TÜRK-İŞ ve mobbing
Türkiye'de bir insanlık dramı yaşanıyor.
Bütün dünyanın insanlık suçu kabul ettiği mobbing Türkiye'de adeta birilerinin sistematik silahı haline geldi.
Bankacılık sektöründe yaşanan mobbingi 10 yıldır yazıyor, dikkat çekmeye çalışıyorum.
Bankacı Nadide'nin ölümü, Levent'in intiharı, Arzu'nun aylarca konuşma yeteneğini kaybetmesi, bankacılık sektörü çalışanlar için mobbingin en ağır faturası oldu.
Sadece yabancı ortaklı bankanın son bir yılda kanser, kalp krizi ve beyin kanamasından ölen personel sayısı 10'a yakın.
Mahkemelerde onlarca mobbing davası var.
Özelikle yabancı sermayeli bankalarda bu insanlık suçu öyle kolay işleniyor ki!
Mahkemelerin bu konuda yeterli ceza yasaları olmaması nedeniyle sadece 8-10 bin lira para cezası uygulaması, bankaların "parayı verir mobbingi yaparım" demesine neden oluyor.
Bankacılık sektörü çalışanları gerçekten mobbingi artık kader olarak kabul etmeye başladılar.
Hemen hemen her üç bankacıdan birinin çekmecesinde anti depresan ilacı var.
Çünkü bu baskı dayanılacak gibi değil.
Cumhurbaşkanlığı'na giden mobbing şikâyetlerinin sayısı azımsanmayacak ölçüde.
İktidar, mobbing konusunda ciddi bir adım atmıyor. Çünkü söz konusu olan bankacılık sektörü hassas bir dönem geçiriyor. İktidar bankaların çok kazanmasını ekonomik istikrar olarak görüyor.
Böyle olunca da kimse bankalara hesap sormuyor.
En önemli görev...
İşte umudun tükendiği bir dönemde TÜR-İŞ'te ilginç bir sempozyum düzenlendi.
Mobbing ile Mücadele Derneği ve TÜRK-İŞ'in ortak düzenlediği sempozyum, Türkiye için bir dönüm noktasıdır. Hüseyin Gün'ün vefatından sonra mobbing ile mücadeleyi soluksuz sürdüren Genel Başkan İlhan İşman'ın girişimlerine TÜRK-İŞ Genel Başkanı Ergün Atalay tam destek verdi.
Palet fabrikasının özelleştirmesine karşı verdiği mücadele ile dikkatleri çeken Atalay, mobbing ile mücadele konusunu TÜRK-İŞ'in en önemli görevleri arasına soktu.
TÜRK-İŞ'in bu mücadeleye destek vermesi gerçekten çok önemli. İşçi Sendikaları Konfederasyonunun bu farkındalığı gündemine alması sadece bankacılık sektörü çalışanları için değil, eğitim ve sağlık sektörü çalışanları için de umut oldu.
Çünkü 200 bin bankacının adeta kaderi olan mobbing, resmî kayıtlara göre eğitim ve sağlık sektöründe de görülüyor. Bu sektörde yaşanan mobbing olayları Mobbing ile Mücadele Derneği tarafından sadece kamuoyuna duyurulmakla kalmayıp, aynı zamanda resmî makamları da harekete geçiriyor.
Benim de konuşmacı olarak katıldığım sempozyumda Genel Başkan Ergün Atalay'ın saat 10'dan akşam saat 17'ye kadar salonda bulunması, TÜRK-İŞ'in konuya verdiği önemi ortaya koydu.
TÜRK-İŞ'in önümüzdeki günlerde ortaya koyacağı mobbing ile mücadele yol haritası çok önemli.
TÜRK-İŞ öncelikle çatısı altındaki sendikaları bu konuda eğitmeli. Çünkü sendikalar mobbing konusunda yeterli bilgiye de hassasiyete de sahip değiller.
Öncelikle sendikalar eğitilmeli. Sonra sendikalar vasıtasıyla üyeler yani mobbinge maruz kalan kişilere bu insanlık suçu ile mücadele etmenin önemi anlatılmalı. Mobbing ile ilgili yasalar elbette çıkmalı. Ancak ilk mücadele psikolojik taciz ile karşı karşıya kalan kişilerin dik duruşu ile sağlanır.
Bunun için TÜRK-İŞ'ten insanların beklentisi çok büyük.
Palet fabrikası ve kıdem tazminatı çıkışları ile farklı bir sendikacılık çizgisi ortaya koyan TÜRK-İŞ bu işi başarabilir.
Şunu unutmamak lazım ki, mobbing ile mücadelede sendikaların büyük önemi var. Bu işi ancak sendikalar çözebilir. Bunun için bankacılık sektörü çalışanlarının mutlaka e-devlet üzerinden, korkmadan bir sendikaya katılmaları lazım.