Türk sporunu batıranları açıkladı
Olimpiyat oyunlarına 100 yıl sonra üçüncü kez ev sahipliği yapacak olan Paris, yaz oyunlarının kusursuz geçmesi için harıl harıl çalışırken, oyunlara katılacak olan Türkiye ise 14 branşta 35 kadın, 34 erkek sporcu olmak üzere 69 kota kazandı…
Türkiye’nin Haziran’a kadar, yani 40 günlük maratonda 3-4 branşta daha 10-15 kota alma şansı var…
Judo, Atletizm ve Yüzme branşları kota sayımızı artırabilir…
Toplamda 80’in üzerinde sporcu ile katılma şansımız var…
Olimpiyat Komitesi, kota alamadığımız bazı branşlarda ülkemize “beyaz kota”da verebilir…
Ama, hangi branşa verir ya da vermez, onu da ilerleyen günlerde görürüz…
Şöyle de bir gerçek var; Türkiye, Tokyo Olimpiyatlarına 107 sporcu ile katıldı ve kazandığı 13 madalya ile de en başarılı olduğu Olimpiyat Tokyo oldu…
Şu ana kadar Tokyo’dan 18 kota gerideyiz…
Haziran’a kadar yapılacak kota müsabakalarında bu sayı artabilir mi?
Neden olmasın
*
Bildiğiniz gibi 2024 Paris olimpiyatlarına iki ay kadar bir zaman kaldı.
Türkiye’yi temsil edecek sporcularımız 14 branşta, 35 kadın, 34 erkek sporcu olarak, toplamda 69 kota kazandılar…
Yukarıda da ifade ettiğim gibi; bu sayı biraz daha yükselebilir…
Umarım yükselir…
İstatistiklere bakıldığı zaman 1984 Los Angeles Olimpiyatlarından bugüne kadar kadın katılımcı sayımız yüzde 660 oranında artış gösterirken, erkek sporcu sayısı 40 yılda sadece yüzde 30 civarında bir artış göstermiş…
Kadınlarımızın spora yönelmesi noktasında önemli bir sayı…
Madalya kazanma noktasında Türkiye’nin karnesi iyi değil…
1924 Paris Olimpiyatlarından 2024 Tokyo Olimpiyatlarına kadar geçen bir asırlık sürede ülkemiz sporcuları 9 branşta toplam 104 madalya kazanmışlar…
Bu 104 madalyanın 18’ini ise Türk vatandaşı olmuş sporcular kazanırken, 11 madalyamız ise kadın sporcularımız tarafından kazanılmış…
Ödül konusunda cimrilik yapmamış bir ülke olarak, madalya kazanma noktasında maalesef istediğimiz başarıyı yakalayamamışız!
Hem de başarılı sporcusuna en çok ödül veren, Anayasasında spora yer veren belki de dünya da tek ülke olmamıza rağmen.
LİYAKATLILAR GEÇER AKÇE DEĞİL
Maalesef Türk sporunda keyfilik ve vurdumduymazlık ülkemizi olimpiyat sıralamasında 30’uncu sırada yer almasına neden olmuştur…
Türk sporuna yüzlerce insan hizmet etmiştir, ama bunların çok azı gerçek manada spora hizmet etmek için gecesini gündüzüne katmış, ancak onlar da, kurbağaları ürküttükleri için, ya görevlerinden alınmışlar ya da hizmet etmeye ömürleri yetmemiştir…
Yanlış anlaşılmasın, yaşamsal ömürden değil, hizmet etme ömründen bahsediyorum…
Bakanlık ve Federasyonlardaki suistimaller, manipülasyonlar, kayırmacılıklar futbolda olduğu gibi, diğer olimpik branşlarda da “egemen” oldu ve olmaya da devam ediyor…
Spora değil, kendilerine hizmet edenlerin canı acıtılmadı, kurdukları düzen başlarına yıkılmadı, başarısız olanlara görevden el çektirilmedi, akçeli işlerden dolayı 7-8 kez mahkemelik olanlara, federasyonları geçim kaynağı ve “Ali Babanın Çiftliği” gibi kullananlara göz yumuldu…
Ve bunlar daha üst makamlara ve mevkilere geldiler ya da getirildiler…
Spora hizmet edenler ya da başarılı olanlar mı?
Kovuldular!
Tabii ki, bu işin bir de siyasi ayağı var ki, o daha da sıkıntılı…
Başarısız, liyakatsız, iki eliyle donunu düzeltemeyenlere göz yumdukları için, onlar da Türk sporunun hak ettiği yere gel(e)memesinde pay sahibi oldular…
Yazık…
Ne diyebilirim başka…
İşte Türk futbolunun geldiği nokta…
Türk futbolunda yer yerinden oynadı, oynamaya da devam ediyor, bu kaotik ortam TFF Başkanı Mehmet Büyükekşi’nin umurunda değil…
Hazreti Mevlana’nın, “Diken, bülbül konunca; GÜL oldum sanır, Abdal, ata binince; BEY oldum sanır” özlü sözlerinden yola çıkarak, futbolumuzu ve sporumuzu yönetenlerin de, liyakat sahibi olmamalarına rağmen, kendilerini “Sporun Ordinaryüsü” gibi öne çıkarmalarını yadırgamamak lazım…
Öyle değil mi?