Trabzonspor aile ve örnek oluyor ise…
Koskoca Beşiktaş karşısında Yusuf Yazıcı, arkasına bile bakmadan Nwakaeme'ye topuk pası verebiliyor ise…
Sol ayaklı Abdulkadir Ömür, Şampiyon Trabzonspor efsanesinin Ali Kemal'i gibi çizgiye kadar inip sağ ayağı ile sol bek Novak'a kafa golü attırabiliyor ise…
Biri İranlı diğeri Türk iki Hüseyin (ya da Hosseını) gözleri kapalı bir şekilde birlerine tandem olabiliyorlar ise…
Futbol virtüözü Sosa, yanı başında duran iki parmak boyundaki (!) Abdulkadir'e gerektiğinde "buralar sana emanet" diyerek rakip kaleye şut atmak için gidebiliyor ise…
Elleri kullanma yasağı kapsamındaki 10 kişi kendisine bu hakkın tanındığı Uğurcan Çakır'a; "Senin ellerine emanet olmak bizim için yeterli" diyecek kadar güvenebiliyorlar ise…
Arda Akbulut, Murat Cem Akpınar gibi gençler "bu mantalite de sıra bize de mutlaka gelir" diye umut edebiliyorlar ise…
Futbolcuların tümü, "Hak haklının en mukaddes malıdır" anlayışına sahip Ünal Karaman'ın, formayı hak edene teslim ettiğinden, edeceklerinden emin iseler…
Özellikle kendinden önce görev yapan ve hedefleri adeta "Trabzonspor'u her alanda enkaza çevirmek" olup, bunda da epeyce başarılı olan iki başkanın ardından büyük bir sorumluluk üstlenerek Trabzonspor'un reislik koltuğuna oturan Ahmet Ağaoğlu ve ekibi, "ayrılık gayrılık yok. Sadece Trabzonspor'un çıkarları var" diyebiliyorlar ise…
Ez cümle, İngiltere, Fransa, İspanya'dan hatırı sayılır transfer teklileri alan ikiliden biri olan Abdulkadir'in dediği gibi; "Tam bir aile olmaya başladık" gerçeği ortada ise…
Ve bir de geçmişi "kendine çıkar grubu" haline dönüşmüşlükle dolu olan tribündeki seyirci de gerçek manada taraftar olmaya başlamış ise…
Anlayacağınız, anlatmak istediğimiz, o eskinin ben diyeyim "Şampiyon" siz söyleyin "Efsane" Trabzonspor'u 35 yılın ardından sahalarda görmeye başlanmış ise…
Biraz sabır ve sebat edilebilir ise…
Ekonomide yönetenler tasarruf, sevenler de katkı sağlayabilir ise…
Gelecek, sadece Trabzonspor'un değil, bordo-mavilileri örnek alacak kulüplerle, bundan 100 yıl önce Samsun'a ayak basarken güvendiği insanları "Ne Mutlu Türküm Diyene" sözleriyle tarif eden Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti'nin de olacaktır.