TRT'de kazan kaynıyor

Başbakan Tayip Erdoğan’a soruldu: “Cumhurbaşkanı Gül TRT’ye müdahale etti mi?”

CHP İzmir Milletvekili Ahmet Ersin, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesinde, çarpıcı iddialarda bulundu. CHP İzmir Milletvekili Ahmet Ersin, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesinde, Gül’ün, Başdanışmanı Ahmet Sever aracılığıyla, TRT Haber Dairesi Başkanı Tuğrul Utku’ya, “Haber bültenlerinizde haberlerimizi ilk sırada verirseniz sizi görevden aldırmam” dediği iddiasına yer verdi. Bu nedenle Gül haberleri ilk sıraya alınınca Erdoğan’ın alındığı iddialarının da sorulduğu önergede, AKP yanlısı haber ve programlar nedeniyle TRT’nin izlenme oranının çok düştüğü ifade edildi. Ancak dün sürpriz bir gelişme oldu ve Tuğrul Utku ve Yıldıray Aslan, görevden alındı.

+++++

Gece yarısı operasyonu
TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin, dün gece kurumun Haber Dairesi Başkanlığı’nda önemli değişikliklere gitti. “Gece yarısı operasyonu” nda Haber Dairesi Başkanı Tuğrul Utku görevinden alınarak, yerine Haber Müdürü Ahmet Çavuşoğlu getirildi. Çavuşoğlu’ndan boşalan yere ise Yurt Haberleri Müdürü Yüksel Değercan atandı. Haber Dairesi Başkan Yardımcılarından Yıldıray Aslan ve eski Genelkurmay İkinci Başkanı emekli Org. Fikret Küpeli’nin oğlu Avni Küpeli de görevinden alındı. Yerlerine ise Denetleme Daire Başkan Yardımcısı Atilla Tunga ile Dış Yayınlar Daire Başkan Yardımcısı Ersin Küçük Barak’ın atanması gerçekleşti.
* Umut Erdem / Hürriyet

+++++

Sarkozy ile Erdoğan
İKİ lider arasında ilginç benzerlikler var.İkisi de sinirli, ikisinin de öfkeleri burunlarında...
Üslupları haşin, kırıcı. Kızdıkları zaman ona buna hakaret ediyorlar.
İkisinin de laiklik ve demokrasi anlayışları kendilerine özgü.
İkisi de aklına koyduğunu yapıyor.
Hatır gönül konusunda katı, hoşgörüsüzler.
Sarkozy, seçildikten sonra yaptığı gezilerde Fransız halkının en duyarlı olduğu laiklik konusunda kuşku uyandıracak sözler söyledi:
“Ülkeler, insanlar dini göz ardı etmemelidir. Ama bu laikliğe zarar vermemelidir.”
Ne var bunda diyeceksiniz, ama Fransa’da kıyametler koptu.
Yazarlar, aydınlar ayağa kalktı ve “Laik bir ülkenin cumhurbaşkanı nasıl böyle konuşur, laikliği temelinden nasıl sarsar?” diye bağırdılar.
İmza kampanyaları açıldı, gazetelere ilanlar verildi.
Sarkozy geçtiğimiz hafta içinde Paris’teki tarım fuarına gitti. Orada vatandaşlarının ellerini sıkıp gülücükler dağıttı.
Elini uzattığı gözlüklü bir adam, kendisine “Yoo dokunma bana” diye elini çekti.
Sarkozy öfkelendi ve “Çek arabanı öyleyse” dedi.
Adam, “Beni kirletiyorsun” diye diklendi.
Sarkozy çıldırdı: “Defol git karşımdan pislik... Zavallı aptal... Geri zekálı...”
***
0Şimdi de Erdoğan’ın söylediklerinden bazılarını (hepsine sayfalar yetmez) anımsayalım:
“Tutturmuşlar laiklik elden gidiyor diye, millet isterse tabii gidecek be.”
“Ben Müslümanım diyenin aynı zamanda laikim demesi mümkün değil.”
“Sana mı kaldı türban konusunda karar vermek, bu ulemanın işidir. Ulema ne diyorsa o olur.” (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne)
“Efendi kim oluyorsun, buna mecelle (şeriat hukuku) karar verir.” (Türban kararı için Danıştay’a)
“Sallama, elini kolunu sallama, her yerin oynuyor be!” (Muhalefete)
“Yahu bu millet yatıp kalkıp size mi çalışacak?” (Erzurum’da çiftçilere)
“Ulan terbiyesizlik yapma! Artistlik yapma ulan! Hadi ananı da al git burdan. (Mersin’de bir narenciye üreticisine)
” Askerlik yan gelip yatma yeri değildir. “ (Şehit yakınlarına)
” Ne konuşacam ben o kadınla yahu. “ (Şehit annesine)
” Söyleyin şu sahtekára ne istiyormuş. “ (Almanya’da yeşil sermayenin dolandırdığı gurbetçiye)
***
Farkındayım, Erdoğan’ın söyledikleri hem içerik, hem de sayı bakımından Sarkozy’nin yüz katı.
Şimdi bir karşılaştırma yapalım.
Fransız toplumu aydınıyla, yazarıyla, çizeriyle, sokaktaki vatandaşıyla Sarkozy’yi yerden yere vuruyor.
Bizde ise toplum sessizlik içinde olan biteni izlemekle yetiniyor.
Daha düşündürücü olanı da şu:
Fransa’da Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin reytingi 20 puan birden düşüyor.
Bizde ise Başbakan Erdoğan’ın reytingi durmadan yükseliyor.

