteren aynı ABD’nin yakın bir gelecekte ‘yeni bir provokasyon’ dalgası ile Türkiye’yi ‘hedef tahtasına’ oturtacağından hiç kimsenin şüphesi olmasın.

* * *

‘Böl, parçala, yönet’ projesinin ‘Türkiye ayağını’ devreye sokmaya hazırlandığı apaçık belli olan Sam Amca’nın nihai hedefi şu:

Önce Türkiye’yi hiç de ‘tarafı olmadığı’ bir bataklığın içerisine sürüklemek, ardından ‘tuzağa’ düşürüp muhtemel bir müdahale için ‘haklı gerekçeler’ sağlamak.

Bir zamanlar Türkiye’yi ‘bölgesinde lider’ bir ülke haline getirdiklerini zanneden ve ‘stratejik ortaklarının’ pohpohlaması ile “Cuma namazını Şam’daki Emevi Camii’nde kılma” hayaline kapılan teslimiyet iktidarının elebaşları, daha sonra uluslararası anlaşmalar ile ‘Türk toprağı’ olarak kabul edilen Süleyman Şah Türbesi’ni kendi elleri ile havaya uçurarak gerisin geri kaçmak zorunda kalmışlardı.

Şimdi, giderayak ‘kendi elleri’ ile temelini attıkları bir fiili oluşumu bahane ederek Türk Silahlı Kuvvetleri’ni sonucu belirsiz bir ‘savaşa’ zorluyorlar.

Peki, bu işin yarın bir gün ‘Fırat’ın kuzeyine’ kaçmak ile son bulmayacağını kim garanti edebilir?

* * *

Türkiye, bir an önce ‘kendi ölüm fermanını’ hazırlamakta olan ‘ABD/AB/İsrail’ eksenindeki ‘iş birlikçi’ ve ‘teslimiyetçi’ politikalara tekmeyi basarak, geleceğini ‘tam bağımsızlık’ ekseni üzerinde yeniden kurgulamak zorundadır.

Aksi takdirde, yakın bir gelecekte ‘tek bir kurşun’ dahi atılmadan, ‘bilim-kurgu’ benzeri bir operasyon ile parçalanması kaçınılmazdır.

Yazarın Diğer Yazıları