Türkiye IMF'ye gider mi? (20 Haziran 2018)
Ekonomi hamaset ve slogan kaldırmaz. Ekonomik gerçekleri yaşayanlar için ters teper.
Siyasi iktidar iktisat politikasını da, faiz lobisi gibi suçlamalarla, popülizm kanalına soktu. Ancak sonunda faizi daha çok artırmak zorunda kaldı.
Herkesin sesi kesildi.
Başta Başbakan Yardımcısı her konuşmasında ''yapısal reformlar'' dedi. Ancak yalnızca lafta kaldı. Enflasyon yapısal olarak kronikleşti. Üretim dışa bağımlı bir yapı kazandı. Büyüme olunca ithalat artıyor ve cari açık da artıyor.
Ödemeler bilançosu dengesi bozuldu. Cari açık artarken, yabancı sermaye girişi azaldı.
Aşağıdaki tablodan, döviz cephesinde yapısal risk oluştuğu anlaşılıyor.
Yukarıdaki tabloda görünen Türkiye'nin döviz sorunu, dış kredi risk primine yansıdı. Bu riski yansıtan CDS, dün itibariyle 327.01 idi.
CDS'ler dış borçlarda riski en iyi yansıtan göstergedir. Bir yerde ülkenin güven barometresidir. Yunanistan'ın çöp olarak değerlendirilen raitingine rağmen, dün CDS'i bizden daha düşük, 317.43 düzeyinde idi. Türkiye'nin CDS'i bir yıl önce, 19 Haziran 2017'de 189.6 idi.
Dış kredi riski yüksek olan ülkelerin, raitingi de düşüyor. Raitingi düşünce CDS'i yükseliyor. Yani birbirini tetikleyen riskler oluşuyor. Paralel olarak dış borçlanmanın maliyeti artıyor.
Moody's Türkiye raitingi Ba2, yatırım yapılamaz spekülatif derecededir ve 2 Haziran 2018 tarihinde Türkiye'yi izlemeye aldığını belirtti.
Standart and Poor's'un notu BB- yatırım yapılamaz spekülatif seviyede ve görünümü durağandır.
Fitch'in notu da BB+, yatırım yapılamaz, spekülatif seviyededir. Görünümü durağandır.
Siyasi iktidar raiting şirketlerini tehdit ediyor. Ancak dünya, yabancı yatırım sermayesi bu şirketlerin gözüne bakıyor.
Türkiye'nin bu pozisyona gelmesinde siyasi iktidarın yönetim anlayışı, güven aşınması ve OHAL neden oldu. Bu durumun sürdürülemez olduğu ortadadır. Siyasi iktidar nasıl bir çözüm yolu bulacağını da açıklamıyor.
Aslında seçim sonunda mevcut siyasi iktidar devam ederse, IMF yolu kaçınılmaz görünüyor. Siyasi iktidar değişmezse normal şartlarda Türkiye IMF'ye gitmek zorunda kalır.
Siyasi iktidar değişirse, iktisat politikaları da değişir. OHAL kalkar. Piyasada güven oluşur. Yeni iktidar için güvensizlik sorunu olmaz. Her şeyden önce 16 yıllık iktidarın doğrusu daha fazla olsa bile, yanlışlar daha etkili oluyor. Avrupa'nın ve yabancı yatırım sermayesinin Türkiye'ye bakışı değişir. IMF'ye gitmeden de çözüm bulunabilir.