THY, sanki MİT
BÜYÜK paralar harcayarak reklam yapan yarı resmi kuruluşların başında Türk Hava Yolları'nın geldiğini biliyor muydunuz!
Kuruluşun yönetimi, iktidar partisi yandaşlarının elinde...
Kadrolar da lebaleb AKP'li...
.....................
Anlattılar...
Personel alınırken başvuranın yedi sülâlesi araştırılıyormuş...
Sanki Millî İstihbarat Teşkilatı'mıza personel alınıyor...
MİT'e girmek herhalde Türk Hava Yolları'na girmekten kolaydır..
"Yıllardan beri bu uygulama sürüyor" dediler...
.....................
Halen görevde olan bir pilot dostumuz, "Kuruluşa katılmak isteyenin hem AKP'ye yakın, hem de iyi bir dindar olması şart" dedi...
Beş vakit namaz kılanlara öncelik tanınıyormuş...
Kadın personel seçiminde de türbanlılar tercih ediliyormuş...
Dindarlığın önemli bir kriter kabul edilmesi, yarı resmi bir kuruluşta bile dinin devlet işlerine, devletin de din işlerine bulaştırıldığını gösteriyor...
Laiklik hakkıyla benimsenip uygulansa bu iç içe geçiş olur mu!
.....................
Epey zamandır uçakla yolculuk yapmadım...
Yükseklik korkum var; mecbur kalmadıkça uçmuyorum, kara yolunu kullanmayı tercih ediyorum...
En son iki yıl önce Ankara'ya gidip akşam dönmem gerektiği için gidişimi ve dönüşümü uçakla yaptım...
THY, hizmet anlayışında epey gelişmiş...
Pilotları da çok deneyimli; büyük kısmı Türk Hava Kuvvetleri'nde yetişmiş, sorumluluk duyguları çok yüksek eski asker...
Buna rağmen uçağa bindiğinizde AKP'nin ağırlığını düşünmeye başlıyorsunuz.
Garip bulacaksınız belki ama öyle; insan, yönetimin AKP'lilerden oluştuğunu aklına getirdiğinde istemeden de olsa hostesleri de, kabin görevlilerini de AKP'li gibi görüyor...
Kötü tabii..
Ancaaaak...
Bu düşünceniz, okumak istediğiniz gazetenin THY tarafından alınmadığını öğrendiğinizde netleşiyor, hatta katmerleşiyor...
En çurçur yandaş gazete alınır ve yolcuların okumasına sunulurken AKP'ye muhalefet yapan gazetelerin bulundurulmaması yandaşça bir uygulama!
.......................
THY'ye yandaşları yığan zihniyet, uçakların sık aralıkla arıza yaptığını ve uçuşların tehlikeli olmaya başladığını göremiyor mu?
Dahası...
Şirketi yönetenler, kuruluşa duyulan güvenin azalmaya başladığını da mı fark etmiyor...
Mesela...
Toronto'ya uçan THY uçağı iki kez ârıza yapıp geri dönmek zorunda kaldı mı, kalmadı mı... Biletini iptal ettiren yolcu oldu mu, olmadı mı...
Yolcu sayısında azalma var mı, yok mu...
Bitmediii...
THY'nin reklamları ve sponsorlukları kuruluşa kaça patlıyor...
O paralardan nemalanan kimler; aralarında kaç yandaş var...
Verilecek cevaplar THY'de AKP'nin egemenliğine ilişkin iddiaları ya doğrulayacak, ya yalanlayacak...
*
İmam yellenirse...
BİR ilahiyatçı İstanbul'da "Namaz kılmayan hayvandır" diye fetva veriyor...
Bir diğeri Yozgat'ta "Kadınlı erkekli düğün yapan deyyustur" diye sağa sola saldırıyor...
İlahiyatçı geçinen bir sapık ise kız-erkek ayrımı yapmadan küçük çocuklara cinsel tacizde bulunuyor, "Baba şefkati gösterdim" diyerek kendini aklıyor...
