Tüketici oligopol ve kartel cenderesinde
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) imalat sanayiinde yoğunlaşma oranını açıkladı. İmalat sanayiinin yüzde 27.2’sinde yüksek oranlı yoğunlaşma var... Yani bir veya birkaç firma, toplam üretimin yüzde 100’ünü veya yüzde yüze yakın bir kısmını üretiyor. Bunun teknik adı “Oligopol” dur.
Bazı malların üretimi, büyük sermaye gerektirir. Söz gelimi otomobil, demir çelik gibi malların dünya çapında üretimine dev firmalar hakimdir. Ancak bu sermayeyi sağlayanlar aynı malları üreten yatırımlar yapabilir.
Türkiye’de elektrik enerjisi iletimine de tek firma hakimdir. Özelliği itibariyle devlet altyapı yatırımı olduğu için bu sektöre tek firma (TEK) hakimdir. Ancak Türkiye’de bazı mal ve hizmet üretiminde de tek veya az sayıda firma hakimdir. Söz gelimi kağıt hamuru imalatı, motorlu el aletleri imalatı sektörlerinde tek firma var. Temel eczacılık ürünleri imalatında iki firma var. Ham petrol ve doğal gaz çıkarımında 6 firma var. Sonuçta bu örnekler çoğaltılarak, imalat sanayiinin yüzde 27.2’sinde yüksek yoğunlaşma olduğu anlaşılıyor.
Oligopol piyasa yapısında, çoğu kere firmalar anlaşarak fiyat belirliyor. Rekabet şartları çalışmadığı için, tüketici zarar görüyor.
Türkiye’de yeterli talep olduğu halde, neden oligopol yapılar ortaya çıkıyor ? Çünkü yıllardır kur düşük kaldı. Bir malın ithalatı onu içerde üretmekten daha ucuza geldi. Küçük firmalar elendi. Oligopol çalışan firmalar da ara malı ve hammaddeyi düşük kurdan dolayı içeride üretmedi ithal ettiler.
Yetmedi. Bu son 10 yılda, Türkiye’nin kalkınmasında sürükleyici sektör olan ve milli sanayiimiz diye övündüğümüz imalat sanayii yabancı kontrolüne girdi. Türkiye İstatistik Enstitüsü Kurumu (TÜİK)’in bu konudaki açıklaması aynen şöyledir :
“Yabancı kontrolündeki üretimin yaklaşık %60’ının yoğunlaştığı imalat sanayinde;
Tütün ürünleri sanayiinin 2007 yılında %69,0’u;
Otomotiv sanayinin 2007 yılında %50,3’ü;
Elektronik sanayiinin 2007 yılında %48,5’i yabancı kontrolündedir.”
İmalat sanayii yüzde 60 oranında yabancı kontrolünde olunca, yabancı dışarıdan kendi ara malını, kendi hammaddesini getirdi. Daha ucuza ürettiği Çin gibi ülkelerin mallarına öncelik verdi. Ortada milli sanayi kalmadı. Milli sanayi lafından rahatsız olanlar bu gidişatı bir daha düşünmelidir!
Öte yandan, bankalar arasında da, Merkez Bankası’nın teşvik ettiği bir kartelleşme var. Banka ve kredi kartlarında Merkez Bankası yasal ve gecikme faizlerini çok yüksek tutuyor. Kart veren 20 banka Merkez Bankası’nın tespit ettiği azami faiz üstünden faiz alıyor. 2 katılım bankası da kar payı adı altında aynı faizi alıyor. Eğer rekabet varsa, neden bir banka da olsa daha düşük orandan faiz almıyor ? Çünkü alırsa diğer bankalar onu aforoz eder.
Monopolleşme gibi kartelleşme de anayasaya aykırıdır.
Anayasa’nın 167 maddesi piyasaların denetimini düzenlemiştir. Bu maddeye göre “Devlet, para, kredi, sermaye, mal ve hizmet piyasalarının sağlıklı ve düzenli işlemelerini sağlayıcı ve geliştirici tedbirleri alır; piyasalarda fiilî veya anlaşma sonucu doğacak tekelleşme ve kartelleşmeyi önler.”
Siyasi iktidar devleti fiilen dışarıda tutarsa, döviz kurlarını sıcak paranın insafına bırakırsa, elbette piyasada oligopol yapı oluşur, kartelleşme olur. Bundan da tüketici zarar görür.