TL olarak büyüme yüzde 21,7, dolar olarak büyüme yüzde sıfır
Bu sene ikinci çeyrekte (Nisan-Mayıs-Haziran) Gayri Safi Yurtiçi Hasıla, geçen senenin aynı çeyreğine göre reel olarak yüzde 21,7 büyüdü. Bu demektir ki, 2019 yılında kendine özgü sorunlar, 2020''de pandemi nedeniyle yaşadığımız düşük büyüme ve durgunluk, telafi edildi. Ekonominin dinamizmi artı.
Bunlara rağmen yüksek büyüme her şeyi çözdü şeklinde kafamızı kuma sokmak yerine daha ihtiyatlı yorumlamalıyız;
* İkinci çeyrekte GSYH, 2019 yılında eksi 1,4 ve 2020 yılında ise eksi 10,4 küçülmüştü. Yüksek büyümenin bir kısmı baz etkisi nedeniyle ortaya çıktı.
* 2021 birinci çeyreğine göre, ikinci çeyrek büyüme yüzde 0,9 oldu.
* Dolar cinsinden, 2020 ikinci çeyrekte yaratılan katma değer 188 milyar 455 milyon dolardı. Bu sene ikinci çeyrekte 188 milyar 566 milyon dolar oldu. Yalnızca 111 milyon dolar arttı. Dolar cinsinden geçen yılın aynı çeyreğine göre bu sene ikinci çeyrek büyüme sıfıra yakın yüzde 0,06 oldu. Dolar kurunun ekonomi üzerinde, refah seviyesinde TL''den daha etkili olduğu gerçeğini 2018 kur krizinden beri yaşıyoruz.
* Birinci ve ikinci çeyrek arasında dolar cinsinden GSYH''de artış 111 milyon dolar oldu ve fakat aynı çeyrekte Türkiye 6 milyar dolar cari açık verdi. Cari açık servet ve kaynak transferidir. Yani Türkiye''nin dolar değeri ile yarattığı katma değerin çok üstünde yurt dışına kaynak transferi oldu veya borçlandığı için olacaktır.
Büyümede, hane halkı talep artışı ve ihracat etkili oldu. İkinci çeyrekte ihracat bir önceki yıla göre yüzde 59,9 oranında büyüdü. İhracatta sorunumuz, yüksek oranda yüzde 70 dolayında ithal girdi kullanıyor olmamızdandır. Bu nedenle üretilen yurt içi katma değer daha düşük kalıyor.
Önemli bir sorun inşaat sektöründe yaşanan yüzde 3,1 oranındaki düşük büyümedir. İnşaat sektöründe düşük büyüme, bu sektörün kredilerini de etkiler. Dahası 2020 yılında diğer sektörlerde daralma yaşanırken finans ve sigorta faaliyetleri yüzde 32,7 oranında büyümüştü. Bu sene ise yüzde eksi 22,7 oranında daralan tek sektör finans sektörü oldu.
Finans sektörü ekonominin kan damarıdır. Bütün krizler finansal kesimden çıkmıştır. Şimdi bu sektörün daralması yanında dönmeyen krediler sorunu da artmıştır.
Hükümet her seçimde kamu bankalarını popülist krediler için kullanmış, diğer bankalar da aynı yola mecbur kalmışlardır. Bugün bankaların dönmeyen kredilerinde ortalama oran yüzde 4 iken KOBİ kredilerinde yüzde 6''dır. Bir yatırım projesine dayanmayan, fizibilitesi olmayan ve yalnızca popülist amaçlı verilen Kredi Garanti Fonu destekli KOBİ kredileri adeta çarçur edilmiştir. Hükümet de bankalara bu kredilerin takibe alınmasını durdurmuştur. Bankaların da kendileri bazı kredileri yeniden yapılandırmıştır. Bu şartlarda finansal sorunlar, büyümenin sürdürülmesini engelleyebilir.
Normalde bu kadar yüksek büyümenin istihdamda da patlama yaratması gerekirdi. Ama geçen seneye göre bu sene ikinci çeyrekte istihdam yüzde 3 arttı. İkinci çeyrek atıl iş gücü oranı yüzde 25''tir. Nedeni ithal girdi payının yüksek olmasıdır. Girdi ithal ettiğimiz ülkelerde istihdam artışı yaratıyor olmamızdır.
Sonuç olarak; dikkat edelim yüksek büyüme serap etkisi yapmasın. Daha açıklanmadan AKP militanları yüzde 30''un üstünde büyüme olacağını söylüyordu. Büyümeyi iyi tahlil etmez ve kafamızı kuma sokarsak, zaten sürdürülemez görünen büyüme daha da riske girecektir.