+++++

Taraf Gazetesi
muzır neşriyat mıdır?

Dün Taraf Gazetesi, arka kapağında Gustave Courbet’in meşhur ” L’Origine Du Monde “ (Dünyanın özü) adlı resmini kullandı. Bu yazıyı daha anlaşılır kılmak için o resmi sizlere göstermek isterdim. Ama yapamam. İçimdeki RTÜK engel olur. (İçimde bir RTÜK olduğunu o resmi bir gazetede görünce anlamış oldum.) Üstelik resmi gösterirsem kendi yazımla çelişirim.
***
Resim, yakın çekim bir kadın cinsel organından oluşuyor. Amacım, resmi sanatsal açıdan tartışmak değil. Böyle bir işe cüret etmem. Estetikten yoksun oluşunu eleştirmek hiç değil. Zaten Courbet estetik kavramını çok sorgulayan ve çirkinliği baş tacı ettiği iddia edilen bir sanatçı. Benim derdim erotik olmayı bir kenara bırakın, porno sınırlarını zorlayan bir eserin bir günlük gazetede yer alması.
***
Günlük gazeteler erişimi en kolay olan yayınlar. Bu yayınları ilk okula giden çocuklar da okuyor. Kadın ve erkek arasındaki farkı, saçlarının boyu ile sınırlı sanan bir çocuk böyle bir resmi görse annesi hakkındaki ne düşünür dersiniz?
***
İtiraz noktam yalnızca çocuklarla sınırlı da değil. Gazeteyi eline alıp arka kapağını çeviren herkesin gözünün içine bütün detaylarıyla bir adet kadın cinsel organı sokulmasını absürd buluyorum. Hatta bu şekilde okuyucuya cinsel şiddet uygulandığını düşünüyorum. (Rızası alınmadan cinsellikle karşı karşıya getirilme durumu)
***
Bir yandan da bu resmin seçiminde yüksek testosteron kokusu alıyorum. Resmi bir erkeğin seçtiğini düşünüyorum. Bu erkek de büyük olasılıkla Ahmet Altan. Bu resim cinselliği erkek gözünden provoke ediyor. Bu da Altan’ın kitaplarındaki cinsellik tasvirlerine hayli uygun.
***
Resmin provokasyon boyutu yalnızca bu kadar değil. Biraz da Başbakan’ı provoke isteği hissediliyor bence. ” Çırılçıplak kadın fotoğrafları basılmasına ses çıkarmıyoruz “ diyerek ” büyüklük “ gösteren Başbakan’a adeta ” işte çıplak kadın böyle bir şey “ denilmek isteniyor.
***
Toleransın azaldığı, baskının arttığı bir dönemde Başbakan’ın tirajikomik ” tolerans “ anlayışına provokatif bir gönderme yapmak çok yerinde. Ama bu, adeta Başbakan’ın sözlerini haklı çıkarmak istercesine yapılmamalıydı.
* Nagehan Alçı / Akşam

+++++

Güneş
Rıza Zelyut

Yukarıdaki şiiri okurken içim titredi. Bunu yazan Hüseyin Haydar’ı sevgiyle selamlıyorum. Daha önce onun Doğu Tabletleri şiirlerinden birisini yine yayımlamıştım. Hüseyin Haydar’da da Ortadoğu halklarının kadim seslerini bir arada bulur gibi oluyorum.
**
Hüseyin Haydar; solcudur...
Bu yüzden de yurtseverdir; milliyetçidir. O; işçiler coplanırken susmaz.
Ama kendisini aydın sanan o holding yazarları var ya; onlar susarlar.

TEKEL işçilerine sıkılan su
Atlantiğin suyunu sıkıyorlar Tekel işçilerinin üzerine,
Asitli, irinli, kanlı su çarpıyor kamunun göğsüne,
Çarpıyor yürekler tek elden: Tekel vatandır!
Pentagon’un suyunu sıkıyorlar Ankara’nın üzerine,
Pompaları General Motors, hortumları Philips Moris.
Direniyor halk tek elden: Vatan satılmaz!
Atlantiğin pis suyunu sıkıyorlar Türkiye’nin kalbine,
Bu suda haçlı irticanın uykusu, bu suda bölücü pususu,
Bu suda Mr. Wilson’un ve New York borsasının korkusu.
Atlantiğin pis suyunu sıkıyorlar dağlarımızın üzerine,
Yerinde duramıyor Kızılırmak, Fırat, Murat, deli Zap...
Çalkalanıyor yatağında Van gölü, Karadeniz, Marmara.
Atlantiğin suyunu sıkıyorlar çocuklarımızın kafasına,
Bu suda uyuşturucu, fuhuş, tiner ve sıcak para,
Bu suyun içinde Soros köçekleri ve soykırım yalanı,
Bu suyun içinde gizli anlaşmalar, gladyo ve Iraklı’nın kanı,
Çarptıkça kendimize geliyoruz, diriliyoruz bu suyla:
Direniş var yılgınlık yok! Ölmek var dönmek yok!
Bizim suyumuzsa sevda dolu, ışık dolu, bereket dolu...
Bizim suyumuz, genç tütün saplarının dibinden akacak,
Bizim suyumuz Türkiye’yi yeniden yıkayıp arındıracak.
Bakmayın yere yıkıldığımıza, yere yıkılan sadece gövde,
İnanç ve öfke bayrak gibi, ay’la yıldız gibi gökte.
* Hüseyin Haydar

Yazarın Diğer Yazıları