Türkiye'den insan ve sermaye çıkıyor
Türkiye bugün Cumhuriyet dönemi içinde, büyüme-kalkınmada ve daha da önemlisi demokraside ağır bir istikrar sorunu yaşıyoruz. Toplum ikiye bölünmüş durumda; iktidar nimetlerinden yararlananlar ve dışlanan bir muhalefet. Bu nedenle toplum tedirginlik yaşıyor.
Türkiye ye gelen yabancı yatırım sermayesi, yabancıların konut alımlarını çıkarırsak eksi değerdedir. Yani artık Türkiye ye yabancı yatırım sermayesi gelmiyor, tersine çıkıyor.
Son yıllarda yurt dışından ve özellikle bazı Avrupa ülkelerinden en fazla konut alan yabancılar Türklerdir. Türkler eskiden de dışarıdan konut alırdı. Ancak artan bu eğilimin hızlanması ve başka ülkelerden vatandaşlık almak isteyenlerin artması da Türkiye''de demokrasinin nereye geldiğini gösteriyor.
Medya her gün doktorların dışarıya gittiğini yazıyor ve iktidar giderlerse gitsinler diyor. Yalnızca doktorlar değil, eğitimli işgücü ve özellikle gençler Türkiye de durmuyor.
Vasıflı iş gücü yetiştirmek için her ülke büyük kaynaklar ayırır. Bir ülkenin yetiştiği vasıflı insanlar, gençler, bilim adamları, hekim, mühendis, başka ülkeye gidip, orada kalıp çalışmaya başlarsa, bu katlanılan maliyetin atıl kalması demektir. Bu şekildeki insanların göçüne "Beyin göçü (brain drain)" deniliyor.
Göç veren ülkeler gelişmekte olan ülkelerdir. Yani beyin göçü temelde gelişmekte olan ülkelerden gelişmiş ülkelere yönelik bir kaynak aktarımıdır. Beyin göçünün nedenleri, işsizlik, çalışma ve araştırma imkânları, demokrasi sorunu gibi çeşitli sorunlardır.
Beyin göçü ilk ve orta çağlarda kilise baskısı ve fikir baskısı ve siyasi nedenlerle ortaya çıkmıştır. Avrupa''da en büyük beyin göçü İkinci Dünya Savaşı öncesi Hitler nedeniyle olmuştur. En büyük göçü alan ülke de ABD olmuştur. Albert Einstein da Almanya''dan ABD''ye göç eden bilim insanlarından biridir. ABD''ye göç edenler, ABD''nin bilim, teknik ve eğitim alanında kalkınmasına büyük katkı yapmışlardır.
ABD''den sonra Hitler''den kaçan beyinlerin gittiği ikinci adreste Türkiye''dir. Hitler Avrupası''nda diğer ülkeler savaş içinde olduğu için, Atatürk''ün talebi ile Türkiye''ye de Almanya''dan çok sayıda akademisyen geldi.
Türkiye 1933 yılında üniversite reformu yaptı. Darülfünun kaldırıldı, adı İstanbul Üniversitesi oldu. İstanbul Üniversitesi''nin kuruluşu ve gelişmesi Alman profesörlerin desteği ile gerçekleşti. Aynı şekilde bunlardan bir kısmı da Ankara''da hizmet verdi.
Alman profesörlerden Fritz Neumark, Türkiye''de 1933-1953 arasında yirmi yıl kaldı. İlk yıllarda Türkçe''ye hakim oldu ve İktisat Fakültesi Maliye Kürsüsü''nün kurulmasında da etkili oldu. Ayrıca 1950 yılında yürürlüğe giren Türk Vergi Sistemi''nde reform komisyonunda görev aldı. Bu gelenlerden birçoğu kamu reformunda görev aldılar.
Neumark Almanya''ya döndükten sonra, 1979 yılında Boğaziçi''ne sığınanlar isimli kitabı yazdı. Bu kitabın önsözünde Neumark "Hitler Almanya''sından kaçan mültecilerin nispi önemi hiçbir yerde Türkiye Cumhuriyeti''ndeki kadar büyük olmamış ve çalışmaları kalıcı bir tesir bırakmamıştır." diyor.
İstanbul ve Ankara''da görev alan bu profesörlerin çoğu geldikleri zaman genç bilim adamlarıydı. O günün savaş dışında kalmayı başarabilmiş huzurlu genç Türkiye''si beyin göçü alırken, ne oldu da bugün Türkiye yüksek oranlı beyin göçü veren bir ülke konumundadır? Toplum siyasi tercihlerinde kendi geleceği için bu hususları dikkatli değerlendirmek zorundadır.
Beyin göçü Türkiye için karşılığı olmayan beşeri sermaye kaybına yol açmaktadır. Beşeri sermaye kalkınmanın en önemli ayağıdır. Bu sermayenin kaybı, ülke kalkınmasını da olumsuz etkiliyor. Bugün tersine eğer çözüm bulunmazsa, Türkiye genç beyinleri kaybedecektir.