Türkiye'de ve dünyada yoksulluk

Dünya Bankası verilerine göre, son yıllarda artmaya başlayan yoksul sayısını Covid-19 daha da hızlandırdı. 2017 yılında dünya nüfusunun yüzde 9,2'si yani 689 milyon nüfus aşırı yoksuldur. Dünya Bankası Covid-19 ile birlikte bu sayının 88 milyon ile 115 milyon daha aratacağını tahmin ediyor.

Türkiye'de de yoksulluk sayısı artıyor. Tartışılan eve ekmek götüremiyorum sözü Türkiye de yoksulluğun halk dilindeki adıdır.

Türkiye'de resmi kurumlar, özel kuruluşlar ve sendikalar yoksulluk araştırması yapıyor. Ayrıca TÜİK yoksulluk ve işsizlik verilerini yayınlıyor. Bu verilere göre;

Yoksulluk göstergeleri

* Son açıklanan TÜİK Haziran ayı işsizlik verilerine göre, iş aramayıp çalışmaya hazır olanları da katarsak fiili işsiz sayısı 8 milyon 676 bindir. Buna göre işsizlik oranı da yüzde 24,6'dır. Bir ülkede eğer dört kişiden biri işsizse, bu işsizliğin yoksulluktan başka tarifi yoktur.

* Konda araştırmanın yeni açıklanan anketine göre; Ekim ayında 'kıt kanaat geçinme' oranı yüzde 60'tan yüzde 53'e düşmüştür. Yani kıt kanaat geçineler azalıyor. Geçinemeyenler artıyor. Aynı ankette geçinemediğini veya ödemelerini yapamadığını belirtenlerin oranı önceki ayda yüzde 22 iken son ay yüzde 28 seviyesine çıkmış. Yani çok hızlı fakirleşmişiz.

* İBB 23 Mayıs 2020 araştırmasına göre İstanbul halkının üçte biri açlık sınırında yaşıyor.

* TÜİK verilerine göre yoksul sayısı 2017 yılında 10 milyon 622 bin kişi iken 2018 yılında, nüfus artışından daha hızlı yüzde 4,4 oranında artarak 11 milyon 91 bin kişiye çıkmış.

* DİSK/Genel İş araştırmasına göre, 2019 yılında yoksul nüfus sayısı 16 milyon 501 bin kişidir.

* OECD'ye göre; Türkiye'de toplam yoksulluk oranı yüzde 17'dir. Yani 14,2 milyon kişi yoksuldur.

Neden yoksullaştık?

Dünyada ve Türkiye'de yoksulluğun, gelir dağılımı politikaları, istihdam politikaları, sosyal devlet, kamu kaynaklarının yanlış kullanılması, popülizm gibi genel nedenleri var. Ancak Türkiye'de öteden beri devam eden cari açık ve son yıllarda daralma ve kur artışı, mahşerin üç atlısı gibi yoksulluğu artırdı.

1) Türkiye 2003 yılından bu güne kadar 580 milyar dolar cari açık verdi. Cari açık kaynak kaybı ve yoksullaşma demektir.

2) Fert başına GSYH 'da daraldı. Türkiye de ortalama yıllık nüfus artış hızı yüzde 1,4'tür. 2019 yılında GSYH yüzde 0,9 oranında arttı ve fakat fert başına gelir yüzde 0,5 dolayında daraldı. İMF'nin Ekim raporuna göre, bu sene dünya ortalama yüzde 4 daralacak, gelişmekte olan ülkeler ortalama yüzde 3,3 ve Türkiye yüzde 5 daralacaktır.

GSYH'da yüzde 5 daralma, fert başına gelirde yüzde 6,5 oranında düşmeye neden olacaktır. Fert başına gelirin düşmesi, servet değişmezse bile yoksullaşma demektir.

3) Kur artışı enflasyona yansıyor… MB reel kur endeksine göre, TL döviz karşısında yüzde 50 oranında daha düşük değerdedir. TL değer kaybı, madalyonun tersi kurun artması ithalat yoluyla doğrudan üretim maliyetlerini ve Yİ- ÜFE'yi artırıyor. Yİ-ÜFE'de perakendeye ve TÜFE oranlarının artmasına neden oluyor.

Gelirler aynı oranda artmadığı tersine daraldığı için, enflasyon halkın satın alma gücünün düşmesine neden oluyor.

İşçi ve memur daha çok kaybediyor. Çünkü TÜİK' in açıkladığı ve zam olarak düzletme yaptığı ortalama TÜFE oranı, mutfak enflasyonundan daha düşüktür. Bu durumda işçi ve memurun satın alma gücü düşüyor ve yoksullaşıyor.

Yoksulluğun çözümü, bu günkü günübirlik politikalarla mümkün değildir. Çözümün adı krizden ve yoksulluktan çıkış planlaması olmalıdır.

Yazarın Diğer Yazıları