Cami hocası kız kaçırıyor...
Bir diğeri, konuya komşuya borç takıp ortalıktan kayboluyor...
Ayranı kabaran da fetva üstüne fetva veriyor...
......................
Çağdaş değerlere sırtını dönen, cumhuriyetin kazanımlarını külliyen ortadan kaldırmaya çalışan maneviyatçı, muhafazakâr ve demokrat iktidarı sürerken, elbet de her gün benzer densizlikler yaşanır...
Din kültürü zayıf dahi olsa haddini bilmeyen, fetva vermekten ne utanır, ne arlanır...
.......................
Herkes fetva veremez...
Din âlimleri böyle diyor...
Âlimlere göre ehil olmadığı halde fetva vermeye kalkan, İslam'a sadece bâtılı bulaştırmakla kalmaz, tacizciliği ve dinde yeri olmayan her pisliği de topluma monte etmiş olur...
......................
Kişinin fetva vermesi için ehil olması lâzım, ilim sahibi olması lâzım, vakur olması lâzım, insanları tanıması lâzım, içinde yaşadığı toplumun güvenini kazanmış olması lâzım...
Müçtehid yani içtihat edecek düzeyde bir kişi olması lâzım...
Fetva vermeye kalkışacaklara Abdülkadir Şener'in Arapçadan tercüme ettiği İslâm Hukuk Metodolojisi adlı eseri okumaları öneriliyor; tembellik etmesinler okusunlar...
.......................
Bitirirken...
"İmam yellenirse" derler...
Gerisini ben şu cümleyle tamamlıyorum:
-Uyduruk fetva verip bâtıla sapan da işte böyle çok olur...
*
Taşra kurnazlığı
SAVUNMA Bakanı Fikri Işık besmele çektikten sonra ilk gafını yaptı...
Yandaş yazarlara göre Işık deneyimli bir devlet adamı...
Öyle olsaydı hiç "Askerin şehit veririz diyerek operasyon yapmadığı dönemi de biliriz" diye konuşur muydu?
Bu beyan, cemaat-AKP ortaklığında TSK'yı itibarsızlaştırmak için kurulan kumpasa eş değerde bir beyan. Böyle bir beyanın sahibine, deneyimli devlet adamı demek mümkün müdür...
.......................
Fikri Işık öğretmendi, siyasetçi oldu...
Vekil seçildi, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı'na atandı...
Övülen devlet adamlığı yanına bakıyoruz, Teknoloji Bakanlığı göreviyle
sınırlı...
Işık'ın bahsettiği dönem 2002 öncesiymiş..
Oysa herkes tanık ki o dönemde terör sıfır noktasında... Demek ki askerin operasyon yapması, ya da operasyon yapmaktan imtina etmesi söz konusu değil...
Bahse konu dönem AKP dönemidir değerli okurlar...
Bu dönemde sadece askere değil, polis ve korucular dahil bütün güvenlik güçlerine, valilere, kaymakamlara, bilumum devlet görevlilerine bölücü terör çetesinin üzerine gitmeyin talimatı verildiği defalarca açıklandı...
Teröristlerin silahlanması, lojistik destek mekanizmaları kurması, tüneller kazması, el yapımı bomba hazırlaması, yiyecek stoklaması hep bu dönemde olmadı mı?
Işık bu dönemi, yani AKP'nin çözüm süreci diye içi boş ve oyalamaya yönelik yanlış politikasını gizlemeye ve dikkatlerden kaçırmaya kalkınca da ilk olarak 2002'yi gösterdi.
Bu mu devlet adamlığı!?
Taşralı kurnazlığına siyasal hayatta yer yoktur diyemiyorum...
Zira AKP iktidarı, ona da yer açtı...
*
BİR SÖZ
İNSANIN nasıl güldüğünden terbiyesini, neye güldüğünden de akıl seviyesini anlarsın