Türk Dünyası’nın turizm potansiyeli
Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla birlikte bağımsızlıklarını elde eden ve “geçiş ekonomileri” kapsamında değerlendirilen Orta Asya Türk Cumhuriyetleri sosyal, siyasal ve ekonomik açıdan birbirine benzer bir temel üzerinde konumlanmış ve süreç içerisinde farklı politikalar geliştirmeye başlamışlardır. Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Türkmenistan 90’lı yıllardan itibaren erkin birer devlet olma yolunda tüm sistemlerini serbest piyasa koşulları ile uyumlaştırmak zorunda kalmışlardır. Devam eden bu süreçte ihtiyaç duyulan, yeniden yapılan doğrudan dış yatırımların artırılması ile belirli ölçülerde başarı sağlanmıştır. Özellikle petrol ve doğal gaz gibi kaynakların dışında inşaat sektörü üzerinde ciddi bir yoğunlaşma dikkat çekmektedir. Ancak ekonomide istikrarlı büyümenin sağlanması için farklı sektörlerde de tedbirler alınmalıdır. Bunlardan birisi de Türk Dünyası’nın entegrasyonu için önem arz eden turizm sektörüdür.
Turizm her alanda gücün ifadesi
Dünyada yaşanan dönüşüm, teknolojideki gelişmeler ve ağırlaşan rekabet koşulları turizm endüstrisini geçiş ekonomileri açısından vazgeçilmez bir konuma taşımaktadır. Bu yönüyle gerekli yatırımların gerçekleştirilerek turizm gelirlerinin artırılması, söz konusu ülkelerin kalkınmasında kilit bir role sahiptir. Küreselleşmeyle birlikte krizlere daha duyarlı hale gelen bu ekonomilerin döviz ihtiyacının karşılanması, işsizlik düzeyinin aşağı çekilmesi bakımından turizm konusundaki hedef kitlenin genişletmesi gerekmektedir. Bu çerçevede alınacak olumlu sonuçlar Orta Asya’daki kardeş ülkeleri ekonomik ve siyasal bakımından daha güçlü hale getirecektir.
Yapısal sorunlar
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinin turizm bakımından büyük bir potansiyele sahip olduğu görülmektedir. Doğal güzellikleri, mimari dokuları, tarihi eserleri ve son dönemde ivme kazanan modern görünümleriyle bu ülkelerin önemli avantajlara sahip oldukları söylenebilir. Bu amaçla Kazakistan başta olmak üzere hemen hepsinde turizmin geliştirilmesi için ciddi bütçeler ayrılmakta ve mevcut eksiklikler giderilmeye çalışılmaktadır. Ancak buna rağmen yeterli insan kaynağının olmaması, konaklama işletmelerinin önemli bir kısmında standartlaşmanın sağlanamaması, ulusal ve uluslararası anlamda ulaşım imkanlarındaki bazı kısıtlamalar vb. dezavantajlar sebebiyle turizm konusunda bütünsel bir dönüşümün yaşanması gecikmektedir.
Türkiye ve Avrupa’ya yoğunlaşmalı
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerindeki turist dağılımına bakıldığında çoğunlukla bölgesel geçişlerden söz etmek mümkündür. Örneğin 2008 yılında Kırgızistan’a gelen turist sayısının % 49’unu Kazaklar, % 31’ini Özbekler, % 8’ini ise Rusya’dan gelenler oluşturmaktadır. Diğer ülkelerde de benzer durumlar söz konusudur. Buna ek olarak Ukrayna, Belarus ve Çin’in göreli biçimde artan turist sayısına katkıları vardır. Kazakistan 2011 yılında turist sayısını % 20,6 artırarak 4.093.000’e taşımıştır. Fakat turist başına düşen harcama miktarı 295 dolardır. Bunun sebebi turist sayısındaki en büyük kalemin “iş amaçlı” gelen kişilerden oluşmasıdır.
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde turist sayısının ve dolayısıyla turizm gelirlerinin artırılabilmesi için Türkiye ve Avrupa ülkeleri önemli bir hedef kitle olarak kabul edilebilir. Ancak bu ülkelerden bölgeye giden turist sayısı (iş amaçlı geziler dışında) beklentilerin çok altındadır. Bunun sebepleri araştırılmalı ve gerekli çözümler ortaya konulmalıdır. Biz de yakında tamamlayacağımız saha araştırmasıyla konunun tüm detaylarını masaya yatırmayı planlıyoruz. Böylelikle Türk Dünyası’nın bütünleşmesinde etkili bir unsurun harekete geçirilmesine katkı sağlamış olacağız.