Türkiye-Yunanistan polemiği
Başbakan Erdoğan’la ana muhalefet partisi genel başkanı Kılıçdaroğlu arasında, Türkiye mi iyi, Yunanistan mı iyi polemiği yaşanıyor. Kılıçdaroğlu’nun söyledikleri; “Yunan ekonomisi Türk ekonomisinden iyidir... Çünkü fert başına gelir 20-25 bin dolardır.”
Başbakan’ın söyledikleri ise; “Şu anda adalarını satmaya kalkan bir ülke Türkiye’ye örnek olabilir mi? Kargalar güler.”
Polemik diyorum, çünkü her ikisi de yanlış. Her zaman olduğu gibi her ikisi de laf ebeliği yapıyor ve temeli olmayan düz mantıkla konuşuyor.
Her şeyden önce, bugün Yunan ekonomisi ile Türk ekonomisini karşılaştırmak yanlıştır. Çünkü bugün için, birisi krizde bir ekonomidir. 2009 krizinde Yunan ekonomisi yüzde 2 küçüldü, biz ise yüzde 6.5 küçüldük. Yani krizde Yunanistan bizden daha iyi durumda idi.
Öte yandan, Kılıçdaroğlu da yanlış, çünkü fert başına gelir; ekonomik istikrarın, toplumsal refahın ve kalkınmışlığın tek göstergesi değil. Kaldı ki, bugün Yunanistan’da fert başına gelir 20-25 bin dolardan aşağıya düşmektedir. Çünkü Yunanistan’da gelir artışı, üretimden dolayı katma değer yaratarak sağlanmış ve kalıcı bir gelir değildir. Avrupa yardımlarıyla, dış borçlarla gelir artışı yaratılmıştır. Yardımlar durur da dış borç ve faizi geri ödenirse, Yunan ekonomisinden kaynak çıkışı olacak ve ülke fakirleşecektir. Aynı risk Türkiye için de var.
Başbakan’ın Yunanistan, adalarını satıyor meselesine gelince... Bu yanlışı, teknik boyutta bir yanlış olmaktan daha öte bir söz hüllesidir.
Çünkü eğer toprak satmak ise, Türkiye daha çok toprak satıyor.
AKP iktidarı, yabancıya mülk satışı için iki önemli karar aldı... Birisi yabancıların mülk edinme sınırı 2.5 hektardan 60 hektara çıkıyor. Diğeri, mütekabiliyet esası kaldırılıyor.
Çevre ve Şehircilik Bakanı Bayraktar, bugüne kadar Türkiye’de yabancılara 118 milyon metrekare mülk satıldığını açıkladı. Mülk’ün adası, karası mı olur?
Daha da önemlisi, kimse mülkü sırtına alıp çıkarmaz... Ve fakat eğer bizdeki gibi bankaların yüzde 50’sini yabancıya satarsan, yabancı bir kriz anında bankanın içini boşaltır... Yani sırtına alır, gider.
2001 krizinde Arjantin’de yabancı bankalar bir gecede 30 milyar dolar dışarıya transfer yaptı. Türkiye de aynı sorunla yüz
yüzedir.
Türkiye’de duble yol yapılıyor... Bütçe açıkları azaldı.. Kamu borç yükü azaldı. Bunları kimse inkar edemez... Ancak bunlar, AKP’li Bakanların Avrupa’yı idare ederiz demelerine yetmez... Çünkü, bizdeki ekonomik riskler Avrupa’dan daha yüksektir:
1) Bu sene de 65 milyar dolar cari açık var.. Böylece AKP iktidarında verdiğimiz cari açık, 365 milyar dolara çıkıyor.
2) Türkiye’nin yatırım pozisyonu açığı 380 milyar dolara yükseldi.
3) Enflasyon kronikleşti, 8 yıldır yüzde 10 düzeyinde devam ediyor.
4) Sermaye piyasası ve bankalara tabancılar hakimdir. Bunlar her sene kârlarını dışarıya transfer ediyor.
5) Yurtiçi tasarruf oranı yüzde 12’ye
düştü.
6) Her üç kredi derecelendirme kurumunun Türkiye için verdiği not, “spekülatif, yatırım yapılamaz” düzeyidir.
Avrupa’yı idare etmeye kalkan Bakanlara ithaftır: Kendisi muhtac-ı himmet bir dede, nerde kaldı gayriye himmet ede.