TRT-6, etnik gruplar, "akiller" ve TSK'nın görüşü
TRT-6 Kurmanc lehçesinden 24 saat yayına başladı. Ama tartışmalar da artarak devam ediyor. Önce bunların bir kısmını hatırlayalım:
Ahmet Türk, “Bu küçük bir adımdır. Biz kalıcı adımların atılmasını istiyoruz.” DTP programından: Anayasadaki “Türk ulusu” kavramının “Türkiye ulusu” olarak tanımlanması, ’Türkiyelilik’ üst kimliğine dayalı vatandaşlığın esas alınması, bölgesel meclislerin kurulması ve tüzel kişilik kazanması; köy, ilçe ve illerin özerk yönetim birimleri olması; dışişleri, maliye, adalet ve savunma dışındaki tüm hizmet ve yetkilerin yerel yönetimlere devredilmesi, yerel ekonomik kaynakları kendilerinin kullanması, her bölge ve özerk birimin kendi renkleri ve sembolleriyle demokratik öz yönetimini oluşturması; resmi dil Türkçe’nin yanı sıra, kamusal alan ve eğitim dili olarak da anadilin geçerli olması, valileri bölgenin seçmesi isteniyor. Bunun için de ’Yeni bir Anayasa’ gerekli.
Belediye Başkanı Osman Baydemir, “Dilimizi kabul ettiler, toprağımızı da kabul edecekler.” AKP Diyarbakır Mv. Erdoğan’ın danışmanı Ali İhsan Arslan, “85 yıldır yok sayılan Kürt varlığının kabulü anlamına gelir.”
İlter Türkmen, emekli Oramiral Salim Dervişoğlu ve emekli Orgeneral Aytaç Yalman’ın hazırladığı “Kürt Sorunu” raporundan: “TRT’nin tam gün Kürtçe yayın başlatması memnuniyet verici. Çözüm olarak, üniter devlet temelinde Kürt kültürel kimliğinin tanınması, etnik siyasi partilere daha toleranslı davranılmalı.”
Claudia Roth, “Büyük memnuniyet duydum. Bu realitenin kabulü demektir. Eğer TRT-6 varsa, eğer Sayın Erdoğan da Kürtçe konuşuyorsa, Ahmet Türk neden Kürtçe konuşmasın” diyor.
Bu görüşlerin tamamı, üslup ve öncelik farkı dışında birbirinin aynıdır. Hepsi de, devletimizin kuruluş esaslarının değiştirilmesini, milli ve üniter devletten vazgeçilmesini, dünyada benzeri olmayan çok etnikli bir siyasi rejime geçilmesini öneriyor.
Bilindiği gibi devletin bir millete ait olması, milliliğin ilk şartıdır. Otoritenin, bir merkezde toplanması (üniter) veya federe devletlere dağıtması, millilik niteliğine halel getirmez. ABD ve Almanya örneğinde olduğu gibi.
Bizdeki tartışma ise, devlet yapısından önce, bir milletten olmaya itirazdan kaynaklanıyor. Hatta Türk Milleti gerçeği inkar edilerek, milletin birer parçası olan etnik gruplarla, üniter veya federe yapıda, ortaklaşa bir rejim kurmaya zorlanıyoruz. Kısacası, Türk Milletinin bin yıllık egemenliğine baş kaldırılıyor.
* * *
Genelkurmay sözcüsü Tuğgeneral Metin Gürak, Ahmet Türk’ün grupta Kurmancca konuşmasına karşı çıkıyor, ama TRT’nin Kürtçe yayın yapmasını “Üniter devlet ve ulus devlet yapısına zarar vermeyecek tedbirleri de göz önüne almak kaydıyla, devlet kültürel alanda bazı açılımlarda bulunabilir” diyor.
Org. Başbuğ ise, TSK’nın görüşünü şöyle açıklıyor:
“Bugün bölücü terör hareketinin temelinde etnik milliyetçilik vardır. Etnik kimliklerin anayasal güvenceye kavuşturulması sık sık ve açıkça dile getirilmektedirler. Bu görüş, ulus devlet yapısını hedef almaktadır. Türkiye Cumhuriyeti bireysel kalmak ve ulus devlet yapısına zarar vermemek şartıyla kültürel zenginliklerin yaşanması ve yaşatılması için gerekli düzenlemeleri gerçekleştirmiştir.”
Evet bu iki açıklama arasında önemli bir fark var. O da, yerel özelliklerin bireysel olması, günlük hayatta yaşanması şartıdır. Tuğgeneral Gürak’ın bu iki özelliği vurgulaması gerekirdi. Eğer dil veya kültür (dili de içerir) TV’lere, okullara taşınırsa, kolektif kimliğe dönüşür. Bunu da hiçbir devlet kabul etmez. Nitekim, AİHM bu tür davaları hep reddetmiştir. Bizdeki tehlikeli yanlış buradadır. Dünya gerçeği böyle. Bizim Anayasamızda olduğu gibi, evrensel hukuk da, dinsel, dilsel, etnik, ırk gibi gruplara herhangi bir hak tanımıyor. Çünkü bu insanlar çoğunluğa mensup, eşit bireydir. Çoğunluğa mensup demek, o milletin, o devletin neyi varsa onun sahibi ve koruyucusu olmak demektir. Bir de imtiyaz ve ayrıcalık istenemez..
Azınlıklara gelince, bunların tespiti her devletin kendi yetkisindedir. Verilen haklar kolektif olmayıp, bireyseldir. Siyasi amaçla ve ayrımcılık için kullanılamaz, kendi kaderini tayin hakkı tanımaz.
Ülkemizde yaşananın adı isyandır. Bastırılması şarttır.