Türkiye’de özel tasarruflar ve yatırımlar nasıl artar?
Türkiye’nin üç yumuşak karnı var. Birincisi; özel tasarrufların yetersiz olması... İkincisi; cari açık sorunu... Üçüncüsü ise dış borç sorunudur.
Kamu ve özel tasarrufların milli gelire oranı son yıllarda %12 seviyelerine kadar düştü. Bu düşüşte özel tasarrufların yetersiz olması etkili oldu.
Aslında temel sorun özel tasarruflardır.
Çünkü kamu tasarrufları ve kamu yatırımları, siyasi kararlar sonucu belirlenir. Siyasi iktidarların tercihlerine göre ortalama kamu tasarruf oranı ortaya çıkar.
Özel tasarrufların GSYH’ya oranı 2004 yılına kadar yüzde 20’nin üstünde iken, 2005 yılından sonra yüzde 20’nin altında kalmış ve 2011 yılında yüzde 11,80 seviyesine kadar gerilemiştir.
Türkiye’de tasarrufları artırmak ve yatırıma yönlendirmek için, her şeyden önce tasarruf faizleri ile kredi faizleri arasında, makul bir kâr marjını içerecek denge kurulmalıdır. Mevduat faiz oranı gibi kredi faiz oranları da yıllık tespit edilmelidir. Aylık faiz, istikrarsız ve değişebilirliği, oynaklığı yüksek ve spekülatif bir finans piyasası icadıdır. Bu icat tasarrufları ürkütmüştür. Özel yatırımların finansmanını zorlaştırmıştır.
Gelir dağılımında iyileştirme yapılması gerekir. Aslında gelir dağılımında bozukluk, sermaye birikimini artırır. Çünkü yüksek gelir gruplarının tasarruf eğilimi yüksektir. Bu defa da, düşük gelir gruplarının tasarrufları eksi olur. Kaldı ki aynı zamanda yatırımları uyaran toplam talepte de bir azalma olur. Ayrıca gelir dağılımının aşırı bozuk olması nedeniyle ikili piyasa oluşur. Bir; lüks malların üretildiği, ithal edildiği ve satıldığı bir piyasa, iki; düşük kaliteli ve ucuz malların kitlesel olarak üretildiği ve satıldığı bir piyasa.
Lüks mal üretimi daha fazla kâr sağladığı için, kaynaklar üretimin daha az, istihdamın daha düşük ve kâr marjının daha yüksek olduğu bu piyasayı tercih eder. Ekonomide potansiyel üretim gerçekleşmez. Kaynaklar etkin kullanılmamış olur.
Gelir dağılımının düzeltilmesinde en etkili yol istihdam imkanları yaratmaktır. Bunun için devlet öncülük etmelidir. Bütçeden siyasi amaçlı yapılan doğrudan para yardımları ile işsizlik sigortası fonunda mevcut kaynaklar, bu yatırımlar için geçici olarak verilebilir. Çalışanların ücretlerinden kesinti yapılıp karşılığında hisse senedi dağıtılabilir. Zaman içinde bu işletmeler çalışanların mülkiyetine geçmiş ve işsizlik sigortası fonundan kullanılan kaynaklar da geri dönmüş olur.
Türkiye’de halen kayıt dışı yoldan yurt dışına kaynak çıkışı oluyor. Bu da iç tasarruf oranını düşürüyor. Kayıt dışı kaynak çıkışını önlemek için, yer altı ekonomisini önlemek gerekir. Ayrıca iç siyasi güveni oluşturmak gerekir.
Yabancı sermaye politikasını değiştirmeliyiz. Sıcak para tuzağından kurtulmalıyız. Kısa vadeli sermaye hareketlerini (sıcak para) kontrol etmek gerekir. Zira sıcak para kırılganlığı artırdığı için, girdiği ülkeye, sıfırdan yatırım yapan yabancı sermaye gelmiyor. Ya kârlı iletmeleri satın alan sermaye giriyor. Bu durumda da kâr ve faiz gibi faktör gelirleri olarak dışarıya kaynak transferi artıyor. Ya da kısa vadeli sermaye giriyor. Uzun vadeli sıfırdan yatırım yapacak ilave istihdam yaratacak sermayenin girmesi için, sıcak paranın kontrol edilmesi yanında ayırıcı teşvikler de verilmelidir.