Türkiyenin ekonomik düzeni neden bozuldu?
Dünyada ve Türkiye’de küreselleşmeyi esir alan, sıcak para ve spekülatif sermayenin sancılarını yaşanıyor. ABD Merkez Bankası FED’in kararları dünyayı anında etkileyebiliyor. Veya AB de yaşanan bir borç krizi ile dünya borsaları sarsılabiliyor. Bunların bir nedeni iletişimin hızlanması ise diğer ve daha önemli nedeni, “Dünyada ve Türkiye’de para ile mal arasındaki dengenin bozulmasıdır.” 2008 krizinin nedeni de buydu.
Para ve varlık değerleri arasındaki dengenin yeniden kurulması için, küreselleşmeye yeni bir yaklaşım getirmek gerekir. Aksi halde bu süreç mutlaka duvara çarpacaktır.
Türkiye’de de bu anlamda reel sektöre ve ulusal üretime ağırlık eren bir yeni düzen gerekiyor. Bu ise ancak yeni bir planlama ile ve yeni programla olabilir.
2001yılında IMF’in getirdiği Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı, dinamik bir kalkınma veya bir gelişme programı değildi. Adından da anlaşılacağı gibi, bir geçiş programı idi. Programın mimarı olan Kemal Derviş bu nedenle “Bu bir yangın söndürme programıdır” demişti.Hedefi, 2001 krizinin ortaya çıkardığı tahribatı ve bozduğu mali dengeleri sağlamaktı.
Bu program yalnızca mali sektörün yeniden yapılanmasını sağlamayı ve enflasyonu önlemeyi öngören dar çerçeveli programdı. Zaten 2001 ekonomik krizinden sonra orta ve uzun dönemli gelecek te belirsizdi. Belirsizliğin olduğu bir durumda geniş çerçeveli ve dinamik kalkınma bir programı yapmak ta mümkün değildi.
Bu programın ömrü , bankaların aktiflerinin güçlendiği ve enflasyonun yüzde 10 dolayına indiği 2004 yılı içinde son bulmalıydı. Yerine 2005 ve sonrası için Türkiye’nin ekonomik ve sosyal gelişmesini sağlayacak yeni ve dinamik bir sanayileşme ve kalkınma programı yapılmalıydı.
2004 yılı başında yüzde 10.59 olan TÜFE oranı 2004 yılı sonunda yüzde 9.35 oldu. Enflasyonun yüzde 10 dolayında kemikleşmesi, mevcut geçiş programıyla çözülmezdi. Mamafih bugün bile çözülmedi. Zira TÜFE oranı halen yüzde 8.8’dir. Bu nedenle de geçiş programı yerine yapısal çözümleri öngören, üretim, istihdam ve bölüşüm ayağı olan yeni ve sanayileşmeye dayalı bir kalkınma programı gerekliydi.
AKP hükümeti bunu yapamadı. Üç nedenle yapamadı :
Bir... Dalgalı kur sistemi ve uygulama ile, enflasyonu frenlemek yalnızca düşük kur yoluyla sağlandı. Kur’un düşük devam etmesi için Merkez Bankası sıcak para baskısı ile kurun düşük kalmasına göz yumdu. Bir dolar bir lira sloganları atıldı
İki... Cari işlemler açığı sıcak para ile finanse edildi. Yeni bir program sıcak parayı kesebilirdi.
Üç... Sıcak para ile suni bir iyileşme sağlandı. AKP ve IMF bu yolu kapamak istemedi.
Bazı yıllarda, dünyada para bolluğu ve sıcak paranın getirdiği yüksek oranlı büyüme yaşandı. Ancak iktisat politikaları iki tarafı kesen bıçak gibidir. Ters tarafı daha çok kesen bir politika da, başarılı bir politika değildir. Eğer 2004 yılında bu politika, dinamik bir kalkınma politikasına dönüşseydi, maliyetleri bu kadar yüksek olmazdı.
Bıçak ters taraftan keserek;
1) Düşük kur nedeniyle, üretimde ithal ara malı ve ham madde kullanımı arttı. Yatırım mallarının ithalat içindeki payı azaldı. Bu durum istihdamı olumsuz etkiledi.
2) Cari açık arttı. Aynı çerçevede özel sektörün dış borcu arttı.
3) Özelleştirme gelirleri bütçe açıklarına kullanıldı. Kamu alt yapı noksanlığı yatırım hacminin daralmasına yol açtı.
Özet ve sonuç: Bundan sonra gelecek yeni iktidarların ilk işi, bu programı kaldırıp, yerine ulusal sanayileşme programı yapmak olmalıdır.