Trump tulum çıkardı
Sonuçları beklenen ve aslında dünyanın ekonomik ve politik dengeleri açısından da çok merak edilen Amerikan seçimleri en nihayet sonuçlandı, pek kimse beklemiyordu amma velakin Trump resmen tulum çıkardı; Başkanlık ile birlikte Senato ve Temsilciler Meclisi’nde de çoğunluğu Cumhuriyetçiler aldı.
ABD Senatosu 100 koltuktan oluşuyor ve bu seçimde 34 koltuk yenileniyor. Her ne kadar Cumhuriyetçiler 100 koltuktan oluşan Senato’da 52 koltuk alarak çoğunluğu garantilemiş olsalar da yasaları geçirmek için gerekli olan 60 koltukluk çoğunluğa ulaşmaları beklenmiyor. Bu durum da kilit konularda Demokrat senatörlerle iş birliği yapmaları gerekeceği anlamına geliyor.
Temsilciler Meclisi’nde ise seçmenler 435 koltuğun tamamı için oy kullanıyor.
Seçim öncesinde Cumhuriyetçilerin 220, Demokratların ise 212 koltuğu bulunuyordu. Üç koltuk ise boştu.
Cumhuriyetçiler mevcut oy oranı ile 211, Demokratlar ise 203 koltuk çıkarıyor.
Bir tarafın Temsilciler Meclisi'nde çoğunluğu ulaşması için 218 koltuk kazanması gerekiyor.
Bir de elbette Amerika Birleşik Devletleri Yüce Mahkemesi var. Bu mahkeme en üst düzey temyiz mahkemesi ve kararlarıyla ABD Anayasası'nı yorumlayan organdır. Açılan davalar çerçevesinde devletin ulusa, eyaletin eyalete ve hükûmetin yurttaşa karşı yetkilerinin sınırlarını belirler.
Bu mahkemenin 9 üyesi vardır. Bu üyelerden 3’ü Cumhuriyetçi George Walker Bush, 2’si Demokrat Barack Hussein Obama, 3’ü Cumhuriyetçi Donald John Trump ve 1’i Demokrat Joseph Robinette Biden, Jr. tarafından atanmış bulunuyor. Yani sadece 3 üye Demokratlar tarafından atanmışken 6 üye Cumhuriyetçiler tarafından atanmış bulunuyor ve burada da Ccumhuriyetçiler çoğunluk demek mümkün.
Sonuç olarak Donald Trump’ın hedeflerini gerçekleştirmesinin önünde pek bir siyasi engel bulunmuyor. Tabiri caizse Trump dikensiz gül bahçesinde dilediği gibi at koşturabilecek.
Trump’ın tipik bir popülist sağ politikacı olduğunu hepimiz biliyoruz. Aslında günümüzde küresel düzen yaşlı, otoriter ve popülist sağ politikacıların egemenliğinde şekilleniyor.
Bugün itibarıyla dünyada 3 büyük güç var ABD, Çin ve Rusya. Bu devletlerin liderlerinden Trump 78, Putin 72 ve Şi Cinping ise 71 yaşında. Küresel ölçekte paradigma değişimlerinin yaşandığı böyle bir dönemde otoriter eğilimleri ağır basan yaşlı ve popülist liderlerin iktidarda olması gerçekten de esef ve endişe vericidir.
Bir de Elon Musk faktörünü unutmamak gerek. Aslında Trump’ın bu döneminde Elon Musk’ın gölge başkan gibi olacağı ve karar mekanizmalarında çok etkisi bulunacağı neredeyse kesin bir hâldir.
Pekâlâ, Trump’ın bu ikinci döneminde neler olabilir?
Öncelikle küresel ölçekte demokrasi arayışlarının darbe alacağını, otoriter ve popülist siyasetin yükseleceğini öngörüyorum.
Bu çerçevede Trump’ın “Amerika’yı yeniden büyük yapma” İngilizcesiyle “Make America Great Again (MAGA)” hedefinin Çin, Rusya ve AB gibi diğer küresel güçler ile çatışma doğurmasının kaçınılmaz olduğunu söylemek de mümkün.
Bu küresel çatışmalar bir tür soğuk savaş biçiminde ve ağırlıklı olarak ekonomik yaptırımlar çerçevesinde mi olur yoksa bir sıcak savaşa evrilir mi? Bunu da yaşayıp göreceğiz…
Orta Doğu’da kazananın Netanyahu ve İsrail olduğunu bu seçim sonuçları sonrasında Netanyahu’nun adeta zil takıp oynadığını, İran ve Filistin’in ağır bir kayıp yaşayacağını söylemek elbette ki abartılı bir iddia olmayacaktır.
Bence en belirsiz durum Ukrayna ve Rusya savaşı cephesindedir. Bakalım Trump, faşist diktatör Putin’in emperyalist emelleri karşısında Ukrayna’yı terk edip yalnız bırakacak mı, bırakmayacak mı? Bunun da ilk emarelerini 2025 baharında görürüz.