Travmayı atlatmanın yolu
Darbe girişiminin şoku atlatılmaya çalışılırken; yaşananlarla ilgili ortaya çıkan görüntüler, belgeler, itiraflar yeni şok dalgaları oluşturuyor. Bunun yanı sıra kafalardaki soru işaretleri ise her geçen saat artıyor. Çünkü gerçekten anlam verilemeyen, mantık dışı birçok olay yaşandı...
Boğaziçi Köprüsü'nde çıkan çatışmalarla ilgili Fatih Koca ve Enes Koca isimli vatandaşların çekip Youtube'a koydukları görüntüleri izledim. 15 dakikalık videoda kan donduran görüntüler mevcut...
Darbe girişimine karşı vatandaşların Boğaziçi Köprüsü'ne yönelmesiyle hedef gözetilmeksizin ateş açılıyor...
Askerlerin üzerlerine yürümeyenler bile kurşunların hedefi oluyor, başından vurulanlar, uzvunu kaybedenler... Sabaha doğru manzara daha da kötüleşiyor... Tankın yaptığı atışlarla parçalanmış vücutlar...
Hâlâ etkisi altındayım...
Böylesine vahşet, böylesine bir ihaneti Türkiye kesinlikle hak etmedi.
Suriye'den, Irak'tan, Mısır'dan hiçbir farkı yok yaşananların... Kimlikleri meçhul, tekbir getirerek ölen insanlar...
Sabaha doğru köprüye polis ekiplerinin sevk edilmesiyle askerler teslim olmaya başlıyor... Sonrasında ise erlere yönelen şiddet... Bu sefer de askerler öldürülürken tekbir sesleri geliyor...
Askere yönelik şiddetin görüntüleri bu videoda yok... Başka videolara bakıyorum o görüntüler için... Çeken kişi askerleri kastederek diyor ki "4 tanesini öldürdük, şimdi sıra beşinciye geldi." O sırada linçten ölmek üzere olan bir asker, üzerinde Türk askerinin üniforması... Araya polisler girmeye çalışıyor videoyu çeken diyor ki "Allah rızası için bir kez vurayım..."
Aklıma Kaddafi'nin öldürülme anları geliyor. Fransız uçaklarının Kaddafi'nin konvoyunu vurmasıyla muhaliflerin eline düşmüş, yüzüne terlikler inmiş, elinden yüzüğü alınmış, linç edilerek öldürülmüştü. Çılgınlar gibi bağıran bir kalabalık bir yandan tekbir getiriyordu...
Vatandaşa yönelen ateşler, askerlerin linç edilmesi... Bu görüntülerin hiçbirinin Türkiye'de olmaması gerekirdi...
1960, 1971, 1980 darbelerinin etkisinden çok daha kalıcı, çok daha şok edici bir darbe... Çünkü kitle iletişim araçları gelişti, herkesin elinde HD çekim yapan telefonlar... Hal böyle olunca dehşetin detayları dalga dalga büyüyor. 80 sonrasında apolitik yetiştirilen Y kuşağının artık unutamayacakları bir travmaları var.
Gelecek yeni nesiller, 15 Temmuz'un izlerini hafızalarından silemeyecekler, onlar da çocuklarına anlatacaklar... Hafızalarımızda 1980 denildiğinde oluşan olumsuz algı, ilerleyen yıllarda "2016" denildiğinde de oluşacak...
Çok yazık oldu... Ne siyasetin, ne geleceğin, ne de ülkenin tadı kaldı...
***
Kamuda çok önemli görevden almalar yaşanıyor. Tutuklama kararları da arkasından geliyor... Asıl ilginç olan bu kadar paralel yapı unsurunun devlete nasıl sızabildiği konusu... Başbakanlığa, MİT'e devletin kalbine kadar girmişler.
Aslında daha öncesinde özellikle Atatürkçü ve milliyetçi çevreler bu konuyla ilgili önemli uyarılarda bulunmuşlardı. Bilhassa da Ergenekon ve Balyoz sürecinde TSK'daki F tipi yapılanmaya dikkat çekilmişti. Buna cevap olarak Ülkü Ocakları'na yapılan operasyonlar, Atatürkçü derneklerin hedef alınması dün gibi hatırımızda. O zaman bunlara hep göz yumuldu, önleri açıldı.
Şimdi bu ihanet cephesi; TSK'yı büyük bir zan altında bırakıp, toplumdaki imajını yerle bir ederken, vatandaşın kanını, canını böyle aldı.
***
Üniversitelerde, kamuda, kurumlarda uzun yıllardır milliyetçi-ülkücü kıyımı yapıldı. Araçlarında 'Ne Mutlu Türk'üm Diyene' yazanlar, odalarına Atatürk tablosu koyanlar, boğazlarında ay yıldızlı kolye taşıyanlar hedef alındı. Gayrimillî unsurlar üniversitelere, kurumlara dolduruldu...
Umarım ki bu acı travma artık bu kıyıma son verir. Devlet, tüm vatandaşlarına eşit ve adil davranırsa, bu alçakça yapılar peyda olmaz!