Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
İsrafil K.KUMBASAR
İsrafil K.KUMBASAR

Türk-Rus kavgası kimin işine yarıyor?

Sovyetler Birliği'nin dağılmasıyla birlikte 'soğuk savaş' dönemi sona erdi; küresel arenada 'dengeler' yeniden kurulma sürecine girdi.

'Çift kutuplu' olmaktan çıkan dünya, Amerika'nın kısa zamanda 'tek başına' ve 'istediği gibi' at oynattığı bir 'kirli savaş' alanı haline geldi.

Terör bahanesiyle önce Afganistan'ı, ardından Irak'ı işgal edip, 'üçüncü' bir kutup olma yolunda hızla ilerleyen Çin'i çevreleyen Amerika, birbiri ardına gerçekleştirdiği 'turuncu devrimler' ile de Rusya'yı kuşatma altına almaya başladı.

Bulgaristan, Romanya, Ukrayna ve Gürcistan'ın her geçen gün biraz daha Amerika'nın güdümüne girmesi, yeniden toparlanma sürecine giren Rusya Federasyonu'nu ciddi bir 'kuşatılmışlık' hissine sevk etti.

Karadeniz'de son zamanlarda Amerikan gemilerinin boy göstermesi ve bazı ülkelerin NATO tarafından silahlandırılması Rusya'nın endişelerini artırdı.

'Kosova'da olup bitenlerin ardından ileride 'kendi başına' gelebilecekleri anlayıp, 'parçalanma' korkusuna kapılan Rusya Federasyonu, hâkimiyet alanını durmadan genişleten Amerika'ya kafa tutmak için fırsat kollamaya başladı.

Önce Güney Osetya üzerinden Gürcistan'ı dize getiren, ardından Ukrayna'da karışıklık çıkararak Kırım'a el koyan Rusya, şimdi de Suriye'de fiilen rejime destek vererek küresel paylaşımda "Ben de varım" diyor.

***

Suriye sınırları içerisinde devam eden mücadele, aslında bir anlamda 'dünyanın yeniden paylaşımı' sürecinin de önemli bir adımıdır.

Ancak iki süper gücün kapışmasında, 'kendi halklarına' tabii ki bir şey olmayacak; her zamanki gibi yine bölgedeki irili ufaklı diğer devletler ve topluluklar zarar görecek.

'Filler' yine kendi aralarında tepişecek, ama arada ezilenler hep 'karıncalar' olacak.

Zira emperyalistler, küresel mücadelede artık 'kendi kaynaklarını' kullanmıyorlar, ne yazık ki hep 'etnik ayrışmalar' üzerinden devşirdikleri 'piyonları' öne sürüyorlar.

Göz diktikleri bölgelerdeki toplulukları önce 'birbirlerine karşı' kışkırtıyorlar, sonra da 'arabulucu' rolüne soyunarak kendilerine 'etki alanı' yaratmaya çalışıyorlar.

İngiltere'nin Çanakkale Savaşı'nda ön cepheye sürdüğü askerler, her nedense Hindistan'dan, Avustralya'dan, Afrika'dan toplanan insanlardı.

Rusya'nın, birinci ve ikinci dünya savaşlarında kullandığı askerler Türkistan'dan, Kafkasya'dan ve Kırım'dan seçilmiş Türklerden oluşuyordu.

Emperyalizm, ne yazık ki hep başkalarının 'kanları' ve 'gözyaşları' üzerinde kendisine yer ediyor.

***

Amerika, Rusya'nın etrafını kuşatıyor; Türkiye'nin etrafı ise hem ABD, hem de Rusya tarafından planlı bir şekilde kuşatılıyor.

Türkiye, siyasi ikballerini müstevlilerin emellerine endekslemiş olan teslimiyetçi iktidarlar yüzünden, bulunduğu bölgede bırakın 'kendi inisiyatifi' ile hareket etmeyi, 'kılını dahi kıpırdatamayacak' bir noktaya doğru sürükleniyor.

Şimdilik küçük bir coğrafyada sürüyor gibi görünen savaş, kısa bir zamanda bütün bölgeyi 'cehenneme' çevirebilecek izler taşıyor.

Bugüne kadar dış politikalarını 'konjonktüre' göre belirleyen Türkiye, alışılagelen 'bekle-gör' politikasını aynen sürdürmeye devam ederse, bölgedeki etkinliğini tamamen kaybedeceği gibi yakın bir gelecekte 'kendi güvenliği' ile ilgili çok ciddi tehlikelerle karşı karşıya kalacak.

Gürcistan'a kızıp Güney Osetya ve Abhazya sorununu başına musallat eden, Azerbaycan'a kızıp Karabağ sorununu başına saran, Ukrayna'ya kızıp 'iç savaş' çıkartan Rusya; ya Türkiye'yi de düşman listesine alırsa ne olacak?

Türkiye'yi idare edenler, 'güdümlü' ve 'teslimiyetçi' politikalarından derhal vazgeçip, yanı başlarında yeniden dişlerini göstermeye başlayan Rusya tehdidine karşı 'millî eksende' nasıl bir yol takip edecekler?

***

İkinci Dünya Harbi'nin başlarında dış politikalarında 'tarafsızlığı' benimseyen Türkiye, dönemin Sovyet lideri Joseph Stalin'in Doğu Anadolu'daki bazı vilayetleri istemesi yüzünden mecburen Amerika'nın kucağına oturmak zorunda bırakılmıştı.

Bugün ise Türkmenlere karşı yürütülen 'etnik temizliğe' katkı sağlıyor gibi görünen Vladimir Putin, hem 'Avrasya' ekseninde bölgesel iş birliğini savunanları zor duruma sokuyor, hem de Türkiye'yi yeniden 'ABD/AB/İsrail' eksenine doğru itiyor.

Yazık!..

Yazarın Diğer Yazıları